15. bölüm: sütlaç

8 3 0
                                    

Bir hafta sonra.

"Işıl Nereye gidiyorsun?" Elinde tuttuğu çantasını koluna takıp topuz yaptığı saçını eli ile bir kez daha kontrol ediyordu.

"Hani muğlaya bir ünlü için zaten gideceğim demiştim ya," elimdeki tahta kaşığı ile sütlacı karıştırmaya devam ederek.

"Evet," diye onayladım. Gözlerini sonunda aynadaki yansımasından çekip bana baktı "işte o haber için deniz tarafına gideceğim ben en son Orda görülmüş adam." Başımı anladığımı belirttircesine salladım "peki ne zaman gelirsin?"

"Akşama doğru gelirim." Yanıma gelip başını karıştırdığım sütlaçın üzerine eğip "sakin yakma ve," kafasını kaldırıp bana baktı "benim için üzerine fındık serp öyle daha güzel oluyor." Dediğinde, "emredersiniz efendim." Dedin asker edası ile.

Güldü.

Benden uzaklaşıp "Beni daha fazla tutma." Bir kez daha saçını bakmak için aynanın karşısına geçtiğinde kapının önünden gelen korna sesi ile "ay geldi." Koşarak evden çıktığında güldüm.

Taksi için de bu kadar sevinmedik demeyiz.

Önüme döndüp karıştırdığım sütlaçıma bir bakış atım. Kendimi beceriksiz olarak tanımlardım ama bu bir haftada ışıl'ın kontrollü altında yaptığım yemekler oldukça beğeni kazanıyordu.

Sabah kalktığımda da canımın sütlaç çekmesi ile ışıl'a bana yapması için yalvarmıştım ama o işi olduğunu söyleyerek tarifi verip gerekli olan malzemeleri önüme koyup hazırlanmaya koymuştu.

Derin bir nefes alarak önümdeki kasedeki şekeri de son mazeme olarak ekleyip sütlacın kıvam almasını karıştırarak beklemiştim.

Şeker deyince yüzümde bir gülümseme oluştu. Bir haftadır onu her gece o saate evden çıktığını görünce hemen arkasından çıkıp onu takip ediyordum bu biraz kulağa çılgınlık gibi geliyordu farkındayım.

Ama yaptığım tek şey onunla birlikte yürüyüp geri gelmekti.

Beni ikinci gün yine arkasında gördüğüne şaşırmış sonra önüne dönmüştü o günde diğer günlerde hiç konuşmastık Sadece yaptığımız şey o önden yürüyor bende iki üç adım gerisinde yürüyordum.

Onunalyken sesizlik bile güzeldi.

Yol boyunca hiç konuşmadan birbirimize bakmadan yürümek o kadar güzel ve huzurlu geliyirdu ki o son günde cebinden düşen not ve şekeri bilerek düşürdüğü de düşündükçe içim içime sığmıyordu

Nota söyle yazıyordy;

Mûsa aleyhîsselam, Mısır şehrinden çıkınca, Hz.Cebrâilin, insan süretinde bir At üzerinde gelerek, tarif ettiği yola gidiyordu.

Nihâyet, bir sabah vakti Medyen şehrine yâklaşan Hz. Mûsâ uzakta Medyen kalesini gördü. Bir müddet kaleyi seyrettikten sonra, kale kapısının açıldığını, kaleden (Medyen şehrinden) sürülerle koyunların ve sığırların çıktığını gördü. Buradan çıkan sürüler, başlarında çobanlarıyla, Hz. Mûsâ'ya doğru geliyordu. Hz. Mûsâ'nın durduğu yerin yâkınında bir kuyu vardı. Şehir hâlkı hayvanlarını hep o kuyudan suluyorlardı. Nihâyet insanlar kuyunun başına gelerek, sırayla dâvârlarını sulamaya başladılar. Hayvanlar, bir an evvel su içebilmek için, kuyuya üşüştüklerinden, görülmedik bir izdiham ve sıkışıklık meydan geliyordu. Kuyunun başına yâklaştıklarında, iki hanım, dâvârlarını sürüden çıkararak ayrıldılar, kenardan bir yere toplayıp, oTurdular. Diğerlerinin, dâvârlarını sulayıp, işlerini bitirmelerini beklemeye başladılar. Hz. Mûsâ bulunduğu yerden, hayretle olanları seyrediyordu. Onların, diğerleri gibi sıraya girmemeleri, kuyuya yâklaşmamaları, dikkatini çekti. Bulunduğu yerden kalkıp kuyunun başına geldi. Onlara yâklaşarak, bu hâllerinin sebebini sordu. Bu husûsta Kasâs süresinin 23 ve 24. Âyet-i kerîmelerinde meâlen buyruldu ki;" Mûsâ (a.s.) Medyen kuyusuna ulaşınca, orada hayvanlarını sulamakta olan bir grup insan buldu.

Yalan Paradoksu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin