Umay'ı zorla eve bıraktığımda arabayı gören Yakut teyzem ısrarla eve çıkmamı istemişti ve ne hikmetse canım kardeşim Zümra ve Sahra'da on dakika sonra arkamızdan damlamışlardı. Salonda gergin bir hava hâkimken Yakut teyze "iyi ki izinliyim bugün. Havuçlu, tarçınlı kek yapmıştım dün. Hep beraber analarınızı çekiştiririz yerken" diyerek keyifle mutfağa gitmişti. Onun çıkışıyla da Zümra "dökülün şimdi. Neydi o deniz kenarındaki olay?" dedi kısık sesle. İşte bu tepki verilecek bir şeydi. Nereden biliyorlardı? Bizi mi izliyorlardı? Annemlerden sonra bir de kızlarla mı uğraşmalıydım yani? Çatılan kaşlarımla Umay'a döndüğümde telaşla "orada mıydınız? Burada konuşamayız bunu" dedi.
Gözlerimi devirip önüme dönmüştüm. Bana esip gürleyen kız, anne korkusundan kediye dönmüştü karşımda. Sahra şeytani bir ifadeyle "Yakut teyzemi atlatmanın bir yolunu bul o zaman ufaklık. Konuşacağız. Gördük her şeyi" deyince Umay dişlerinin arasından "ufaklık değilim ben" dedi bakışlarını kaçırarak. Bu kelimeyi yıllardır umursamazdı oysa. Bu sene nereden çıkmıştı birden bire büyüme mevzusu? Ne kadar büyürse büyüsün bu ekibin ufaklığıydı o. Şimdi zoruna gitmesi mantıklı değildi.
"Anlatacak bir şey yok" dedim ciddiyetle. "Umay yine başını belaya soktu. Bende yine olaya müdahale ettim. Her zamanki döngümüz." Umay kapıya kaçamak bir bakış atıp "müdahale etmeseydin. Ben mi istedim?" dedi meydan okuyarak. Onu bir sapıktan kurtardığım için bir dövmediği kalmıştı beni. Fotoğrafları görmeyi planlamamıştım. Bunun için yeterince pişmandım ama yine olsa yine bu yola girerdim çünkü o artık hiçbir şey anlatmıyordu.
"Müdahale edeceğim ufaklık. İstemesen de bir adım arkanda olacağım."
"Niye Aziz? Niye? Ufaklık değilim diyorum sana. Hallederdim! Anlıyor musun? Hecelememi ister misin? Kendim halledebilirdim! Eski Umay yok artık karşınızda. Şu ufaklık lafını da kaldırın aradan artık hepiniz. Seneye öğretmen olacağım ben. Peşini topladığınız kız değilim artık."
Hızla ayaklanıp salondan çıktığında üçümüz öylece birbirimize bakakalmıştık. Bunu gerçekten sorun ediyordu. Sebebi olmalıydı. Zümra havalanan kaşlarıyla halıyı izlerken "bu kez sinirlendirdik civcivi" deyince Sahra "ufaklık olmak istemiyorsa kullanmayız. Onu bu denli sinirlendiren şey bu kelime değil. Kelimenin ona yüklediği sıfatlar isteklerini karşılamıyor demek ki" deyip bana baktı. Hep imalı biri olmuştu ama bu kez gerçekten anlamıyordum. Başımı iki yana sallayıp "ne?" dedim en kaba halimle. O ise gözlerini devirip alaycı bir nefes sesiyle tekrar bana dikmişti gözlerini.
"Annelerimizin imaları sadece ima olmayabilir diyorum. Ufaklık mevzusunu sen başlatmıştın. Şimdi rahatsız olması normal değil. Ayrıca artık yardımını istemiyor çünkü sana büyüdüğünü göstermek istiyor. Neyini anlamadın Aziz? Akıllıyım diye geziniyorsun bir de ortalıkta."
İşte bu teorilere yalnızca gülerdim. Gerçekten de annemlerden sonra bir de kızlarla uğraşmam gerekecekti. Zümra'da hemen Sahra'nın laflarını benimseyip "bende öyle düşünüyordum ama bu öküz evde beni güreş adı altında yerden yere vurabilir diye sesimi çıkarmadım" deyince yanımdaki yastığı füze gibi fırlattım onlara doğru. Niye öfkeleniyordum ki şimdi?
"O sesinizi şimdi kesin ki sonra konuşabilecek bir diliniz olsun!"
Karşılık verecekleri zaman Yakut teyze "çay demliyordum size. Nerede bizim kız?" deyince Sahra dünyanın en mülayim kızı gibi tebessüm edip "ben bakarım ona teyze. Sen otur" diyerek hızla salondan çıktı. Az şeytan değillerdi hakikaten.
"Aziz?" dedi Yakut teyzem. "Sen ne yapıyorsun oğlum? Ne işin vardı bakayım bu tarafta? Umay'la nasıl denk geldiniz koca İstanbul'da? Allah'ın işine bak." İşte büyük ima başkanı da ağzını açtığına göre asıl mesaime başlayabilirdim. Bir süre teyzeme kaçamak cevaplar verip kek yediğimde zaman da yerinde durmayarak ilerlemişti haliyle. Çalan telefonumla sorulardan kurtulduğuma sevinirken ekrandaki isimle duraksadım. Çok acil olmadıkça beni aramayacağını söylemişti. O yüzden bu aramanın bir hal hatır sorma olmadığını anlayabiliyordum. Seyit Seferoğlu arıyordu. Hızla açıp kulağıma götürdüğümde "bir saat içinde ana binadaki hilal odada ol. Acil durum" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.K.A II
Teen FictionBabasızlığın yükünü doğmadan sırtına yüklenenler... Biz bundan ibaretiz. Şehit oğlu - Şehit kızı denilerek şerefle anılan ama çocuk olması yasak olanlar... Anneleri üzülmesin diye şımaramayanlar... Baba figürünü filmlerden, kitaplardan bilenler... İ...