"Leydim... Leydim iyi misiniz?"
"Agh... Ah! Başım!"
"Bakın uyanıyor!" Genç bir kız evinçle bağırmıştı.
Kalın bir sese sahip olan bir erkek "Ekselanslarına hemen haber verin! Leydi Valeria'nın kendilerine geldiğini söyleyin!" diye konuştu.
O sırada genç kadın hala ağrıyan başını tutuyordu. Neler oluyordu? Etrafında anlam veremediği patırtı vardı. Gözlerini açmaya çalıştığında "Ay, ay, ay... Başım! Çok acıyor be!" diye homurdandı.
"Leydim nasılsınız? Kendinizi iyi hissediyor musunuz?" Genç bir kız merakla yatağın kenarında duruyordu. Gözlerindeki endişeyi yüz metre öteden fark edilebilirdi.
"B-ben... İyiyim evet," dedi genç kadın zar zor gözlerini açarak. Tuhaf bir yerdeydi. Gözlerini kapatıp tekrardan açtı. Neredeydi böyle? Karşısındaki kızı tanımıyordu. Ve bu adamda kimdi böyle? Ve neden bu kadar tuhaf giyinmişti, "Ben... Neredeyim? Siz kimsiniz? Doktor musunuz?"
Karşısındaki kız şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Leydim siz iyi misiniz? Benim efendim Jane, hizmetçiniz," genç kız titrek sesiyle konuşmuştu.
Genç kadın yattığı yataktan biraz doğrularak sırtını yatak başlığına dayadı. Biraz kendine gelebilmişti. Bu kız neden ona durmadan leydim diyordu pek anlayamamıştı. Görende sanki Rönesans döneminde sanır. Üstelik bu kızın üzerindeki bu tuhaf giysilerde neydi böyle?
O sırada içeriye iki tane adam daha girmişti. Genç kadın dikkatle odaya girenlere baktı. Doğru mu görüyordu şu an? Anlam veremeyerek etrafına bakındı. Nasıl tuhaf bir yere gelmişti o böyle? Burası hastane değildi orasını anlamıştı. Gözlerini kapatıp tekrar açtı. Bu insanlarda kimdi böyle? Ve neden hepsi eski İngiliz aristokratları gibi giyinmişti. Tiyatro falan varda onun mu haberi yok?
Aniden yüzünü buruşturarak bir eli başına gitti. Başına dokununca bir şişlik hissetti. Büyük bir bezle sarılmıştı. Başını bir yere mi çarpmıştı?
"Valeria! Sevgili kızım iyi misin? Babanı çok korkuttun güzel prensesim!"
Genç kadın şaşkınlıkla yanına yaklaşıp elini avuçlayan adama bakıyordu. En fazla elli yaşlarında olan, dinç, güçlü, heybetli bir adamdı. Başındaki tuhaf peruk ve üzerinde eski İngiliz soylularının giydiği kıyafetlerden vardı. Bu durum genç kadına eski tarih kitaplarındaki Napolyon Bonapart'ın resimlerini hatırlatmıştı.
"A-affedersiniz ama siz kimsiniz?" adamın elinden narin elini yavaşça kendine doğru çekti "Beni tanıyor musunuz?"
"Oh!" Bu ses genç kadının diğer yanı başında bekleyen başka bir genç kızdan gelmişti, endişeyle hanımefendiye bakıyordu "Leydim! Ekselansları sizin babanız!" dedi öne atılarak.
"Efendim... Sanırım Leydi Valeria hafıza kaybı yaşıyor," fikrini öne süren az önce duyduğu kalın sesin sahibi olan adamdı.
"Leydi Va.. Ne?" dedi genç kadın şaşırarak "Galiba beni biriyle karıştırıyorsunuz? Sizin sandığınız insan değilim ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sayfalar +18
FantasyKulun Tanrıçasına aşık olduğu yaralı bir aşk hikayesi; Kadın; herkesin kaderini yazmıştı. Çünkü kaderin kalemi onun elindeydi. Adam; Tanrı'dan nefret etmişti. Çünkü kaderini yazan Tanrı'dan başkası değildi. - İçerik uyarısı! 🔊🚫 Hikaye tamamen 1...