Yutkunarak gördüğüm manzarayı sindirmeye çalıştım.Nilay o kızın yanında oturmuş, Musa Barlas işe karşılarında oturmuştu. Nilay'a seslenmem ile hepsinin bakışları üzerime çevirdi.
Bu kızın burda ne işi vardı simdi?
Aklıma gelen şey...
"Ahu abla?" Diyerek oturduğu yerden kalktı Nilay. Sorgu dolu bir ses tonuyla "bir şey mi oldu?" Dediğinde yutkunup, dikkatimi toplaya bilmek için gözlerimi iki üç saniye yumup geri açtım.
"Şey," dudaklarımı ıslatıp elimdeki tepsiyi gözterdim. "sütlaç yapmıştım size getireyim dedim." Masaya bakarak, "galiba rahatsız ettim sizi pardon." İki adım geriye atım. "Siz devam edin ben bunları şuraya bırakayım." Masanın üzerine tepsiyi bırakıp geri çekildim.
Ona bakmak için kendimi sıkıyordum.
"Tekrardan pardon rahatsız ettim." Arkaya doğru adımlarımı atım. "Afiyet olsun." Dediğimde arkamı onlara dönüp yürümeye başladım.
Ben az önce neye şahit olmuştum? Onlar orada ne konuşuyorlardı? Yoksa tahin ettiğim şeyi mi?
"Ne rahatsızlığı Ahu abla." Diyen Nilay koşarak yanıma gelmişti. "Abim ile başak abla evlilik görüşmesi yapmak için aslında dışarda buluşacaklardı ama işte abim ayağı için istemedi ondan burdalar." Nilay konuşmayı seven biriydi ben sormasam bile anlatamaya başlamıştı.
Evlilik görüşmesi,
Evlilik görüşmesi yapıyorlardı.
Söylediği şey ile betim benzim atmış olacaktı ki yüzümü dikatlice incelemeye başladım Nilay akılı bir kızdı her an taşıdığım duyguları anlaya bileceğini bildiğimden kendimi toparlayarak "Tebrik edeyim ben o zaman şimdiden." Gülümsemeye çalıştım.
Beş kelime ne kadar ağır olabilirdi diye sorsalardı kurduğum bu beş kelimeyi gösterirdim.
Kalbim de anlamsız Bir sızı...
"Sağol ahu abla istersen gel sen annemin yanına içeriye geç?" Burada biraz daha kalmaya dayanamazdım. Başımı olmuşuz anlamda iki yana sallayarak "gerek yok benim Zaten evde işlerim vardı." Bir elim ile evi gözderdim. "Ben gideyim sizi de rahatsız ettim iyi Günler." Dediğimde avuçlarımı fazla sıkmaktan tırnaklarım elime batıyor du.
"Sanada." Diyen Nilay'a arkamı dönüp yürümeye başladım biraz sarhoş gibi aksak adımlarla evin önüne kadar geldim. Cebimdeki anahtarımı çıkarmak için sıktığım sol elimi açtığımda tırnak izlerimin avucumda bıraktığı izlerden kan akmaya başlamıştı.
Yeni bir iz...
Anahtarı çıkarıp kapı deliğine sokup zor olsa da kapıyı açıp kendimi içeriye atığım gibi kapıyı kapatıp arkasından sırtımı dayadım ve çöktüm olduğum yere. Yada yıkıldım desem daha doğru olur bedenimdeki bütün güç çekilmiş gibi, başımı iki elimin arasına alıp yumdum gözlerimi.
Küçükken gözlerimi kapatığımda dünyanın durduğunu düşünürdüm. Belki de bütün çocuklar öyle zannederdi bilmiyorum. Ne zaman kötü bir olay olsa gider bir kapının arkasına saklanıp, gözlerimi yumardım. Saatlerce kafamın içinde dünyanın durduğunu insanların durduğunu düşünürdüm ama hiç bir zaman öyle olmazdı. Gözlerimi kapamama rağmen anne ve babamın yüksek seslerini duymaya devam ederdim.
Zaman dursun, dünya dursun bir kez daha istedim bu gün. Yine bir umudumun yerle bir olmasın istedim.
Kafamın içinde kurduğum hiç bir şey hiç bir zaman gerçekleşmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Paradoksu
Novela JuvenilDedim ya, ben bir yalan paradoksu'ydum. hep başa saran yalanlar uydururdum .