Hastahane havası her zaman beni boğmaya başlamıştır beli bir süreden sonra. Otus dakikadır oturmuş doktorun gelmesini bekliyordum. Sonunda gelmiş ilk önce elimin üzerinde oluşmuş su dolu kabarcıkları kontrolü bir şekilde ilk önce patlatıp sonrasında pansuman yapıp sargı bezi ile sarmıştı.
"Geçmiş olsun." Diyen doktor sardığı elimi bırakıp elindeki eldivenleri çıkarıp çöp kutusuna atı. Derin bir nefes alıp "ne zaman iyileşir?" Elimi bacağımın üzerine bırakıp doktora baktım.
"Bir hafta yada on gün içinde iyileşir Ahu hanım. Siz vereceğim kremi her gün üzerine sürün ki izi kalmasın." Masasına oturup eline bir kağıt alıp hızlıca bir şeyler yazdığında, sedyeden kalkıp doktorun önünde durdum yazdığı reçeteyi bana doğru uzatığında elinden alıp "o zaman iyi günler." Dediğimde "iyi günler." Diyen doktor ile odadan çıktım arkamdan kapıyı kapatıp koridorda ayakta beni bekleyen kişilere bir bakış atım.
Necip amca, ışıl ve Musa Barlas.
"Ahu." ışıl koşarak yanıma geldi.
"Nasılsın elin nasıl?" Diyerek doktorun sardığı elimi yavaşça tutu.
"İyi." Diye bildim. Başka ne denile bilirdi kİ? "ama şu keremi al sür dedi." Elimde tuttuğum reçeteyi görmesi için öne doğru uzatım.
Saçlarını bir eli ile geriye doğru atıp elimde tuttuğum reçeteyi aldı. "Tamam yolun üzerinde bir eczaneye uğrayayıp alırız." Karşımızda duran ikiliye baktı "değil mi Necip amca?" Dediğinde Necip amca hızlıca yanımıza geldi "tabi kızlar sen onu bana ver." Işıl'ın elindeki reçeteyi alıp bana döndü "kızım sende çok yoruldun gel arabaya geçelim." Dediğinde başımı sağlayarak yürümeye başladım.
Necip amca önümüzden yürüyordu, benle ışıl iki adım gerisinde ve o,
O da en arkamızdan geliyordu.
Hastaneye geldiğimizden beri ağzından çıt çıkmıyordu. Durgunluk eklemişti sanki biraz daha karakterinin üzerine. Konuşmuyordu.
Ona çok büyük borçlanmasıtım. Elimi tutup soğuk suyun altına koyup sonrada arabayı hazırlayıp, arabada da elimin yanma acısını hissetmeyeyim diye buz koymuştu elimin üzerine.
Bir bakış atım arkamızdaki Musa Barlas'a. Başı önünde biraz. Zor olsa da deyneği ile yürümeye çalışıyordu.
İç çekerek önüme döndümüğümde acil kapısından dışarıya çıktık. Necip amca siyah rengindeki arabasını park ettiği yere doğru giderken bizde onu arkasından takip ediyorduk "Musa Barlas." Diye bağıran iki erkek sesi ile sol taraftaki bankta oturmuş olan iki çocuk şaşkınca oturdukları yerden kalkıp Musa Barlas'a doğru koşmaya başladılar.
Ne yapacaklarını merak ederek onlara baktığımda hızlıca Musa Barlas'ın yanına gelip durdular. "Beşiktaş'ın kanat oyuncusu Musa abisin sen değil mi?" Dediklerinde seslerinden heyecan akıyordu.
Musa Barlas'ın yüzünde gülümseme oluştu "Evet." Diye cevap verdiğinde ikili heyecanla bir ona bir de birbirlerine bakarak Elerini ceplerine sokup içinden telefonlarını çıkarıp "fotoğraf çekinelim mi abi?"
Başını sallayarak onay verip iki çocuğun yanında durup onunla poz verdikleri anı biraz ileride izliyordum ki, Çocuklardan birinin gözleri üzerine çevrildi "abla boydan fotrafımızı çeker misin?" Diye bana sorduğunda diyer çocukta bana dönüp "evet, abla çeker misin?" Diye Aynı şeyi söylediğinde onaylamak için ağzımı açacaktım ki Musa Barlas benden önce davranarak "onun eli yanık fotraf çekemez." Elimin yanık olması fotoğraf çekmeyeceğim anlamına gelmiyordu ama yinede ona itiraz etmedim. Buna pek gücüm yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
Teen FictionDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .