"En çok sana iş düşecek aslan parçası" dedi buruk bir tebessümle oğluna bakarken. "Bazen olmayışıma çok kızacaksın. Bazen ağlamak isteyip gurur yapacaksın ama sonunda annen ve kardeşine kol kanat germen gerektiğini fark edip istemesen de toparlanacaksın. Erken büyümek zorunda bıraktığım için özür dilerim Aziz. Babanı affet olur mu?"
💫
Annemin "kahvaltı hazır! Kalkın artık koca bebekler! Derslerinizi kaçıracaksınız!" diyen sesiyle açtım gözlerimi. Birkaç gündür yoğun günler geçiriyorduk ve Kaan denen iti dövdüğümden beri Zümra evde beni sıkıştırmaya çalışıyordu. Umay'da olayı tam anlatmamış olacak ki meraktan çatlıyor gibiydi. Bu konuyu dillendirmek istemiyordum. Umay'a öfkeliydim hala. Sözleri iki gecedir kulaklarımdaydı. Net bir adam olmam gerektiğini, hiç görmediğim amcam ve babamdan öğrenmiştim ben. İstemese de benim sorumluluğumda olacaktı. İstemese de zarar göreceği ortamdan onu çekip alırdım.
Yüzümü yıkayıp mutfağa geçtiğimde Zümra'nın çoktan hazır bir vaziyette masada oturduğunu görünce "nereye bu saatte?" dedim kaşlarım çatılırken. Bugün ders saatlerimiz neredeyse aynıydı çünkü. Annem araya girip "bizim biraz işimiz var. Karşıya geçeceğiz. Feride çağırdı. Ne hikmetse özellikle kardeşini de istedi" deyince daha da işkillenmiştim bu durumdan. Masaya geçip ağzıma birkaç patates kızartması atıp "niyeymiş?" dedim huysuzca. Zümra ise bu anı bekler gibi "her şeyi anlatmamız gerekmiyor değil mi ikizim? Eğer aksini iddia ediyorsan önden başla konuşmaya" deyince çatalı ona doğru sallayıp "merak etmiyorum. Ne yaparsanız yapın" dedim.
Annem bilmemeliydi. Yeterince tedirgindi zaten bizim için. Birde serseri gibi kavgaya girmemden ve bunun Umay için olmasından haberinin olmasına gerek yoktu. Kahvaltı faslından sonra hızlıca hazırlanıp çıkmıştım evden. Bir blok ders sonrası Seyit Seferoğlu'nu aramam gerekiyordu. Son görüşmemizden beri bana iş vermiyor, gözünü hep üstümde tutuyordu. Onun gibi birinin canımın derdine düşmesini beklemezdim açıkçası. Tek derdi devlet işlerinin düzenli ilerlemesi gibi duruyordu.
Dersi veren doçent hocamız "bugünlük bu kadar" deyince amfiyi ilk terk edenlerden olmuştum çünkü sakin bir yer bulmam gerekiyordu. İkinci hattan "başkan" yazısına basıp açmasını bekledim. İlk çalışta açılmıştı. "Aramamı söylemiştiniz" diyerek giriş yapmıştım ama sesim titriyordu.
"Bir süre binaya uğramayacaksın Aziz. İş olunca evden halletmen için teçhizat bırakacağız sana. Sızıntı bulunana kadar aldığın eğitimleri kullanacaksın ve ruhsatlı silah bulunduracaksın. Annenden saklamak senin sorumluluğunda olacak. Bu konuda itiraz istemiyorum. Anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı başkan."
Silah bulundurmak istemiyordum ama Seferoğlu ile polemiğe girmeyi gözüm yemiyordu. Annem evde silah görürse bu kez gerçekten sıkıntı çıkardı. Bu işlerin yanından bile geçmemi istemediğini biliyordum. Asker olacağım diye diretseydim ağzını bile açmazdı ama içine atıp günden güne çöküşünü de gözlerimle izlemem gerekirdi. O yüzden yakalanarak açığa çıkarsam hem üzülür hem güveni sarsılırdı. Bu duruma alıştırmalıydım onu.
"Son bir şey daha" dedi Seferoğlu. Sessizce beklemeye başladım. İlk kez sesinde bir afallama vardı. "Kendine ve kardeşine dikkat et evlat. En çok açıkta olan sizsiniz. Şüphe çektiysen tüm yakınların tehlikeye girmiş demektir. Sızıntı ortadan kaldırılana kadar dikkatli ol." Beni gerçekten önemsiyordu. Kocaman adam olmuşum gibi hissetsem de bu cümleler karşısında burnumun direği sızlamıştı.
"Emredersiniz."
"Emretmiyorum Aziz. Aklım sizde kalmasın diyorum. Dikkatli olacağına söz ver."
Aklının bende kalması bile normal değilken "siz" diyerek tüm ailemi önemsiyormuş gibi davranması aklıma yatmıyordu. O yüzden telefon kapanmadan "bizi düşünmenize gerek yok. Bana babamın yolundan gidebileceğim bir amaç vermeniz yeterince minnet borcu doğurdu size karşı. Tekrar özür dilerim işleri riske attığım için" dedim net bir dille. Kimse o sormadan cevap vermez, konu dışı soru sormazdı. Kızdığını görmemiştim ama ciddi bir adamdı Seferoğlu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.K.A II
Teen FictionBabasızlığın yükünü doğmadan sırtına yüklenenler... Biz bundan ibaretiz. Şehit oğlu - Şehit kızı denilerek şerefle anılan ama çocuk olması yasak olanlar... Anneleri üzülmesin diye şımaramayanlar... Baba figürünü filmlerden, kitaplardan bilenler... İ...