Uzun zamandır kendimi hiç bir yerde güvende ve huzurlu hissetmemiştim. Daha ki bu güne kadar. Aslında insan hiç farkında bile olmuyordu ama Kader çarkı hep bir plana uygun ilerliyordu. Mesela çark ilk önce melisa'nın bana verdiği kitap ile dönmeye başlamıştı sonra okuduğum o yazı ve en son kendimi içinde hisetiğim umutsuzluk kasırgası beni buraya yani camiye sürüklemişti.
Otobüsün son durakta durması ile oturduğum yerden kalktım. Son durak olduğu için pek fazla kişinin kalmadığı otobüste iki üç kişi birlikte çıktık.
Çantamı omzuma atıp yürümeye başladım eve doğru.
Artık gitmem gerektiğini hisetiriyordum. İstanbul'a Kendi evime dönmeliydim. Artık Muğla'da kalmak hisetiğim acının üzerine acı katmaktan başka birşeye yaramıyacaktı.
Burası benim için hep kötü bir anının ev sahipliği yaptığı bir şehir olarak kalmıştı ve galiba hep öyle kalacaktı.
Çalmaya başlayan telefon sesim ile elimi cebime atıp içindeki Telefonumu çıkardım. Babam.
Babam arıyordu ilk defa tamda zamanında arıyordu. Bekletilmeyi hiç bir şekilde sevmediğini bildiğimden, hemen aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Alo Baba."
"Miray." Dedi otoriter bir ses tonuyla.
"Efendim baba." Dedim yürümeyi bırakıp yoldaki bir ağacın altına girerek.
"Nasılsın." Sorduğu soru ile gözüm sarılı olan elime kaydı. Nasıldım?
Yara bere dolu ama yinede umut dolu.
Çünkü artık kavraya biliyordum herşeyin bir mükâfatı vardı.
"İyiyim." Dedim. ona ilk yalan söylemeye başladığım kelime ile. İyiyim.
Hemde çok iyiyim baba biraz yara bere içinde olsamda biraz kalbim durmuş gibi hisetsem de iyiyim.
"Oraya alışa bildin mi?" Galiba soracakları kafasının içinde belliydi verdiğim cevap iyi yada kötü olsa bile umrunda olmayıp bir diğer sorusuna gerçekmiş gibi hisetiriyordu.
"Buraya alışmam mı gerekiyordu?" Beni Sadece tatil için yolladığını söylediği bir yere, alıştığımı mı soruyordu?
"Evet, Necip amcana, eve alışa bildin mi?"
"Baba o gece ki futbolcunun Necip amca'nın oğlu olduğunu biliyor muydun?" Bu soruyu soracağımı bekliyormuş gibi "evet, biliyordum." Dedi
Gözlerimi hayalkırıklığı ile yumup "ona rağmen beni buraya yoladın."
"Yaptığın hataların cezasını çekmen gerekir bazen." Başımı umutsuzca iki yana sallayarak "yarın İstanbul'a dönüyorum baba." Dedim. Daha fazla burda kalmaya dayanamıyacaktım.
"Bir süre daha Orada kalmalışın."
"İstemiyorum," ona bunu daha nasıl anlata bilirdim ki? "Burada kalmak istemiyorum."
Bıkın bir nefes çekti içine "hiç değişmemişin." Değiştim aslında baba hemde çok.
"Baba," alt dudağımı disleyerek etrafa bir bakış atım. Karanlığın üzerini örtüğü sokakta Sadece sokak lambaları yanıyordu. "Sadece evime geri dönmek istiyorum."
Bir kapının açılıp kapanma sesi geldi sonrasında ise kahve Makinesinin, kafenin hazırlandığını beli eden sesi.
"Peki," dedi kahvesinden bir yudum içtiğini tahim etim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
JugendliteraturDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .