Bölüm 20

119 5 0
                                        

"Biliyordum. Ama duymam gerekiyordu. Kendime güvenmem için, tüm zorlukları yolumuzdan kaldırmak için, herkesin karşısına dikilip o eli dik başımla tutabilmem için."

Sessiz kaldı. Ama ifadesi çok şeye cevaptı. Üstüne gitmedim. Sonrasını düşünmedim. O an sadece onun kızaran yanaklarını ve utangaç tebessümünü izlemek istemiştim. 22 yaşındaydı. 24 yaşındaydım. Neler söyleneceğini biliyordum. "Küçüksünüz" diyeceklerdi. "Biz çok lafını yaptık etkilendiniz" diyeceklerdi. Amcam bir şey demeyecekti büyük ihtimalle. Ağzını bile yormayacaktı. Sağlam bir kargaşa bizi bekliyordu. Ama ne olursa olsun dimdik duracaktım. Ne istiyorsam ona sahip çıkacaktım.

"Artık dondurma yerken tüm olanları bize de anlatma evresine geçebilir miyiz? Zümra şaşkınlıktan kolumu koparacak da çünkü" diyen Sahra ile dünyaya dönmüştüm. Sabırlar çekerek onlara döndüğümde gerçekten de Zümra hayretle bize bakarken Sahra'nın kolunu sıkıyordu. Sahra gözlemci bir kızdı. Anlıyordu. Zümra'da annemlerin yakıştırmalarını biliyordu ama benim hislerimi bilmediğine emindim. Bu şaşkınlığı ondandı.

Onu da daha fazla zorlamamak adına her gelişimizde dondurmasını yediğimiz seyyar dondurmacıya doğru ilerledim ve herkesin ne yediğini bilerek külahları tek tek sahiplerine vererek oturacağımız yere doğru ilerledim. Umay benden olabildiğince uzak duruyordu. Utanma evresi onun gibi nahif biri için sancılı geçerdi. Bunu bildiğimden üstüne çok gitmemek adına Zümra'ya yanaşmıştım. Sahra zaten yeterince utandırıyordu onu. Kolumu kardeşimin omzuna attığımda huysuzca omuz silkip "biriniz ikizim, diğeriniz en yakın arkadaşım! Nasıl gizlersiniz bunu ya? Annemler konuşurken hep bu anı hayal ettim ben! Aşk olsun yani!" dedi yükselerek.

Yanaklarını sıkıp kolumun altından kaçmasına engel olarak "kendime zor itiraf ettim Zümra. Bir senedir aramızın bozuk olduğunu zaten biliyorsun. Konuşacağız. Merak etme. Hiçbir şeye geç kalmadın. Zaten bugün gelişti bu muhabbet. Ayrıca üste çıkmaya çalışma. Ben Alpay mevzusunu kurcalamaya başlarsam borçlu çıkarsın" dediğimde anında ruh halini değiştirip kedi gibi bana sokularak "tebrikler ikizim!" dedi şımarıkça. Gülmekle yetindim. Onun da sırası gelecekti.

Hep beraber oturmamızın birinci saatinin sonunda çocukluğumuzdan beri olan korumacı tavrımın nasıl sevdaya dönüştüğünü ve Umay'ın da gözümde büyümek için olan tüm çabasının aslından benimle gelecek düşünmesinden dolayı olduğunu Sahra ve Zümra ağızları açık bir şekilde öğrenmişlerdi. Görevden bahsetmemiştim. Zaten bahsedemezdim ama iplerin koptuğu noktayı merak ettiklerini biliyordum. Zümra'nın "bir senedir neden uzaksınız o zaman?" demesi de bunu doğruluyordu. Umay gözlerini denize çevirip durgunlaştığında "Umay istihbarat için çalıştığımı herkesten önce duymuştu. Amcamlara anlatıyordum. Bu işin içindeyken tehlikede olacağımı söyleyip durduğu için tartıştık. Gerisi de bize kalsın" dedim kısaca.

Sahra omzuyla Zümra'yı dürtüp "yok mu çifte düğün yapmamız?" deyince ortamdaki gerginlik az da olsa uzaklaşmıştı. Ama bal rengi gözler hüzünlü denizden uzaklaşmadı. Bu işi kafaya takacağını biliyordum ama çok daha fazlası vardı bakışında. Bir yola girmek kolay değildi. O Diyarbakır'a giderse söylediğim gibi peşinden gidebilir miydim? Seferoğlu bu iş için bana referans olur muydu? Her şeyden önce Tuğrul Şanlı gerçeği vardı karşımızda. Çok kızacaktı. Belki de kendini kötü hissedecek, kızını bana emanet ettiği günlerden pişmanlık duyacaktı. Verdiğim sözleri tutup halledebilecek miydim bu sefer?

Zümra onun küçücük bedenini kollarının arasına çekip "güzel olmaz mıydı ufaklık, ha?" dediğinde yorgun bir tebessümle ona dönüp "böyle şeyleri konuşmak için çok erken" dedi utanarak. Yüzünü biraz daha güldürebilmek için "ula ne demek erken? Evleneceğuk işte da! Çeyizun hazur mi?" dedim Karadeniz kanalına geçerek. Güzel yüzünde genişleyen gülümsemeyi izlemek şiir dinletisi gibiydi. Sahra "teyzem duymasın bu şiveyi. Hatay'ı herkese karşı savunuyormuş eskiden bak. Sağda solda Trabzonluyum demeyin. Siz Hataylısınız" dediğinde "eskidenmiş kızım o. Babamı uyuz etmek için yapıyormuş onları" dedim.

A.K.A IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin