33. "Hasting Dükü"

742 81 40
                                    

 “Herkese günaydın!”

Dilara kucağındaki griffonuyla salona girdiğinde masadakilere bakmıyordu bile. Hala elindeki yavrunun tüylerini okşamakla meşguldü. Masaya yaklaşıp başını kaldırdığında bir an dondu kaldı.
 
“Günaydın leydi Valeria.”
 
Hasting dükü tüm heybetiyle karşısında erkeklere özgü selamlama tarzıyla hafifçe başını eğerek onu selamlamıştı.
 
Hay lanet! Onun burada ne işi vardı böyle!
 
Sert dikenler boğazına batıyormuş gibi hissetti bir an Dilara. İster istemez gergin bakışları sanki ona meydan okuyarak bakmakta olan gri gözlerle bir müddet bakıştı. Ortamdaki atmosferin ağırlaşarak ellle tutulur hale geldiğini hissedebiliyordu. Tedirginlik dolu bakışlarını dükten çekerek yavaşça masadaki diğer adama çevirdi.
 
Benedict sesini çıkarmadan kahvesinden yudumluyordu.
 
Neler oluyordu böyle? Niye abisi bu herifi eve almıştı? Neden hiçbir tepki göstermiyordu? Kesin bir şeyler dönüyordu. Sanki hiç bir şey olmamış gibi böyle masada oturup kahvaltı mı yapacaklardı? Pis şeylerin kokusunu alıyordu. 

Boğazını temizledi. Tekrardan tedirginlik dolu bakışlarını istenmeyen misafirine çevirerek “Ekselansları,” diye hafif dizlerini kırarak reverans yaptı. “Sizede günaydın. Bu ne büyük bir… Şeref…” zar zor gülümseyerek “…ziyaretinizin oldukça beklenmedik bir sürpriz oldu doğrusu,” diye mırıldanarak abisine taraf okkalı bir bakış attı ve kendi yerine geçti.

Benedict cevap olarak garip bir şekilde boğazını temizler gibi bir ses çıkarmıştı. 
 
Hasting varla yok arası gülümsemesiyle hala ayakta bekliyordu. Leydi masaya geçip oturduktan sonra o da masada yerini aldı. “Açık olmam gerekirse, sürprizlerden bende pek hoşlanmam leydi Valeria.”
 
Dilara öylemi dercesine bir bakış attı düke taraf. “Ah, sanırım yanlış anlaşıldım. Beklenmedik bir sürpriz derken kastım size küstahlık yapmak değildi,” samimiyetten oldukça uzak olan gülümsemesiyle önüne konan çayından zarifçe yudumladı. “Abim Benedict’in misafirlerine kapım her zaman açıktır. Sonuçta biz bir aileyiz. Sevmediğim insanları davet etti diye misafirperverliğimden ödün verecek değilim ekselansları. Ah, bu arada sevmediğim insanlar derken kastım siz değildiniz. Sadece lafın gelişi öyle demiştim.” Konuşurken genç kadının gözleri alayla parıldamıştı.
 
Philip elinde olmadan sessizce gülümsedi. Bu kadının iğnelemeleri gün geçtikçe daha çok hoşuna gitmeye başlamıştı. O sivri dilini her anlamda çok sevmeye başlamıştı. “Peki abinizi ziyarete geldiğim sonucuna nasıl geldiniz, merak ettim?” madem Leydi Valeria bu sözlü oyuna başladı o da devam ettirecekti.  
 
“Beni ziyarete gelmiş olamazsınız her halde,” genç kadın biraz alayla konuşmuştu. Gözlerini kıstığında dudaklarına alay dolu küçük bir gülümseme yayıldı. “Sonuçta hiçbir erkek gururu kendisini terk eden bir kadının peşinden ısrarla koşacak kadar alçalamaz. Değil mi ekselansları?”
 
Benedict sesli bir şekilde öksürmüştü. “Bay Sebastian bu yasemin çayı güzelmiş. Yeniler misiniz lütfen.” Kahya o sırada hemen çayı tazelemeye gitmişti.
 
Genç kadın tam karşısında oturan abisine çevirdi soğuk bakışlarını. Üstü kapalı bir şekilde kendisini mi uyardı az önce? Hah! Bunu bu herifi eve almadan önce düşünecekti sevgili ağabeyi. Bu heriften günahı kadar hoşlanmadığını gayet iyi biliyor olması gerekiyordu. Ve dur bir dakika! Benedict değil miydi sürekli ona dükten uzak durmasını söyleyen? Hatta sırf bu yüzden onu ev hapsine bile mahkûm etmişti. Şimdi ne oldu da dünya tersine döndü. Bu herifle aynı evde olmak, aynı ortamda nefes almak bile onu bu kadar zorlarken şimdi aynı kahvaltı masasında oturmak adeta işkence gibi bir şeydi. Nasıl bunları bilmesine rağmen onu eve alabilirdi ki?  
 
Philip yavaşça çenesini oynatmıştı. Avuç içindeki kâseyi sıkıyordu. Kibirli bir şekilde gülümseyerek arkasına yaslandı. Bu oyunlara öfkelenmeyecek kadar akıllı bir adımdı o. Leydi Valeria’nın sözlü saldırılarına karşı artık daha bilinçli davranacaktı. “Doğru,” dedi aniden genç kadını şaşırtarak. “Geçmişi geçmişte bırakalım. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi buraya sizin için gelmedim.”
 
“Oh… Buna sevindim o zaman.” Genç kadının havalanan kaşları onun biraz şaşırdığını doğruluyordu. O an kucağındaki griffon huysuzlanarak masadaki bazı yiyeceklere saldırmıştı.  
 
Philip genç kadının elindeki hayvana bakarak “Güzel bir hayvan,” dedi “Yeni sahiplendiniz sanırım.”   
 
Dilara kucağındaki yavruyu sakinleştirebilmek için masadan birkaç kurabiye alarak ona yedirmeye başlamıştı. Tüylerini okşarken “Evet,” dedi gururla. “Bazılarının aksine Lord Clark oldukça hoş bir adam. Kadınlar nasıl şımartılır çok iyi biliyor.” Tüm güzelliğiyle gülümseyerek çaprazında oturmakta olan adama bir bakış attı. “Nişanlımın hediyesi bu griffon. Çok sevimli değil mi?”
 
Philip’in bakışlarının nasıl sertleştiğini gayet net bir şekilde görebiliyordu Dilara.

Karanlık Sayfalar +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin