23. bölüm: hüzün kokan bakışlar

9 3 0
                                    

Elimi zilin üzerine bastıktan sonra iki adım geriye atıp kapının açılmasını bekledim. İçeriye giren kadınları gördükten sonra merak duygusu dört bir yanımı sarmış, gözümü camdan ayırmama izin vermemişti. bir saat kadar camdan dışarıya baktıktan sonra en sonunda bu işin böyle olmayacağını anlayarak elime bir kase alıp kapının önünde dikilmiştim.

Kimdi ki o kız? Bana bile hâlâ sarılamamıştı. Niye o kıza sarılmıştı ki?

Merak duygusu insana herşeyi yaptırabilirdi.

Bir kaç dakikanın ardından açılan kapı aralığında gördüğüm kişi ile nefes alış veriş hızım anında değişmişti. Musa Barlas tam karşımda durmuştu. Aramızdaki kapıyı saymazsak.

Karşısında duran kişinin ben olduğumu anladığında "Nilay." Diye seslenip kapıyı yüzüme kapatı. Evet yanlış görmedim. Ben onunla nasıl konuşacağımı düşünürken o kapıyı yüzüme çarparak kapatmıştı. Adeta dondum öylece dikildiğim yerde gözlerimi kırpıstırdım. Musa Barlas kapıyı yüzüme mi kapatmıştı? Bu kadar ni nefret etmeye başlamıştı benden. Bu kadar mı değersizdim gözünde? Karşıma çıkıp iki kelime bir kurmayacak kadar mı?

"Ahu abla?" Duyduğum ses ile kendime gelir gibi oldum. Gözlerimi daldığım yerden çekip nilay'ın üzerine çevirdiğimde bana bakıyordu. "senide bekletim kapıda özür dilerim ne oldu birşey mi oldu?"

Buraya o kızların kim olduğunu öğrenmek için gelmiştim ama ne işe yarayacaktı ki bu saatten sonra bunu öğrenmem. Elimde tuttuğum kaseyi ona doğru uzatıp "yoğurt var mıydı?" Diye sordum ruhsuz bir ses tonuyla.

Gülümseyerek "var tabiki," kapıyı aralayıp eli ile "gel istersen sen içerde bekle, hem içerde misafirlerimiz de var."

"Gerek yok." Kaseyi eline tutusturup "sen bana yoğurt versen kafi." İtiraz etmeden başını sallayarak içeriye girdi kapıyı arkasından örtü.

Onun kapıyı kapatması ile sırtımı dönerek elimi saçlarımın arasına geçirerek. Neden böyle yapıyordu? Bile diyemiyorum çünkü Nedenini biliyorum. karşısına geçip kendimi açıklamaya çalışmıyorum artık çünkü kendimi açıklayamıyorum. Kendimi bir bataklığın içinde ve her an daha da içine batığımı hissediyordum.

Açılan kapı sesi ile birlikte kendimi toparlayarak kapıya doğru döndüm. Nilay elinde tuttuğu yoğurt dolu kaseyi bana uzatırken bir yandan da konuşmaya başladı "biraz geç geldim ama," kaseyi alarak "yok ne geç gelmesi..." Dediğimde cümlemi tamamlama izin vermeden konuşmaya başladı "teyzemin kızı aynı zamanda abimin de süt kardeşi ile arkadaşı evde ya ondan biraz geç geldim." Başımı salladığım o kıza neden sarıldığını da anlamış olmuştum. Nilay, içeriye Bir bakış atıp, kapıyı arkasından kapatarak yanıma geldi.

"Ahu abla," elini elimin üzerine verip "abim ile barıştınız mı?" Meraklı gözlerle yüzüme baktığında "hayır." Dedim gözlerimi ondan kaçırarak.
Üzüldüğünü beli edercesine "Niye küstünüz ki siz? ben anlamadım ne güzel tatlıs bir çift olmuştunuz..." Az önce olan olayın şokunu hâlâ atlatamadığımdan bu konuyu konuşmak istemiyordum. Ondan konuyu değiştirdim. "yoğurt için teşekkür benim evde yapacağım işlerim vardı." Elimi elinin altından çekip kaseyi iki elimin arasına aldım. "Abimde hep böyle yapıyor," ne demek istediğini anlamayarak"nasıl yapıyor?" Diye sordum.

Beni göstererek "böyle," derin bir nefes alıp "ne zaman senden bahsetmeye çalışam böyle senin gibi kaçıyor benden." Beni yok saymaya çalışıyordu galiba hiç olmamışım gibi davranıyordu.

Dudağımı disleyerek "ben gideyim artık." Diyerek arkamı döndüğüm gibi eve doğru yürüdüm.

Kızgınım ona, kırgınım bana böyle davrandığı için. En azından böyle yapmamalıydı. Böyle davranması...

Yalan Paradoksu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin