"Bir şey daha var" dedi Zümra kafamdaki soruları duymuş gibi. Demir amcam "önce evlilik haberini verip sonra bunu ekliyorsan daha büyük bir olay geliyor demektir. Ama daha büyük ne olabilir?" deyince herkes merakla ona dönmüştü. Zümra bu kez tamamen anneme dönerek "Alpay gibi askeri tabiplik yapacağım. Eğitim için bir sene Ankara'ya gideceğim ama evlenmek için beklemek istemiyorum. Alpay'da Ankara'ya geçecek zaten. Evliyken eğitim almak istiyorum" dediğinde bu kez kimse sevinç nidası falan atmamıştı.
"Siz ne zamandır görüşüyorsunuz da bu kadar çabuk evlilik kafasına girdin sen Zümra?"
Öfkelenip günü baltalamak istememiştim ama elimde değildi. Evlilik için emrivaki yapıyor gibiydi ve annemin askeri konularda hassas olduğunu biliyordu. Ben çalıştığım yeri söylemezken onun bir de emir verir gibi "yapacağım, edeceğim" demesi sinirlendirmişti. Annemin yutkunmasını duyduğumda bakışlarım ona döndü. Zümra kararlı dursa da gözleri dolmuştu. Karşısına geçip ağzımı açacağım sırada annemin arkamdan "tamam" diyen baskın sesiyle durmuştum.
"Ne?" dedim şaşkınlıkla.
"Tamam diyorum Aziz. Lafımın üstüne laf mı söylüyorsun? Babanızla bir nikâhla evlendik biz. İşimiz gücümüz vardı. Yine de mutluydum. Niye üç yüz kişiye yemek yedirmedim diye kahrolmadım hiç."
Bunu biliyordum ama konu evlilik değildi. Askeri tabiplik için evliliği bahane ettiğini bir tek ben mi görüyordum yani? Çocuğu iyice tanımadan onay vermemiz ne kadar doğruydu? Tuğrul amcam içimden geçenleri duymuş gibi "Alpay'a kefil olurum Aziz. Efendi çocuktur. Ailesi de bize uygundur. Allah'ı kitabı bilirler. Ayrıca vatan evladıdır Alpay. Zümra'da evlenebilecek kadar görüştüklerini söylüyor. Annen de onaylıyor. Biraz sakin ol oğlum, olur mu?" deyince burnumdan soluyarak yerime oturdum. Annemin samimi hisleri önemliydi. Zümra'da istekliydi zaten. Anı bozmayacaktım.
"Bir nikâh ve küçük bir kına gecesiyle evlendim ben. Öyle gelenek görenek dinlemedik ayrıca. İkimizin de işinin olduğu şehirde evlendik. Üç beş akrabamız gelebildi sadece. Takı toka düşünmedik. Kız tarafı şu odayı alır, erkek bunu yapar demedik. Hepsine ortak olduk. Hepsi gönlümüzce oldu. Şimdi kızım sade bir evlilik istiyorsa ona olmaz diyemem."
Zümra anneme sımsıkı sarılıp yanına oturduğunda herkes duygu yüklü gözlerle onlara bakıyordu. Zümra burnunu çekerek "iş için bir şey demedin?" deyince annem şefkatle baktı gözlerine. "Kardeşin asker olmak istediğinde hassasiyetim yüzünden vazgeçti" dedi ve elini dizime koyup özür dilercesine gözlerime baktı. "İkinizin de içten içe babanızın yolundan gitmek istediğini biliyordum. Diyarbakır'a atandığımda annem çok korkmuştu. Onu vatan sevgimle ikna ettim. Babamın yolundan vatan evlatları yetiştireceğimi söyledim. Babanızla evlenirken de aynı şeyi yapmam gerekti. Kendi annemin korkularını cesaretimle yenmişken size aynı tavırla yaklaştım. Affedin annenizi olur mu?"
"Şimdi tam zamanı Aziz Kurt!"
Boğazımı temizleyip "affedilecek bir şey yapmadın sen annecim" dedim. "Ama madem bugün itiraf günü oldu. Bende bir şey söyleyeceğim. Bu cesareti şu an tamamen senin ılımlı konuşmalarından alıyorum. Yoksa defalarca denedim söylemeyi ama olmadı. Amacım gizli saklı iş yapmak değildi. Sadece seni üzmek istememiştim ama madem..."
"Silahı gördüm Aziz" dedi annem sözümü kesip. İşte bu ortama ikinci ölüm sessizliğinin düşmesine yeterdi. Tuğrul amcam "ne silahı?" dediğinde teyzemler ağızlarını kapatmış korkuyla bakıyorlardı. Ne düşündüklerini tahmin etmek zordu. Birini öldürüp ormana attığımı bile düşünebilirlerdi. Gerçi birden fazla kişiyi öldürmüştüm ama psikopat bir katil olduğum için değildi bu.
"Nasıl yani?" dedim amcamın sorusunu duymazdan gelerek. "Bir şey söylemedin ama bana."
Annem derin bir nefes alıp sağ eliyle dizimi sıktı ve gözlerini gözlerime çıkardı. Yorgundu. Hatta kızmıştı da ama yine bir şey demeyecekti. Onu tanıyordum. "Bende genç oldum Aziz. Bende ailemden gizledim bir şeyleri. Sizi ben büyüttüm. Attığınız adımların sesinden tanıdım gideceğiniz yönleri. Sınava girmek istemiyordun. Staj dediğin şirketin adı sanı yoktu. Araştırdım. Senin annen cahil bir kadın değil. İstihbarata bilgi taşıdığını biliyorum. Babanın arabasını almam gerektiğinde düşen alyansımı ararken elim değdi silaha. Ruhsatlıydı ve senin üstüne kayıtlıydı. İkinci bir telefon aldın. Staj maaşı harçlık olarak zor yeterdi İstanbul'da sana. Tüm bunları zaten biliyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.K.A II
أدب المراهقينBabasızlığın yükünü doğmadan sırtına yüklenenler... Biz bundan ibaretiz. Şehit oğlu - Şehit kızı denilerek şerefle anılan ama çocuk olması yasak olanlar... Anneleri üzülmesin diye şımaramayanlar... Baba figürünü filmlerden, kitaplardan bilenler... İ...