Sessizce odada kıyafetleri düzenlemekte olan genç kız sonunda arkasına dönmeden “Ne zamana kadar beni izlemeyi düşünüyorsun?” dedi bıkkın bir tonda. Sepetteki yıkanmış olan giysileri katlayarak çekmeceye yerleştirmekte olan genç kızın keskin bakışları bir ara yatağın üzerinde uyumakta olan griffona kaydı. İç geçirdi. Lordun aklından neler geçiyordu böyle hiç anlayamıyordu. Onun tanımış olduğu insan bir kadının peşinde pervane olmayacak türden bir erkekti.
Kendiliğinden yavaşça kapı kapanmıştı o sırada.
Kapanan kapının ardından kalın perdelerin oluşturduğu gölgelerde bir hareketlenme oldu. Gölge büyüyerek bir insan silüetini oluşturmuştu. Jane soğuk bakışlarını yavaşça gölgeye çevirdi. “Sonunda,” dedi bıkkın ses tonuyla. “Yarım saattir beni gözetlemen epey canımı sıkmaya başlamıştı.”
Norman istifini bozmadan “Yan odada başka bir hizmetçi vardı, şüphe çekme riskini göze alamazdım,” dedi.
Jane göz devirdi. Tekrar önüne döndüğünde “Lord Clark ne zaman şüphelendiği bir insanı hayatta bıraktı ki?” dedi ifadesiz bir tonda. “En fazla Wyndham köşkünde bir hizmetçi eksilirdi o kadar.”
“Niye sanki kalbin yokmuş gibi davranıyorsun?”
“Kalbim var,” dedi Jane hiç tereddüt etmeden. “O atmasaydı şu an yaşayamazdım.”
“Ne demek istediğimi anladın,” dedi Norman kaşlarını çatarak. Yere değen siyah pelerinini hareketlendirerek birkaç büyük adımda Jane’e yaklaştı. “Sen böyle bir insan değilsin. Niye kendini zalim, acımasız bir insanmışsın gibi göstermeye çalışıyorsun?”
Jane katlamakta olduğu geceliği bırakmıştı. Soluk buz mavisi gözlerini karşısında duran yüzü maskeli adama çevirdi. “Zalim ve acımasız..?” diye tekrarladığında alayla dudaklarını bükmüştü. Norman’nın dudakları düz bir çizgi halini almıştı. “Onların zalimliği yüzünden ebediyen yüzünü saklayarak, utançla yaşamak zorunda kalan sensin Norman. Onların acımasızlığı yüzünden ailesi çocuk yaşta gözünün önünde katledilen ve bir hizmetçi hayatı yaşamak zorunda kalan da benim! Şimdi ben mi zalim oluyorum? Ben mi acımasız oluyorum?”
Jane’nin yüzünde korkutucu sakinlikle bir ifade vardı konuşurken. Gözlerindeki ifade ölümcül derecede sakin bir o kadar da keskindi. Ancak ifadesine tezat ses tonu fazlasıyla nefret ve kin doluydu.
“Öldürmek için güzel bir mazeret,” dedi Norman.
Jane kuru bir kahkaha attı. “Bazen sana gıpta ediyorum. Böyle hiç bir amacın olmadan yaşamak güzel olmalı.”
“Benim amacım Lord Clark’ı korumak!” Norman’ın sesi tiz çıkmıştı.
“Benimde amacım krallığı yok etmek!” Jane nefretini ne kadar saklamak istesede gözlerindeki cani bakışlar bütün duygularını ifşa ediyordu. Yüz hatları gergin bir hal almıştı. “Senin o köpek gibi sadakatle bağlı olduğun lorda bu yüzden katıldım! Bu yüzden bu hizmetçi hayatına katlanıyorum! Bu yüzden her gün aptalı oynuyorum!”
Norman sesli bir nefes verdi. Jane’e kısa bir bakış attıktan sonra bir eliyle yüzünü avuçladı. Onun yarasını, acı dolu geçmişini hatırlatması umurunda değildi. O artık alışmıştı. O günleri geride bırakmıştı. Geçmişin gölgesinde yaşamak istemiyordu. Çünkü arkasına bakarsa karanlıkta boğulacağından emindi. Ve o karanlığa bir kez giren bir daha çıkış yolunu bulamazdı. Bu yüzden hep önüne bakıyordu. Bu yüzden hep ışıktan yanaydı. Kaybolmamak için. Ancak bunu herkes başaramıyordu.
Tıpkı karşısındaki bu kız gibi.
Bu kızı tanıdığı ilk günden beri bitmek bilmeyen nefreti bir çığ gibi büyüyordu.Nefret - aslında bir insanın zayıflığıydı ancak Jane’nin için bu geçerli değildi. Nefret - onun yaşam kaynağıydı. Kininden, öfkesinden besleniyordu adeta. Ve onu her gördüğünde gözlerindeki o ateş daha da büyüyor, neredeyse bir cehennemi andırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sayfalar +18
FantasyKulun Tanrıçasına aşık olduğu yaralı bir aşk hikayesi; Kadın; herkesin kaderini yazmıştı. Çünkü kaderin kalemi onun elindeydi. Adam; Tanrı'dan nefret etmişti. Çünkü kaderini yazan Tanrı'dan başkası değildi. - İçerik uyarısı! 🔊🚫 Hikaye tamamen 1...