Bölüm 10

111 7 0
                                    

*Bir Yeni Mesaj*

Haddimi aşıyorsam kusuruma bakma ama yazmasaydım içim içimi yerdi. Seninle görüşmek istemem uzun zaman öncesine dayanıyordu. Kardeşim hemşirelik okuyor ve fakülteleriniz yan yana olduğu için seni gördüm. Uzun zaman aradım ama bir bilgim yoktu. Defalarca geldim fakülteye. Bir gün annem senin fotoğrafını gösterdiğinde bunun tesadüf olamayacağını düşündüm. Evlilik fikrine pat diye giremeyeceğimi düşünüyordum. Seni fakültede gördüğümde sadece tanışmak istemiştim. Evlilik henüz erken bir öncelikti. Ama bir görüşme yapmam istendiğinde sorgusuz kabul ettim. Bunu yarın yüzüne karşı bu şekilde söylemeyeceğim için yazmak istedim. Tekrar teşekkür ederim kabul ettiğin için. Rahatsızlık verdiysem de özür dilerim. İyi geceler Zümra.

İşte bu en abartılısından şaşırmam için yeterli bir sebepti. Ben bunu öylesine bir görücü usulü tanışma zannederken o aslında beni bir süre aradığını itiraf ediyordu. Bu da mı tesadüftü yani? Benden etkilenmişti ve benimle görüşmesi istenmişti. Ben askeri doktorluk istemiştim ve onunla görüşmem istenmişti. Kader benimle cilveleşmeyi seviyor gibiydi. Günün yoğunluğundan başım dönmeye başlamıştı. Yoksa bu görüşme öylesine bir toplantı gibi olmayacak mıydı?

Bu stresle gece üçe kadar yatakta dönüp durduktan sonra aynı stresle uyanmıştım sabah. Umay ve Sahra ile ortak grubumuza bin tane kombin fotoğrafı attığımda Sahra "telefonumun depolama alanını işgal edip durma Bozkurt! Giy işte seçtiğimizi! Bir fotoğraf daha atarsan o görüşmeye gelip en rezil çocukluk anılarını anlatırım çocuğa! Yeter!" yazdığı için mecburen seçtiğimiz kombini yapıp şalımı yapmıştım. Aynadaki Zümra'ya baktığımda "acaba abarttım mı?" diye düşünsem de Aziz'in banyo kapısını yumruklayıp "çık artık şu evden! Her yeri ele geçirmişsin!" demesiyle de evden atılmıştım.

Kimsenin bana neden tahammülü yoktu acaba bugün? Her gün biriyle buluşmuyorduk yani herhalde! Derse gittiğimde de şansıma hoca bir hayli gergindi zaten. Terör estirerek dersi bir miktar uzattığında sıra altından telefondaki mesajı bininci kez okuyordum. Cevap vermemiştim. Bir şey diyemezdim ki. Onaylama ifadesi göndermeyi bile düşünmüştüm ama o zaman çok kibirli gözükecektim.

"Hepiniz alık bakıyorsunuz bugün. Gerçekten yordunuz beni. Kendinize gelin, siz beşinci sınıfsınız. Artık doktorsunuz. Bugün bitirelim. Allah hastalarınıza merhamet etsin."

Hocanın son azarıyla da dağıldığımızda kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Neye öfkeli olduğunu bile dinlememiştim. Elim numaraya gittiğinde arayıp mesaj atma arasında gidip gelirken birden arama tuşuna bastım ve hızla kulağıma götürdüm. İyice saçmalamamak için derin bir nefes alıp boğazımı temizlediğimde açmasını bekliyordum ki "alo" diyen tok sesle iki saniyelik sakinliğim uçup gitmişti.

"Şey... Ben... Dersim bitti de. Arkadaşımı almaya geçeceğim. Rahatsız etmiyorum inşallah? Yani şey demek istemiştim. Konum atabilirsin eğer müsaitsen. Şimdi neresi olduğunu da bilmediğim için belirli bir saat veremiyorum ama konum atınca mesaj atarım yetişeceğim saati. Tabi Allah'tan bir şey olmazsa... İşin varsa da sorun değil. Yavaş gelirim."

Elimi sertçe alnıma vurduğumda gözlerimi sımsıkı kapattım. Müsaitsen mi demiştim ben adama az önce? Yavaş gelirim neydi yani şimdi? Görüşmek için ölüp bitiyormuşum gibi olmuştu! Biraz ağırbaşlı olmayı öğrenmem gerekiyordu artık. Eve gidince kendimi Aziz'e yerden yere attıracaktım. Kesinlikle bunu hak etmiştim. Çocuk beni deli zannetmişti kesin!

"Müsaidim tabi ki" dedi gülümsediğini düşündüren bir sesle. "Mesajıma cevap vermedin?" Yani şimdi telefonda bunu mu konuşalım Alpay? Mesajda bile cevap veremedim ki buna ben! Nasıl konuşayım? Boğazımı temizleyerek "yüz yüze konuşacak konu olur diye" dedim kısık sesle. Gerçekten sağlam bir dayağı hak etmiştim. Şimdi de isteksiz duruyordum.

A.K.A IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin