14. "İtiraf"

1.6K 118 30
                                    

♣♣♣

Dilara rahatsızca kıpırdandı oturduğu koltukta. Ne şömineden yayılan sıcaklık nede yanan kuru odunların çıkardığı hoş çıtırtı sesleri onun rahatlamasını sağlıyordu. Yanı başında ona dik dik bakmakta olan adamın ürkütücü varlığı onun gerilmesine neden oluyordu.

Danbury kontunun malikânesindeydiler.

Leydi Cassandra ve Sör Albert kendilerine ayrılmış sıcacık odasındaydılar. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Herkes mışıl mışıl uyurken o birazdan hesap vermek zorundaydı ve durum onu oldukça geriyordu.

"Ne zamandan beri biliyordunuz?" diye yavaşça sordu.

Bacaklarını altına almıştı. Uzun koyu kan kırmızısı geceliğine sarılmış şöminede dans etmekte olan alevlere dikmişti mavi bakışlarını.

"En başından beri," diye cevap verdi adam.

"Peki, neden şimdiye kadar sustunuz?"

Zümrüt yeşili bakışlarıyla alevleri izlerken "Bilmem," dedi Josef ifadesiz tonda "Sanırım seni yakından tanımak istedim."

"Bu yüzden mi bütün bu tiyatroyu sergilediniz?"

Dilara nedense anlamsız bir öfke hissetti bedeninde. Onun aslında kendisine âşık olduğundan değil de sadece sırrını bildiği için onunla ilgilenmesi canını yakmıştı. Ona olan yakınlığı sadece bir meraktan ibaretti demek.

"Bana gelip direk her şeyi sorabilirdiniz!"

Adam yavaşça başını genç kadına doğru çevirdi. Rahat bir pozisyonda koltukta oturuyordu. İki bacağı hafif aralıktı. Beyaz gömleğinin iliklerinin birkaçı açıktı. Bu sayede adamın kaslı göğsü ortaya çıkıyordu. Kollarını ise koltuk kenarlarının üzerine koymuştu sanki bir suçluyu yargılayan yüce hâkim gibi. Kusursuz yeşil gözlerinde duygudan eser yoktu sanki genç kadına bakarken.

Yüzünün sağ kısmı şömineden yayılan ışık sayesinde gün batımın batarken da oluşan o muhteşem renge bürünmüştü. Sol tarafıysa gecenin karanlığında kalıyordu.

Dilara bu görüntü karşısında hem biraz etkilenmişti hem de biraz ürkmüştü. Josef'in yüzünün tam ortasından bir çizgi geçerek sanki onu iki ayrı insana bölüyordu. O çizgi onun kişiliğini ikiye ayıran bir sınırdı sanki.

Josef Henry Clark'ın aydınlık ve karanlık tarafını gösteren SINIR.

Işığın altında kalan sarı saçları altın gibi ışık saçıyordu. Genç kadın soluğunu tuttu. Bu adamın kendi elleriyle yazmış olduğu karakter olduğuna inanamıyordu. Bu adamı... O yazmış, o yaratmış olamazdı... Hayır, böyle düşünmek kesinlikle en büyük hatası olurdu.

Aklında canlandırdığından bile tehlikeliydi bu adam. Tehlikenin vücut bulmuş haliydi o.

Kendi yarattığı adam hakkında en önemli şeyi unutmuştu o. Şimdi gördüğü SINIR sayesinde Josef'in - ne iyi bir karakter olduğunu nede kötü bir karakter olduğunu anlıyordu.

O iki tarafa da aitti. Aydınlık yanı olduğu kadar karanlık yana da sahipti.

Hikâyenin sonunda kötü olmuştu. Bunu nasıl unutabilirdi. Ona güvenemezdi. Bu adam korkutucu bir zekâya sahip tehlikeli bir mafyaydı.

"Benden ne istiyorsunuz?" dedi gözlerini karşısındaki adamın gözlerinin içine dikerek Dilara.

"Sorularıma cevap vermeni," dedi adam yavaşça gülümserken. "Şimdilik sadece bu."

Dilara nedense bundan şüphe duydu. Fakat duruma en uygun cevap sessiz kalmak ve karşı çıkmamaktı. Nasıl olsa sonunda kokusu çıkardı. Şu an için ayak uydurmak en iyisiydi.

Karanlık Sayfalar +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin