Küçük kız elini annesinin elinin arasına büyük bir güven ile bıraktı.
"Nereye gidiyoruz anne?" Diye sorarken içinden, bir kaç hafta önce olduğu gibi, yine lunaparka gidmelerini diliyordu.
Nazan hanım içindeki korkuya tesat bir şekilde kendinden emin bir ses tonuyla "lunaparka." Diye cevapladı küçük kızını.
Sevinç nidaları döküldü küçük kızın dudaklarında. En sevdiği şey annesiyle birlikte lunaparka gitmekti.
Belki annesi onunla oynamayıp bir köşede bir amca ile konuşuyor olabilirdi ama o atlı karıncaya binip diyer çocukları izlemeyi seviyordu.Nazan hanım atığı adımları hızlandırdığında Beyaz babetleri içindeki ayakları annesinin hızına yetişmiyordu. "Anne yoruldum." Diye sızladı. Nasan hanım küçük kızının isyan kokan sesini duymamaslıktan gelip adımlarını daha hızlı atmaya başladı. Biran önce kurtulmak istiyordu ayağına bağlanmış pırankalardan.
"Anne..." Diyen kızının konuşmasına izin vermeden "Ahu biraz daha sızlanırsan seni lunaparka götürmem!" Derken sesi oldukça sert çıkmıştı.
Ahu anında sızlamayı bıraktı annesi öyle istiyorsa öyle yapacaktı.
Sustu daha ki lunaparkın büyük kapısından içeriye girene kadar.
Bir kıkırdı koptu dudaklarından "anne altı karıncaya binmek istiyorum." Dediğinde annesinin yanına her zaman gibi gibi aynı amca geldi.
"Her şey hazır mı?"
Nasan hanım "evet hersey hazır ne zaman gideceğiz?"
Ahu kahverengi gözlerini kocaman açarak "Nereye gideceğiz babamda gelsin anne?" Dedi babası annesinin yanında olduğunda hep kavga ediyorlardı annesi babasına hep "seni tanıdığım güne lânet olsun! şu kızı doğurduğum güne lânet olsun siz sadece ayağıma dolanan iki pıranka gibi kalacaksınız." Diye her defasında bağırsada. yine de onları hep bir arada görmek istiyordu. Çünkü onları çok seviyordu ne kadar onlar ona onu sevdiklerini beli etmeseler de içinde bir yerde onların onu sevdiğini hissediyordu.
"Ne zaman gideceğiz?" Diye sordu Nazan hanım.
"Emin misin Nazan bu kararından?" Diye sordu Cengiz gözlerini küçücük kızın üzerine değdirerek. Ne de olsa bir anneydi diye düşündü.
Nazan hanım sesinde küçücük bile tereddüt kırıntısı taşımadan konuştu "evet, Eminim."
Cengiz "tamam sen kızdan kurtulup gel seni bekliyorum ileride." Diyerek onlardan uzaklaştığında, Nazan hanım kızının saç renginin tam aksi olan sarı tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırıp yeşil gözlerini ahunun üzerine çevirdi.
Babasının kopyası olan kızın boyuna ulaşa bilmek için bir dizini kırıp iki elini omuzlarına koydu. "Ahu," diye lafa girdikten sonra devamını nasıl getireceğini bilemeyerek gözlerini kaçırdı.
"Neler oluyor anne beni atlı karıncaya bindirmeyecek misin?" Diye sordu Ahu. Nazan hanım içine sıkıntılı bir nefes çekerek. "Ahu şimdi şu ilerideki oyuncağı görüyor musun?" Diye kızının binmekten her zaman çekindiği kamikaze oyuncağını gözdermişti.
Ahu başını sallayarak merakla annesine baktı. "İşte ben ve o amca ona bileceğiz sende beni burda bekleyeceksin tamam mı?" Dediğinde küçük kız "ama ben tek başıma korkarım burda. bende seninle geleyim oraya hem sen varsan ben o oyuncaktan da korkmam." Dediğinde Nazan hanım "hayır o oyuncak büyükler için sen bilemezsin ama korkmaman için." Ayağı kalkarak biraz ilerisindeki oyuncakçıya yaklaşarak bir tane ayıcık alarak geri Ahu'nun yanına geldi. "Bak bu ayıcık seni korur ben gelene kadar." Küçük kız sevinerek ayıcığı kucağına aldı
" peki."Deyip annesine baktı "ben seni burda bekliyorum sen geldikten sonra bende atlı karıncaya bine bilir miyim?" Başını sallayarak kızını onayladı.
Nazan hanım ayağı kalkıp derin bir Nefes aldı Ahu akılı bir çocuktu annesinin gelmediğini gördüğünde babasına ulaşa bilecek kadar akılı bir çocuktu.
Elini sallayarak küçük kızı arkasında bırakarak cengizin olduğu yere doğru yürüdüğünde küçük kızı arkasında umutla bakıyordu.
Annesi ile o amca ortadan kayıp olunca ayıcığna iyice sarılıp yüzünü gök yüzüne kaldırdı yağmur damlaları yüzüne değdiğinde gülümsedi.
Yağmuru her zaman çok sevmişti. Yüzüne değen yağmurun sayısı artmaya başladığında lunaparktaki insanların dağılmaya başladığını gördü.
Gözlerini az önce annesinin gittiği yere dikti. acaba oraya gitse annesi kızar mıydı ona?
Kızardı en iyisi burda beklemekti annesi geldiğinde onu burda göremse ona çok kızardı.
Durduğu yerde ayıcığına sarılarak annesinin gelmesini bekledi.
Ama annesi hiç bir zaman gelmemişti...
🎡🎡🎡
"Anne!" Diye bağırarak yatığım, yataktan zıplayarak kalktım.
Nerde olduğumu idrak etmek için etrafa bir bakış atığımda odamda olduğumu fark ettim.
Sadece bir rüya...
Terten boynuma yapışan saçlarımı geriye doğru atıp, iki üç dakika gözlerimi yumdum.
Rüyaydı.
Kötü bir rüya...
Cama çarpan damla sesleri gözlerimi açıp cama bakmamı sağlamıştı. Yutkundum yağmur yağıyordu.
Gece lambasının aydınlattığı odaya bir bakış atıp ayıcığımı aradım ama bakışlarım yatağımın sağ tarafına kaldığında orda olan kocaman ayımı alıp kucağıma koydum üzerimdeki pikeyi itirip üzerimden atım. yataktan ayıcığımı kucağımda bir şekilde kalkıp, çıplak ayaklarım ile odadan çıkıp dış kapıyı açarken kendimi dışarıya atım.
Yağmur damları tenime değmeye başladığında yerde bağdaş kurup, ayıcığımı kolarımı sararak yağmurun tenimde yeni izler bırakmışına izin verdim her zaman olduğu gibi.
Her yağmur yağdığında kendimi büyük bir beklendi ile yağmurun altına atardım.
Belki gelir diye...
Ama hiç bir zaman gelmezdi ben hasta olmakla kalırdım.
Uzun zamandır görmediğim gerçekler bu gün yine zihnime sızmıstı.
Yine o çaresiz kız çocuğu çıkmıştı içimden yine kendini yağan yağmurun altına atarak bekliyordu.
O gün tam güneş batınca ya kadar beklemiştim orda yağmurun altında, ayıcığıma sarılarak ama ne o gelmişti ne de ben bıkıp gitmiştim.
O gelmemişti ama ondan başka herkes gelmişti o gün yanıma.
İçimdeki çocuğu öldürmüştü o gün.
Bir anne hiç çocuğuna bunu yapar mıydı?
Yapmazdı ama o yapmıştı.
Gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı.
Ben hep yarım kalmıştım.
Hiç dolmamıştı içimdeki boşluk hissi o hissi doldurmak için onlarca şey denemiştim ama hiç biri doldurmamıştı o boşluğu.
Annelerin sevmediği çocukları kimse sevmezdi derler.
Beni babamda sevmemişti.
Beni bu yaşıma kadar kimse sevmemişti.
Bir hıçkırık koptu dudaklarımın arasında geçenin karanlığında yağmur sesi arasında kayıp olup gitti.
Kolarımı sardığım ayıcığım benim gibi sırılsıklam olmuştum kafamı ona gömdüğüm de tenime değen yağmur damlaları durmuştu bir anda. kaşlarımı çatarak kafamı gömdüğüm yerden kaldırıp tepeme baktığımda gecenin karanlığı arasında üzerime kırmızı bir şemsiye verilmişti. Kim gelmişti?
Yutkunarak şemsiyenin sahibine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
Novela JuvenilDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .