8. bölüm: elma şekeri

16 4 0
                                    

"sizin sıkıntınız ahu hanım  ellerinize batmış dikenlerin acısını düşünmek ten, topladığınız gülerin güzelliğini göremiyorsunuz." Diyen kadın gözlüklerini eliyle düzeltip yüzüme baktı. "Elinize batan dikenlerin bıraktığı acıyı düşünmeyi bıraktığınız gün gülerin güzelliğini görmeye başlayacaksınız."

Derince bir yutkunup"ben acıyı hisetmesem bile izi kalacak ellerimde hep." Avuç içleri'mi açıp. "İzi kalan bir şey hiç unutulur muydu?"

Unutulmazdı.

Sen unuttuğunu sanar iylestin sanederdin ama tek başına kaldığın ilk anda girerdi zihnin içine zehirli bir sarmaşık gibi sarardı seni dört bir yandan soluk borundaki nefesi kesinceye kadar durmazdı.

"Unutulmazdı ama hisetirdikleri başka bir duyguya çevriltile bilir." Gözlerimi yeniden ona diktim. Bir eli ile eşarpının yakasını düzeltiyordu.

Daha önce gidiğim hiç bir psikoloha benzemiyordu.

Beni geçmişte yaşadığım çıkmaz sokakların başına geri göndermeyip, çıkmaz sokak sandığım düsüncelerimin önüne ışıklar serpiyordu.

En son hangi psikolohuna bu kadar içten güvenerek içimdeki zehirli anılarımı döktüğümü düşündüğümde, hatırlayamacağım kadar uzaktaydı.

"İzleri, izlerken ki hisetiğin şey ne oluyor Ahu hanım?"

"Acı, öfke ve zavalılık hissi." Ama en çokta acı...

"Acı sana anneden, öfke yaşadıklarından zavalılık hissi ise babandan sana miras kalmış." Söylediği şeylerin ağırlığı altında ezildim.

Baştan aşağı doğruydu annemden sonra geriye bana bıraktığı şey acı olmuştu, onun gidişinden sonra ne zaman ayağı kalkmaya çalışıp geri düşem öfke ve bu yersiz ayağı kalkma girişimlerimi sonucu tıbkı bir zavalıymışım gibi hissettiren babam...

"Acı'yı umuda, öfke'yi  sevince, zavalılık hissini de öz güven'e çevire bilirsin." Söylediği şey aslında bakıldığında kolay görünen ama pratiğe dökmeye çalıştığında hiç olmayacak şeylerdi.

Mavi gözlerini yüzümde gezdirdi.

"İnsan bir çukura düştüğü gerçeğini kabul ettiğinde, daha çabuk düştüğü çukurdan çıka biliyor Ahu hanım." Oturduğu sandalyeyi geriye çekip ayağı kalktı benim oturduğum koltuğa zıt bir şekilde duran küçük kitaplığa yaklaşıp incelemeye başladı.

"Ama," dedi aradığı şeyi bulmuş olmalı ki elini uzatıp bir kitapı alıp benim olduğum tarafa döndü. "Bazen o çukurdan çıktıktan sonra yolunu aydınlatacak bir ışığa ihtiyaç duyarsın." Benim oturduğum deri koltuğa doğru gelip yanıma oturdu.

"Bu günlük seansımız bitti. bir diyer seansa kadar bu kitapı okumanı senden istiyorum." Kucağıma bıraktığı kırmızı Kapaklı kitapa bir bakış atıp ona baktım"ne ki bu?" Elime alıp incelediğimde 150 sayfalık bir kitap olduğunu ve isminin de asayı Musa olduğunu gördüm.

"Okumanı istediğim bir kitap." Dediğinde gözlerimi üzerine çevirdim.

Oldukça tatlı bir gürültüsü vardı. "Peki." Diyerek seasın bittiğini kavrayarak oturduğum yerden ayağı kalktım.

"Her şey için teşekkür ederim." Çantamı omzuma atıp buruk bir gülümseme kondurdum dudaklarıma.

"Ben teşekkür ederim." Oturduğu yerden kalkıp karşımda durdu. "Seninle tanıştığıma memnun oldum Ahu bir dahaki seansa da beklerim."

"Mutlaka geleceğim." Uzun zamandır böyle güzel bir sohbeti kimse ile yapmamıştım.

"Söylediklerimi unutma ve kendine çok iyi bak." Diyen Melisa ile başımı sağlayarak kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda. Ona başım ile selam verip koidorun sonunda bulunan kapıya doğru yürüdüm.

Yalan Paradoksu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin