Hırkamı iyice elerimin üzerine çekip kafamı önüme eğdim onu görememek için verdiğim o kadar çabaya rağmen şimdi tam karşımda oturuyordu.
Şaka gibi.
Büyük bir şaka gibi.
"Ahu abla." Konuşan kişi Nilay'dı başımı eydiğim yerden kaldırıp ona baktım.
"Sen öğlen nereye kayıp oldun?"
Sorduğu sorunun nedenini anlamasam da meraklı biri olduğuna bağlayıp"biraz hava almak için çarşıya indim." Kolarını masaya yaşlayarak. "Ahu abla." Dedi tekrardan.
Başımı sol omuza doğru eğip"Nilay." Dedim.
Bu yaptığıma Gülerek "bana sütlaç yapsana." Dediğinde güldüm. "Çok mu beğendin yaptığım sütlacı?" Başını olumsuz anlamda sağlamaya başladığımda karşımda oturan kişinin sesi ile unuttuğum varlığı yine kendini göstermişti.
"Nilay." Diye uyarıcı bir ses tonuyla konuştuğunda, Nilay onu hiç takmayıp bana bakarak "aksine yemediğim için tadını bilemiyorum."
"Niye yemedin?"
"Musa abim hepsini yedi. Allah gözünü doğrusun bir tanecik bile bana bırakmadı." Dediğinde şaşkınca gözlerimi kırpıstırdım. Tepside beş altı tane sütlaç kaşesi vardı tahminen. Şimdi o hepsini mi yemişti?
Nilay'ın kafasını eğip son anda kurtulduğu peçete tutacağı ile şaşkınca Musa Barlas'a baktım.
"Şey," dedi bir yandan da Nilay'a öldürücü bakışlar atarken "sütlacı çok severim de ben." Dediğinde Nilay gülmeye başladı "aynen çok sever." Sanki Musa Barlas'a bir şeyler ima etmeye çalışıyor gibiydi. Ne oluyordu burda ya?
Nilay, "Neyse," dedi gözlerini abisinden çekip benim üzerime dikti "yarın bana sütlaç yapar mısın Ahu abla." Dediğinde "malesef." Dedim. Yarın gidiyordum burdan. ona sütlaç yapamazdım.
"Neden?"
Saçlarımı elim ile düzeltip elerimi geri masanın altına koydum "yarın İstanbul'a dönüyorum." Dediğimde masada bir sesizlik oluştu.
Nilay bana değil de Musa Barlas'a bakmaya başladığında gözlerimi Hakan'a değdirdim.
Mutfağa oturduğumuzdan beri ilk defa konuştu "Niye gidiyorsun ki? Buraları sevmedin mi?"
Burukça gülümsedim "sevdim, çok sevdim ama bazen gitmek gerek."
Çekip gitmek gerekirdi. Daha fazla yara almamak için.
"Ama ben seni çok sevmiştim Ahu abla." Diyen Nilay ile birlikte çicek teyze elinde sıcak çorba kaseleri ile içeriye geldi.
"Necip biraz geç gelecekmiş biz o gelene kadar yemeklerimizi yiyelim." Önüme çorba kasesini koyduğunda kısaca teşekkür edip elime aldığım kaşığı tarhana çorbasına daldırıp üfledikten sonra içtim.
Çicek teyzenin gelmesi ile herkes susmustu.
Tatı Çok güzeldi. Tıpkı anne yemeği gibi kokuyordu. Tıpkı bu evin aile evi koktuğu gibi.
...
Yemekten sonra kalkıp odaya doğru yürümeye başladım. Gideceğimi söyledikten sonra kimse ağzını bile açmayıp, önlerindeki yemeklerini yemişlerdi.
Namaz kılacağımı öne sürerek çay içmeyi ret etmiş misafir odasına doğru yürüyordum ki ayağıma dolanan şey ile korku ile iki adım geriye atıp, gözlerimi yere eydiğimde karbeyaz'ı görmem ile gülümsedim.
"Karbeyaz." Önünde diz çöküp küçük kafasını elimin arasına aldım "sen niye her defasında beni korkuyorsun." Söylediğim şey ile miyavladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
Genç KurguDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .