"Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum!"
James Potter, Peter Pettigrew, Remus Lupin ve Sirius Black...
Çapulcu Haritası'nın mucitleri...
Onlar, hiç şüphesiz ki Hogwarts'ın gördüğü en efsanevi öğrencilerdi.
Adları destansılaş...
Kapı eşiğinde kulaklarını tıkayarak titreyerek durakta olan Lily Luna'yı gördü, hızla sarıldı kızına ve kucağına aldı onu. "Baba..." dedi küçük Lily, şoktaydı.
"Şş... Buradayım, geçti..." diye mırıldandı Harry ve küçük kızını öptü başından. "Ne oldu?" derken zümrüt yeşili gözleri etrafı süzüyordu.
Alt katta ufak bir patlama olmuş gibiydi, koltuk minderleri yerlerdeydi, salondaki devasa kitaplık etrafa savrulmuş, masanın etrafında sandalyeler devrilmişti.
"Merlin! Burada ne oldu böyle?!" diye bağırdı Harry, kızını yere bırakırken, salonun ortasındaki iki malum suçluya: James Sirius Potter ve Albus Severus Potter'a.
"Jaime ve Al kavga ediyorlardı - Jaime onu asayla tehdit edince Al..." diye açıklama yapıyordu ki Lily, Albus kaşlarını çatarak hışımla abisini işaret etti ve "Hepsi onun suçu baba!" dedi hiddetle.
"Ne?!" diye haykırdı James. Tamam, haşarı olabilirdi ancak şu sahnedeki suçlu tamamen de kendisi değildi. "Yalan söylüyor baba, bana annemin asasıyla ilk saldıran o'ydu!"
Harry derin bir nefes alıp vererek köşede, cam kenarında dizlerine kapanmış bir şekilde ağlayan karısının yanına yaklaştı. "Ginny..."
Ginny burnunu çekerek "Git, Harry Potter..." dedi, kırgın ve yorgundu. "Aylardır yoksun zaten, buradasın ama yoksun. Üç çocukla bir başıma bıraktın beni..."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Hayatım, biliyorsun ben..."
Ginny başını kaldırdı hiddetle ve "Ben bu çocukları tek başıma yapmadım, Mr. Potter!" diye bağırdı. "Kyle'ın canı cehenneme! Ben kocamı geri istiyorum!" Gözleri oğlanlara baktı - içi hiddet doluydu. "Artık gerçekten bir başıma uğraşamıyorum!"
