"Çevireceğim" dedi hırsla. "Tüm karanlık çizgilerinde gökkuşakları olana kadar uğraşacağım."
💫
-AZİZ KURT-
"Keyfek ya sadiki?" dediğimde elimi dostça adamın omzuna koymuştum. İngilizce bilmeyen, Dubaili bir iş adamıydım şu an. Hem tercümanım hem de âşık olduğum kadın olan Meryem henüz ortalarda yoktu ve bu durum beni bir hayli geriyordu. Seferoğlu henüz bir iletişim kurmamıştı bu konuyla ilgili. Bugün farklı şeyler olacaktı. İçime doğuyordu.
Dimitri denen herif anlamsızca yüzüme bakarken abartılı bir kahkaha eşliğinde düşünüyormuş gibi yapıp "how are you?" dedim Arap aksanıyla. Yapmacık bir kahkahayla elini, benim yaptığım gibi omzuma koyup sıktı ve "I'm good men" dedi gevşekçe. Sıkılgan ifadesi öyle belliydi ki tercümanım gelmeden benim saçma İngilizcemle iletişim kurmayacağını resmen haykırıyordu.
O sırada meşe ağacından yapılan, devasa kapılar gıcırdayarak iki yana açılınca birçok kafa o tarafa dönmüştü. Her telden insanın bulunduğu bu ortamda geç gelmek ihtişamlı bir giriş olacaktı ve bu büyük ihtimalle tercümanım olacak ajandı. Çünkü araştırmaktan dolayı ezberlediğim listedeki tüm yüzler buradaydı. Eksik yoktu. O yüzden elime tutuşturulan şampanya bardağıyla dönüp girecek kişiye baktım. Beyaz bir elbise, tül bir abaya ve gümüş mücevherlerle bezeli bir eşarp...
Yüzü bir peçeyle kapalı olsa da keskin gözleri dikkat çekmeyecek gibi değildi. Abayası uçuşurken yanımda dikilen Dimitri'nin salyaları akmaya başlamıştı bile. Sadece gözleri görünen biri bu kadar etkili olabilir miydi? Oluyordu.
Gözler etrafı tarayıp bende durduğunda o gözlerde bir şey hissetmiştim. O gözler kesinlikle bana yabancı değildi. Kalbim sıkışıyordu. Doğrudan bana doğru adımladığında Dimitri sekreterine dönüp anlamadığımı düşünerek "eğer tercümanı oysa bu adamla iş yapacağımız sakin bir ortam oluştur. En güzel odamızda ağırla. Otele gitmesinler. Biraz yakınlaşalım" diyerek komut veriyordu.
Beyazlar içindeki huzursuz edici tanıdık tam önümde durup "mese'ül hayr" dediğinde öylece onu izlemeye devam ettim. Bal rengi, keskin gözler, nahif bir ses, başına iş açmaya müsait bir ortam... Umay buradaydı. Bunu nasıl yaptığını anlayamasam da o karşımda Arapça konuşuyordu. Bugün kesinlikle sakin bitmeyecekti. Seferoğlu ne amaçlıyordu? Umay bu işlere girmemesi gereken ilk sıradaki isimdi. Gerginlik tüm damarlarımdayken yüzünün açıkta olmaması tek dayanağımdı.
"Excuseme sir" diyerek Dimitri'ye döndüğünde ise karşımdaki kızın hiç tanımadığım bir Umay olduğu gerçeğiyle yüzleşiyordum. Buraya nasıl girmişti? İngilizce ve Arapçayı orijinal aksanıyla nasıl bilebilirdi? Tercümanlık meselesini nereden biliyordu? Kafam soru kazanıyken "bu işi batırma Aziz" diyordum kendi kendime. Onunla elbet konuşacaktım. Şimdilik sadece ayak uydurmalı ve profesyonel olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.K.A II
Fiksi RemajaBabasızlığın yükünü doğmadan sırtına yüklenenler... Biz bundan ibaretiz. Şehit oğlu - Şehit kızı denilerek şerefle anılan ama çocuk olması yasak olanlar... Anneleri üzülmesin diye şımaramayanlar... Baba figürünü filmlerden, kitaplardan bilenler... İ...