♣♣♣
Gece yarısı olduğunu uyaran büyük çan üçüncü kez büyük bir gürültüyle ses çıkardıktan sonra susmuştu. Şehrin merkezinde yer alan büyük kule saat fazlasıyla gürültü çıkarma kapasitesine sahipti.
“Doldur!” diye emir verdi genç adam barmene. Barmen adam kırklı yaşlarında biriydi. Hemen denileni yaptı. Raflardaki en pahalı brendi şişelerinden birini daha aldı. Diğer şişeyi bitirmişti müşterisi. Yavaşça kristal bardağı doldurup uzattı.
“Yeterince içmedin mi?” diye sordu yanındaki taburede oturan adam.
“Karışma.” Bir dikişte içmişti brendisini. Dudağının kenarını kabaca silerken “Doldur!” diye tekrar bardağını uzattı.
“Ne oldu?” bir cevap alamayınca “Sorun hangi leydi bari onu söyle,” dedi adam muzip bir ifadeyle. Arkadaşı gri gözlerini korkutucu bir şekilde kısarak ona baktı. “Beni o bakışlarla korkutamazsın Philip. O seneler geride kaldı dostum,” dedi bu kez sırıtarak Albert.
“Siktirip gitmem için ne kadar ödemek zorundayım?” Tekrar uzatılan içkisini tam içecekken arkadaşı elinden kapmıştı. Gülerek içkiyi bir dikişte içti ve bardağı masaya sertçe koydu.
“Servetinin tümünü versen bile yetmez şu an!” dedi inatla “Şimdi anlat bakalım! Sorun hangisi? Uysal Leydi Cassandra mı yoksa asabi Leydi Valeria’mı?”
Philip iç geçirdi. Tabureden kalktı yavaşça. Sendelediğinde Albert onu tutmak istemişti ancak onu durdurdu. Barın özel bölmelerden biri olan koltuklara gitti. Geniş bir koltuklardan birine yayıldı. Kan kırmızısı renginde olan koltuk güzel göründüğü kadar rahatsız ediciydi nedense. Tam karşısında Albert oturdu.
Düşmüş Melekler barı sosyetenin elit kısmının zaman harcadığı lüks bir bardı. Aslında genelev bile denilebilirdi buraya. Şehrin en pahalı fahişeleri çalışıyordu burada. En yüksek kumarlar burada oynanır, at yarışlarına burada bahis yapılırdı.
“İkisi de dersem fazlamı pislik olurum?” diye başını arkaya atarak konuştu Philip.
“Maalesef evet,” dedi Albert. “İki leydiyle aynı anda fingirdeşmeye çalışırsan adi bir pislik olursun dostum. Gerçekler acıdır.”
Philip kuru bir kahkaha attı. “Sırf bu yüzden seni seviyorum,” yavaşça arkadaşına bakarak “Yüzüme karşı gerçekleri söyleyen tek insansın,” dedi.
“Şu an kusabilirim,” Albert yüzünü ekşitmişti “Sana sarılmamı falan istemiyorsun değil mi? Sevgi dilenen bir bebek gibi görünüyorsun!”
Philip tekrar kuru bir kahkaha atarak başını iki yana salladı. “Leydi Cassandra teyzesinin yanına kuzeye gitmek istiyor,” dedi birden.
“Kuzey bölgenin şu an nasıl bir halde olduğunu biliyorsundur umarım. Söylentiler kulağına gelmiş olmalı. Oraya gitmek intihar etmek gibi bir şey olur.”
Philip “Biliyorum,” dedi biraz öfkeyle “Ancak anlatamıyorum. Bu kadınlar neden bu kadar laf anlamakta zorluk çekiyor?”
“Bunu cidden bana mı soruyorsun?” Albert işaret parmağıyla kendisini işaret etmişti “En son ne zaman bir ilişkim oldu onu bile hatırlamıyorum.”
Sör Albert kadınlar arasında popüler olsa bile ilişki konusunda berbattı. Kadınlar üniformalı erkeklere karşı her zaman özel bir ilgisi duyardı. Birazda soğuk görünümü olunca kadınlar Albert’e bayılıyordu. Ciddi görünümlü ağırbaşlı harika adam! Gerçi genç adam bunun tam tersiydi. Arkadaşlarının yanında açık sözlü, şaka yapmayı seven neşeli bir adamdı. Kadınlarla konuşmayı pek beceremediğinden de genellikle onları dinlemeyi tercih eder ve her zaman saygıdan belli bir mesafe koyardı. O nerden bilsin bu hareketinin kadınları etkilediğini!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sayfalar +18
FantasyKulun Tanrıçasına aşık olduğu yaralı bir aşk hikayesi; Kadın; herkesin kaderini yazmıştı. Çünkü kaderin kalemi onun elindeydi. Adam; Tanrı'dan nefret etmişti. Çünkü kaderini yazan Tanrı'dan başkası değildi. - İçerik uyarısı! 🔊🚫 Hikaye tamamen 1...