Bölüm 21

96 3 0
                                    

"Aziz acil durum! Umay'ın ataması Diyarbakır'a çıkacak. Devletin her kurumuna sızmış hainler var ve bu iş Umay'a atılan bir yem. Babanın ölümünden sonra Tuğrul Şanlı'nın önemli darbeler vurduğu bazı itler kudurmuşlar. Kızının öğretmen olduğu bilinerek atamasıyla oynandı. Tuğrul Şanlı'yı en kıymetlisiyle vuracaklar. Ya ona engel ol ya da yeni göreve hazır ol. Diyarbakır'a gidiyorsun."

Mesajın her bir cümlesiyle kaşlarım çatılırken eş zamanlı olarak arkamdan gelen "oldu! Baba oldu! Diyarbakır Sur!" sesiyle öylece kalmıştım. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Bu gerçek miydi?

Evde bir cümbüş hali hâkimken herkes birbirine sarılıyordu. Umay sessiz gözyaşlarının arasından gülerek "oldu işte" dedi hırsla. Gerçekten beklemiyor gibiydi. Anneme sarılıp "okuluma bak teyze!" dedi heyecanla. Annem durgunlaşmıştı. Onu gören herkes durgunlaşmıştı. Sakince o tarafa ilerleyip ekrana baktığımda okulun annemin ilk atama yeri olan okul olduğunu görünce kalbim sıkışmıştı. Başa mı dönüyorduk yani? Umay'ı gitmemeye nasıl ikna edecektim? Onu bir kere bu işlerle korkutmuştum ve bir sene bana korku dolu gözlerle bakmasına sebep olmuştum. Bunu bir daha yapamazdım.

Annem onun alnına büyük bir öpücük bırakıp "çok sevindim kızım" dedi titreyen sesiyle. "Çok şey değişti belki ama çalıştığım yerlerin en iyisiydi. Eminim hala insanları sıcaktır. Bana çok şey kattı orası. Ailemizi bugüne getiren yere gidiyorsun. Çok mutlu oldum senin adına."

Amcamla teyzem de dolu gözlerle kızlarını tebrik ettiklerinde kızlar bu kez sevinç çığlıklarıyla araya almışlardı Umay'ı. Çok mutluydu. Onu tanıyordum. Tehlikede olduğunu söylemeden onu vazgeçirmenin bir yolu yoktu. Orayı özellikle istemişti. Ben neden tehlikeyi bildiğim halde oraya gitmek istiyordum peki?

"Çünkü babanın tüm anıları, son nefesi, bütün gençliği orada, tüm canlılığıyla duruyor olacak."

Acımasızcaydı. Umay tehlikede olacaktı. Artık olmamasına alıştığım babam için hayatımın kalanını geçirmek istediğim kızı tehlikeye atacaktım. Ayrıca orada ne bulmayı umduğumu bile bilmiyordum. Sadece babamın yürüdüğü yollardan yürümek, onun girdiği karargâha girmek, onun savaştığı kişilerle savaşmak istiyordum. İki yanımda sıktığım yumruklarım titremeye başladığında Tuğrul amcamın bakışlarıyla kendime gelmiştim. Ya şimdi ya da hiçti. Konuşmam gerekiyordu.

Amcam ciddi ifadesiyle bana bakmaya devam ederken "Umay'la evlenip peşinden Diyarbakır'a gitmek istiyorum. İznin olursa tabi" dedim birden. Öyle net konuşmuştum ki amcam bile afallamıştı. Cümleye böyle girilir mi diye düşünmeden söylemiştim işte en kısa yoldan. Ne olacaksa olsundu artık. İkinci kez ortama düşen bomba etkisiyle yine tüm sesler kesilmişti ama bu kez başım dikti. Demir amcam koruma içgüdüsüyle hafifçe amcamın önüne geçtiğinde Tuğrul amcam keskin nişancılık günlerine dönmüş gibi bana kilitlenmişti.

"Aziz" dedi annem panikle. O yanıma doğru adımlarken Tuğrul amcam elini havaya kaldırıp "karışma Zühre" dedi birden. Annem öylece dururken yutkunmam gerekmişti. Bu kez Yakut teyzem "canım bir oturalım mı önce?" dese de Tuğrul amcam bakışlarını benden çekmeden "bir kez daha söyle" dedi ciddiyetle. Bu bir tehdit miydi, anlayamamıştım ama şu an cesaret hapı almış gibiydim. Birkaç adım daha yaklaşıp dimdik durdum karşısında.

"Özür dilerim güvenini kırdıysam amca. Seviyorum ben Umay'ı. Uygun olmayan bir durumun içinde kalmamak için de senden evlilik izni istiyorum. Yanlış hiçbir şey yapmadım. Kalbime engel olamam."

Amcam dudaklarını ıslatıp elini tekrar havaya kaldırdı ve "kızım buraya gel" dedi buz gibi bir sesle. Umay'ın hala düşüp bayılmamış olması da iyi bir durumdu sanırım. Sakin adımlarla babasının yanında, ellerini önünde birleştirmiş vaziyete gelince "babacım" dedi kısık sesle. Umay'a vurmazdı amcam. Bundan zerre şüphem yoktu. Hatta o kadar ilginin odağı olarak büyüyüp yine de şımarık olmayan nadir çocuklardandı bence Umay. Zor kazanılmış bir çocuktu ve amcam için bu çok kıymetliydi.

A.K.A IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin