24. bölüm: hüzün matemi

7 3 0
                                    

Bu sefer en dibi gördüm bundan daha kötü bir şey olamaz  artık dediğim her an başıma daha kötüsü geliyordu.
Hayat hiç bir zaman kolay olmamıştı benim için  hep bir yarım kalmışlık hissi ile yaşamaya çalışmıştım.

Annelerinin sevmediği kızları kimse sevmezmis derlerdi, doğru demişler. İnsanların beni sevmesi için yaptığım herşeyin sonucunda insanlar tarafından büyük bir nefret dalgasına yakalanmıştım. Her zamanki gibi

Işıl'a hiç bir zaman tam anlamıyla güvenmemistim. Hep böyle konuları ona söylemekten kaçınmıştım. Çünkü o mesleğini her şeyden önde tutuyordu. Onun için beni harcamak zor olmamıştır. Çünkü onu aradığımda telefonlarımı açmamıştı bile. Bu devirde kimseye güven olmuyordu.

Ne yapacaktım? Bundan sonra kimin yüzüne baka bilirdim ki? Musa Barlas o kızın ben olduğumu biliyordu. Bu haberi de gördükten sonra asla yüzüme bakmazdı.

Zaten bakmıyordu.

Ondan dolayı artık burada kalmamın acıdan başka hiç bir getirisi olmayacaktı bana.

Kararımı vermiştim gidiyorum.

Bavulumun  fermuarını da çektikten sonra, boy aynasının önüne geçtim üstümdekilere uyum sağlayacak şekilde başıma siyah şapkamı da geçirdikten sonra artık hazır olmuştum. Kapının önünde gelen taksinin korna sesi ile derin bir nefes alıp bavulumu alıp yürümeye başladım. Sol ayağıma iyi basamadığımdan biraz zorlansam da evden çıkıp taksiye doğru yürüme bilmiştim.

Her gelişin bir gidişi vardır derler benim gelişimde, gidişimde trajikomik olmuştu.

Taksinin önüne geldiğimde derin bir nefes alıp eve bir bakış atım. İlk geldiğim gün anlamıştım bana çok şey katacağını. İyi yâda kötü. Büyük bir etki bırakmıştı üzerimde. Gözlerim istem dışı hemen diyer taraftaki eve döndüğünde, hakım olmasa da baktım o eve.

Birini sevmek insana verilmiş olan hem en büyük ödül hemde en büyük cezaydı.

Onu sevmiştim en saf duygular ile ama kısmet değilmiş. Bazen çok sevsen de olmuyormuş.

Gözümde akan yaşı elimin tersiyle silip gözlerimi evden çekiyordum ki bahçe kapısına bir eli ile tutunan, diğer eli ile de karnını tutan kadın ile kaşlarım çatıldı. Bu dün gördüğüm kızdı.

"Ahh." Saf acı kokan sesini duyduğumda istem dışı yanına gittim.

"İyi misiniz?" Beni fark etmesi için kurduğum cümle ile bana dönmüştü. İlk dikatimi çeken okyanusu andıran mavi gözleri olmuştu. Yüzünde oluşan terleri az önce karnının üzerindeki eli ile silip "çok sancım var." Deyip geri elini karnın üzerine koyduğunda fark ettiğim şeyi sordum "Hamile misiniz?" Üzerindeki bol elbiseden çok beli olmuyordu ama karnı baya şişmişti.

Başını sağladığından bir yandan da dişlerini sıktığını, içe çöken yanaklarından anlamıştım. Bir elimi koluna doğru uzatıp "hastaneye gitmek ister misiniz?" Diye sordum. Kötü görünüyordu. Arkasına bir bakış atığında onunla birlikte bende eve baktım. "İstersen birilerini çağırayım." Başını olumsuz anlamda sağlayıp"yok uyuyorlardı onlar rahatsız etmeyeyim. Bende zaten ondan çıktım dışarıya belki biraz yürürsem sancım geçer diye" Başka bir yol ararcasına etrafa Bakış atığında,

"Gelin ben sizi hastaneye götüreyim zaten taksi de bekliyor. Orda onları haberdar edersiniz durumdan" Oda bebeğin sağlığından tedirgin olmuş olacaktı ki başını salladı. Koluna girerek yürümesine yardım etmeye çalışıyordum. Ama sol ayağıma başamadığımdan pekte başarılı olduğum söylenemezdi. Taksinin önüne geldiğimizde taksinin arka kapısını açıp onu içeriye oturdum. "Abi ya benim bavulu bagaja koyar mısın."

Yalan Paradoksu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin