Karşımdaki koltukta bir bacağını diğer bacağının üzerine atmış, elindeki kahve bardağının içindeki kahveyi rahatça yudumlayan babama şaşkın şaşkın bakıyordum. Bu kadar hengamenin arasında onun bu olup biteni duya bileceği aklıma gelmemişti.
Bunu nasıl göz ardı ettiğimi bilmiyordum herkesin konuştuğu şeyi elbette oda duyardı ve üzerime kara bir bulut gibi çökerdi. Ben şimdi ne yapacaktım? Ona bu olup bitenin hesabını nasıl vereceğim diye bir köşede kara kara düşünüyordum.
Babam serti, vereceği tepkilerden hep korkardım lakin şuanda bir tepki vermiyordu. İçeriye girdiğinden beri ettiği tek laf, ışıl'ın kahve içermisiniz ile ilgili olan teklifine onay vermesi olmuştu.
Işıl'ın evine kadar geldiyse benim işim zordu. Baya bir sordu...
"E baba." Diyerek artık ne olacaksa olsun dercesine konuşmaya başladı.
Diyer türlü her an kalp krizinden gide bilirdim.
"Sen ne için gelmiştin?" Diye sordum.
Elindeki kahve vincanını orta sehpanın üzerine bırakıp bana döndü.
Yüzünden hiç bir şey okunmuyordu ki, kızgın mıydı değil miydi anlayayım, Her zaman olduğu gibi yüzü demir gibi sert bir ifade vardı.
"Kızımı özlemiş olamaz mıyım?" Çok mantıklı bir savunmayıdı. ama babam beni görmek için ta karşıdan kalkıp ışıl'ın evine gelmezdi, önemli bir şey olmadıkça.
Ve dün akşam çok önemli şeyler olmuştu.
Mesela kızı kendini rezil etmişti.
Dolaylı yoldan o da rezil oluyordu.
Yani o dediğinin olur yanı yoktu.
"Tabi ki de," deyip yutkunarak yüzüne baktım. Kırk sekiz yaşında olmasına rağmen hala oldukça genç görünen yüzüne, " ama yani, sen böyle bir şey için İstanbul'un diyer ucundan kalkıp ışıl'ın evine gelmezsin."
Eli ile pantolunun üstünde toz varmış gibi silkeleyip konuştu "beni bu kadar iyi tanıyor olman gözlerimi yaşartı kızım" derken sesi cidiyeten çok uzaktı." Beni bu kadar iyi tanıyorsan dünkü rezaletine de oldukça kızdığımı anlamış olmalısın."
Buyurun cenaze namazına.
"Baba bak dinle," diyerek direk savunma atağına geçmiştim ki havaya kaldırdığı eli ile beni susturdu.
"Yaptığın rezaletin dinlenecek bir tarafı mı var Miray!" Sesi oldukça sinirli çıkmıştı.
Ateş saçan Gözlerini bir anlığına benden ayırıp arkamda durmuş olan ışıl'a değdiğinde ışıl, "ocakta yemek vardı galiba ben bir bakayım." alelacele kurduğu cümleler ile arkasına dönüp oturma odasından çıkması bir olmuştu.
O babamdan kolayca kurtula bilmişti ama benim böyle bir şansım yoktu.
İnsan yaptığı hataların cezasını elbette çekiyordu ama benim cezam biraz hızlı olmuştu?
"Dün gece yaptığın o rezaletin sonucunu hiç düşündün mü kızım?" Diyen sert sesi ile gözlerimi yerdeki halıya indirdim.
"Senin her defasında bu kadar patavatsızca davranmam sinirlerimi bozuyor Miray," sonlara doğru sesi yükselmeye başlamış oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti "sen nasıl şike ile ödül alırsın kızım!" Kocaman açtığım gözlerim ile ona baktım Bunu nasıl öğrenmişti!
Kimse bilmiyordu ki bu yaptığımı? ücreti bile yolladığımda başka bir kişi adına yolamış, benim değilde bir yakınımın bu ödülü benim almam için böyle bir oyun kurduğunu düşünmelerini sağlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
Roman pour AdolescentsDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .