Ağaçların yaprakları hafif esen rüzgardan sallanmıştı. Esen rüzgar uzaklardan çiçek kokularını burnuma getiriyordu. Ayağımın altında yeni bitmiş çimenler vardı. Papatyalardan taç yapıp başıma takmıştı. Ona sevgi dolu gözlerle bakıyordum. Azad bana bakıp gülümsemiş "Rojin seni seviyorum." demiş ve dudaklarımdan öpmüştü. Kızaran yanaklarımla ona baktım. "Bende seni seviyorum." demiştim.
Azad'ın elleri belimi sarıyordu. Başını omzuma koymuş, kokumu içine çekmişti. Boynuma değen nefesiyle boynum gıdıklanmıştı. Azad geri çekilmiş ve gözlerimin içine bakmıştı. "Beni bekle tamam mı? Gelip seni ailenden isteyeceğim." dedi ve belimi bıraktı. Yüzümdeki tebessümle oradan ayrıldım.
"Sen kaç saattir neredesin?" diyen ve bana vuran abime gözü yaşlı bir şekilde bakıyordum. "Söyle neredeydin!" diye bağırmıştı. Gözlerimdeki yaşlar sicim gibi akıyordu. Yaşlı gözlerimi kara gözlerine çevirdim. O gözlerde saf öfke vardı. Acıyan yanağıma dokundum. "Konuş lan dilini mi yuttun!" diye bağırmış ve saçlarıma yapışmıştı. "Oğlum bırak kızı öldürecek misin?" diye feryat eden annemi bile duymuyordu. Gözlerinden ateşler saçarak sadece bana bakıyordu.
"Sana hesap vermek zorunda değilim." dedim ve avazım çıktığı kadar bağırdım. Şok olmuş gözlerini, gözlerime dikmiş, elini kaldırmıştı. Bana tekrar vuracağı zaman kapı büyük bir gürültüyle açılmıştı. Eli hava da öylece kalmıştı. Gelene bakmak için başını çevirdi. Sevdiği kız Rojda kapının eşiğinde ona bakmış "Berzan ben sana kaçtım." demişti. Göz yaşlarını elleriyle silmiş "Sana geldim." demişti.
Ağır adımlarla abime doğru yürümüştü. Abimin gözünde o an mutlu bir ifade belirmişti. Koşup sevdiği kadını kollarının arasına almış, yanağını öpmüş "Hemen buradan gidelim." demişti. Rojda'nın konuşmasına fırsat vermeden elinden tutup onu götürmüştü.
Yüzümde kuruyan yaşlarla onların arkasından bakakaldım. "Berzan yapma." diye feryat eden anneme başımı çevirip baktım. Annem kendini yere atmış, hıçkırarak ağlıyordu. Ne olduğunu anlamayan gözlerle ona baktım ve burnumu çektim. Esen rüzgar yerden toz kaldırmış, ıslak yüzüme yapıştırmıştı. Hemen annemin yanına koştum ve onu ayağa kaldırdım. Gözümdeki yaşlarla onu eve sokmuştum.
Annem ağlamaktan kızarmış gözlerle yanıma gelmiş "Hazırlan gidiyorsun." demişti. Elime mor renginde olan valizimi tutuşturdu. Ona anlamayan gözlerimi çevirdim. "Nereye?" dedim. Göz yaşları yanaklarından süzülürken "Abin o kızı kaçırdı. Seni de onlara kurban etmem. Çabuk acele et. Onlar seni almaya gelmeden burayı terk et." demişti.
Valiz elimde kapıya gitmeden arkamı son bir kez döndüm. Çocukluğumun geçtiği odaya göz gezdirdim. Bir göz yaşı yanağımdan düşüp beni terk etmişti. Evden çıkmış, tam gidecekken birine çarptmıştım. Başımı kaldırıp önümde duran adama baktım.
Adam uzun boyluydu ve koyu kahve gözlere sahipti. Gözlerimin içine bakarak "Abin nerede?" diye sordu. O gözlerde de öfke vardı. Nefesimi içime çekince adamın parfüm kokusu burnuma geldi. Elimdeki valizi fark etti ve kaşlarını çattı. "Evden mi kaçacaktın." demiş ve elimdeki valizi hışımla elimin arasından çekip almıştı.
Hem korku hemde öfke dolu gözlerimi ona çevirdim. "Sen kimsin? Valizimi hemen bana geri ver!" diye sitem ettim. Valizimi bana vermek yerine fırlatıp avluya atmıştı. Burnumdan soluyarak "Ne yapıyorsun!" diye bağırdım.
Annem evden çıkmış "Boran ağa kızımı bırak gitsin. Onun bir suçu yok." demişti. Boran ağa gözlerindeki ateşle "Sen töreyi bilmiyor musun? Oğlun, kız kardeşimi aldı. Bende onun kız kardeşini alacağım." dedi. Öfkeyle dolmuş bakışlarımı ona çevirdim. "Öyle bir şey olmayacak!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...