Bölüm 28

87 3 0
                                        

İlk kez evli bir çift olarak konuşmuştuk bugün. İlk kez iltifatlarına çocukça değil de onun gibi karşılık vermiştim. Ve yine ilk kez karşısında tamamen ona ait olarak durmak beyaz tenimin kızarmasına sebep olmamıştı. Aksine heyecanı hissetmiştim. Elleri bedenimde gezinirken de, beni yavaşça yatağa bırakırken de, çenemden aşağı derin öpücükler bırakırken de tek hissettiğim heyecandı. Bugün bizim için ilkler günüydü ve son olmaması için dua edecektim. İyi ki vardı. Hep olmalıydı.

💫

-AZİZ KURT-

Artık günlük rutinimiz haline gelen, Umay'ı okula bırakmak için yola çıkmıştık. Umay eskisi kadar sorgulamıyordu bu sıkıyönetim durumunu artık. Araba kullanmaktan korkması işime geliyordu haliyle. Sadece fazla yorulduğumu düşünüp mahcup olması hoşuma gitmiyordu. Böyle olmadığını, onunla daha çok vakit geçirmekten memnun olduğumu söylesem de eve döndüğümüzde bana masajlar yapıyor, en sevdiğim tatlıları ve yemekleri yediriyordu.

"Canım" dedi camdan dışarıyı çocuksu bir heyecanla izleyen karım. Tebessümlerimin tümüyle yüzümü ona döndüm. "Efendim?" dedim ilgiyle baktığı yere bakarak. Köy yoluna giden dönemeçte asker çevirme yapıyordu. "Bak çevirme var" dediğinde anlam veremediğim heyecanı karşısında gülerek "ve sen buna bu kadar heyecanlısın ha?" dedim. Gözlerini devirip dizime vurdu.

"Zühre annem ve Asil amca burada tanıştılar ya. Ondan heyecanlandım."

Askerin sağı işaret etmesiyle yavaşlarken buruk bir tebessüm yerleşti yüzüme. Haklıydı. Burası birçok şeydi. Tunç amcam eski albayın hasta yatağında olduğunu söylediğinde bir anda beş yaşında bir çocuğa dönüp heyecanla onu görmek istemiştim. Ama nedense bir türlü uygun vakit olmuyordu. Umay'ı korumam gerekiyordu. Tuğrul amcama sürekli bilgi vermem gerekiyordu. Seferoğlu bir süredir iletişim kurmasa da ben hilal oda ekibiyle sürekli görüşüyor, gelişmeleri öğreniyordum.

"Beyefendi iyi günler. Bir ehliyet ruhsat kontrolü yapalım. Sonrasında geri dönmeniz gerekiyor çünkü bu yol bugün trafiğe kapalı olacak."

Umay küçük bir çocuk gibi cama yaklaşıp "ama olmaz! Ben öğretmenim. Okulum var!" deyince kaşlarım çatılmıştı. Yol neden kapalıydı? Çalışma mı vardı? Asker cama eğilip "anlıyorum hanımefendi ama maalesef geçişe izin veremem. Okulunuzla iletişim sağlayın" deyince cüzdanı çıkarıp Seferoğlu'nun verdiği Anka timine ait olduğumu gösteren kartı çıkardım. Askere uzatırken "yol neden kapalı?" dedim ciddiyetle. Asker kartı gördüğü an baş selamı vererek "bir patlama oldu" dedi kısaca. İşler daha da kafa karıştırıcı bir hal alıyordu.

"Fail belli mi?"

"Mayın olup olmadığı inceleniyor. Terör saldırısı olduğunu düşünüyoruz. Köye yakın bir konumda değil. Dağ çevresinde alakasız bir konumda olmuş. Amacı neydi bilmiyoruz ama önlem alınması şart."

Umay korkuyla ağzını kapatmış dinlerken askere eğilip "sahada kim var?" dedim gergin bir duruşla. Asker de Umay'ın duymamasını istediğimi anlayarak bana eğilip "özel kuvvetler burada" dedi. O zaman Tunç amcam ekibi biliyor olmalıydı. Onu başımla onaylayıp kartımı geri aldım ve "size kolay gelsin" diyerek hızlı bir dönüş yaptım. Amaç neydi? Kimsenin zarar görmeyeceği bir yerde neden patlama olurdu ki? Bu bir acemilik miydi yoksa başka bir şey mi vardı?

İlçenin içine girene kadar Umay'ın sesi çıkmamıştı. Ona döndüğümde korkuyla direksiyonu tutan ellerime bakıyordu. Biraz daha gevşemek adına kendimi sıkmayı kesip "korkma canımın içi" dedim küçük bir çocukla konuşur gibi. "Henüz inceleniyor patlama sebebi. Aklına kötü şeyler getirme. Belki de sadece bir lastikti." Başkası olsa bu saçma avuntuya inanmazdı ama Umay'ın inanmak isteyeceğini biliyordum. Kendini sakinleştirecek olana tutunurdu çünkü o hep.

A.K.A IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin