60. Bölüm - 'Seni anlayamıyorum.'
1977, Temmuz...
"Ve işte böyle... Tilley Brianson, gerçekten de tanıdığım yaşlı bunakların en şakacı olanıydı..." diye tamamladı sözlerini James. Bir süredir yanında kaldığı Amerika'daki akrabası hakkındaki görüşleri çok acımasızcaydı ve Remus hariç, arkadaşları buna gülüp eğlenmekte bir sorun görmediler.
Pekala, James'in anlattıkları komikti - ki hikayedeki kadın da kendisiyle dalga geçecek biriydi zaten. Ama Remus rahatsız hissetti, James sanki çok kısa bir zamanda çok değişmişti.
"O kadını sevdin mi, uyuz mu oldun anlamadım," dedi Remus - James'i çözmeye çalışıyordu.
James, sessiz kaldı önce, gülümsedi. "Kimsesi olmayan bir kadın. Daha doğrusu bizden başka akrabası kalmamış ve..." Ela gözleri uzaklara daldı. Yaşlı kadın belki yeşil saçlı olmaktan çok uzaktaydı ama mimikleri ona Fuga'yı hatırlatmıştı ve James oradayken, yani Amerika'dayken, gerçekten de uzaklaşmıştı acı çekmekten ve...
"James?!"
Sirius'un sesiyle tekrardan kendisine geldi James. Düşünceleri çok dağınıktı ve başında korkunç bir ağrı vardı.
"İyi misin?!" diye sordu Sirius.
"İyiyim," dedi ve yutkundu James, yalandı bu. Ayaklandı. "Her birinizi yeniden görmek güzel ama... ama gitmeliyim..." Panikle kapıya yöneldiğinde Sirius'a baktı.
"Eve gidiyorum abi ben, sen..."
"Burada kalacak," dedi Remus, Sirius'un omzuna kolunu sararken.
James, tek kaşını kaldırarak baktı, ama sonra itiraz edecek gücü bulmadı. Sirius hep Potter'larda kalır sanmıştı ama arkadaşları James'in iyi görünümünün altında metal olarak boşlukta olduğunu fark etmiş olacaklar, James'e alan açmışlardı.
Yalnız kalması için.
Ve James'in, buna gerçekten ihtiyacı vardı."Eve kadar eşlik etmemizi ister misin? Ya da burada kalmak..." diye sordu Sirius, ancak James sadece başını hayır manasında iki yana salladı.
"Kusuruma bakmayın ben..." Ela gözlerini kapıya yöneltti ve yutkunarak çıktı Remus'un odasından James. Hope Lupin'in meraklı bakışları arasında ivedilikle Lupin evini terk etti.
Kendisini sokağa attığında durdu, derin bir nefes aldı önce. Sonra koşmaya başladı. Daha ne kadar kaçacak, yüzleşmeye çekinecekti? Bu hiç James'lik bir şey değildi.
Ama ailesinden gördüğü birini kaybetmenin acısı...
James'in ela gözlerinden yaşlar aktı koşarken. Nefesi sıkışıyor, göğüs kafesi daralıyordu, boğazı kupkuru olmuştu. Nereye gittiğini, neden gittiğini bilmiyordu şu an, önemi de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Marauders In The Pensieve (Çapulcular Düşünselinde) |Harry Potter Fanfic|
Fanfiction"Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum!" James Potter, Peter Pettigrew, Remus Lupin ve Sirius Black... Çapulcu Haritası'nın mucitleri... Onlar, hiç şüphesiz ki Hogwarts'ın gördüğü en efsanevi öğrencilerdi. Adları destansılaş...