Bölüm 52

707 24 3
                                    

Pijamamın üst tarafları hep kusmuk olmuştu. Bir de bebekler çok tatlı oluyor diyorlardı. Bebekler sadece sevmek için tatlıydı doğru.. Ama onlara bakmak çok büyük bir mücadele gerektiriyordu. "Rojin bu altına yapmış." diyen Boran'a başımı çevirdim. Oturup ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ciyak ciyak ağlayan Can zaten bu ağlama işini benden almıştı. Anneliğin bu kadar zor ve meşakkatli olacağını hiç bilmiyordum.

"Anne lütfen gel beni bu dertten kurtar." dedim. Bir de canımı yakan dikişlerim üstüne tuz biber oluyordu. Kolumdaki serum iğnesini saymıyorum bile..

"Benim paşam neden ağlıyor." diyen Berfe hanım içeri girmişti. Bir poşet şeker bulmuş çocuklar gibi Berfe hanımı görünce sevinmiştim. "Altına yapmış o yüzden ağlıyor." diyen Boran bebeği annesine vermişti. Berfe hanım hemen duruma müdahale etmişti. Ben de açıkçası rahat bir nefes almıştım.

Altı değişen Can susmuş ve şimdi de mışıl mışıl uyumuştu. "Ben şimdi onunla tek başıma nasıl mücadele edeceğim." dedim. "Ben varım ya işte." diyen Boran'a gözlerimi devirmiş "Gördük nasıl yardımcı olduğunu." demiştim.

"Siz merak etmeyin, ben ona misler gibi bakarım." diyen Berfe Hanım yanıma gelmişti. "Hastaneden çıktıktan sonra bize gelirsin olmaz mı?" demişti. "Tamam ama Boran gelmesin." dediğim zaman Boran bana ters ters bakmıştı. "Boran gitsin kendi evinde kalsın." diyen Berfe hanım bana bakıp gülümsemişti. Boran bize bakmış "Hemen ilk günden pabucumuz dama atıldı!" diye sitem etmişti.

Lavaboya gitmek için yataktan çıktığımda Boran koluma girmişti. Ağır adımlarla lavabonun kapısına kadar gelmiştik. "Tamam şimdi beni bırakabilirsin." dedim ve kolundan çıktım. Lavaboya girmiş ve kapıyı arkamdan kapatmıştım. Elimi yüzümü yıkamış, biraz olsun kendime gelmiştim. Aynadaki suratıma bakınca hiç iyi olmadığımı anlamıştım. Gözlerimin altı yorgunluktan kararmıştı.

Lavabodan çıktığım zaman serum takmaya gelen hemşireyi görmüştüm. "Yemeğin geldi." demişti. "Ne zaman normal yemeğe başlayacak?" diyen Boran hemşireye bakmıştı. "Doktor şuan bir şey demedi ama büyük ihtimalle akşam az da olsa yemek yemeye başlar." demişti. Hemşire koluma girmiş beni yatağıma oturtmuştu. Kolumdaki kelebeğe serum hortumunu takmıştı. "Ben birazdan yürüyeceğim." dedim.

Hemşire serum torbasını orada bulunan tekerlekli demir aparatına takmıştı. Hemşire gidince ayağa kalkmıştım. Boran yanıma gelmiş koluma girmişti. Beraber odadan çıkmış, koridor da dolaşmaya başlamıştık.

Boran'ın parfüm kokusu burnuma çarpıyordu. Ne güzel o parfüm kokarken ben ise kusmuk, ter, hastane ve ilaç kokuyordum. Baba olmak ne kadar da kolaydı. Ben yarı sağlam bir halde hastane de bir de bebekle mücadele ederken o ise hiç bir şey olmamış gibi istediği yere gidip geliyordu. Bitmek bilmeyen ağrılar, iğneler, dikişler, beni zaten mahvetmişti. "Baba olmak çok kolay değil mi?" demiş ve ona başımı çevirmiştim.

"Şimdi bu nereden çıktı?" diye sormuştu. "Boşver." dedim ve kolundan çıkıp orada bulunan sandalyeye oturdum. "Biliyorum acı çekiyorsun. Ama bunlar da geçecek." demişti. "Hiç bir şeyin geçeceği yok her şey daha yeni başlıyor." dedim. Şuan ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Hastane kokusuna artık nedense alışmıştım. Hastane ne garip bir yerdi.. Bazen sevinç çığlıkları attığımız, bazen ağladığımız, bazen uyumadan sabaha kadar beklediğimiz bir yerdi. Doğum ve ölümün başladığı yer genelde hep hastaneler olmuştu. "Hadi kalkalım." diyen Boran'a "Sen git ben gelmiyorum." dedim. "Gülüm neden böyle yapıyorsun?" diye sordu.

"Ne yapıyorum ya ne yapıyorum?" dedim ve ağlamaya başladım. "Ne oldu şimdi durup dururken?" diye sormuştu. "Ben yoruldum, anlıyor musun yoruldum." dedim. Elleri saçlarımı okşuyordu. Ağlayınca nedense biraz kendime gelmiştim. "Rojin hanım ne oldu?" diye soran Stajyer çocuk bana bakıyordu. "Bilmiyorum içimden sadece ağlamak geliyor." dedim.

"Lohusa sendromu." dediği zaman kaşlarımı yukarı kaldırıp onun suratına baktım. "Ne demek şimdi bu?" diye soran Boran'da çocuğa bakmıştı. "Bazı kadınlar da sık rastladığımız bir durum." demiş ve anlatmaya başlamıştı. Anlattığı her şey şuan bende mevcuttu. "O yüzden eşinizi mümkün olduğunca yalnız bırakmayın ve ona yardımcı olun." diyen Stajyer çocuk, Boran'a bakmıştı.

"Tekrar geçmiş olsun." diyen çocuğa "Teşekkür ederim." dedim. Stajyer gidince Boran bakışlarını bana çevirmişti. "O zaman annemlerin evine bende geliyorum." demişti. "Çocuk örnek olarak söyledi. Yani annenler var başımda merak etme." dedim.

Can yine ciyaklamaya başlamıştı. Yemek olarak sıvı gıdalar tüketmemi söylemişlerdi. Bende mümkün oldukça sıvı gıdalar alıyordum. Önümdeki çorbayı kenara koymuştum. Can'ı kucağıma veren Berfe hanım "Senin paşa acıktı." demişti. Bazen bebeğin ağlamalarına bile tahammül edemiyordum. Hele geceleri uyanmak bana işkence gibiydi. Ne zaman büyüyüp beni bu dertten kurtacaktı? Hiç bir şey yetmezmiş gibi bir de meme uçlarım yara olmuştu.

Bebek emerken resmen canımdan can gidiyordu. Krem sürüp onunla biraz olsun yaraları yumuşatmıştım. Ama yine de canım yanıyordu. Bir an önce şu bebeğin büyümesini istiyordum. Ama o yol şuan gözüme çok uzun ve meşakkatli geliyordu. Gözlerimi koltukta oturan ve televizyon izleyen Boran'a çevirdim. Gerçekten baba olmak çok ama çok kolay bir şeydi.

"İlaç saatiniz geldi." diyen Hemşire'ye başımı çevirdim. Elindeki tepside ilaçlarım vardı. İlaçları bir bardak suyla mideme yolcu etmiştim. "İyi misiniz? Yorgun görünüyorsunuz?" demişti. "Yorgunum bir hafta boyunca uyumak ve hiç kalkmamak istiyorum." dedim. İkimizde birbirimize bakıp gülümsemiştik. Ama bu gülümsemeler acı dolu bir tebessümden ibaretti. Hemşire gidince Boran yanıma gelmişti.

Yatağın üstüne yanıma oturmuş, omuzlarıma masaj yapmaya başlamıştı. Öyle güzel masaj yapıyordu ki bütün stres ve sıkıntılarım uçup gitmişti. "Nereden öğrendin böyle güzel masaj yapmayı?" diye sordum. "Sevgililerime hep masaj yapardım." dediği zaman beynime sanki şimşekler çakılmıştı.

Nefesimi burnumdan verip ona dönmüştüm. "Boran bırak beni!" diye sitem ettim ve ellerini kendimden uzaklaştırdım. Boran kahkahalarla gülmeye başlamıştı. "Çok mu komik." dedim. "Sadece şaka yapmıştım." demiş ve gülmeye devam etmişti. "Ben sana böyle bir şaka yapsam hoşuna gider miydi?" diye sordum. "Kesinlikle hoşuma gitmezdi." demişti. "Benimde hoşuma gitmedi." dedim.

Berfe hanım odaya girince Boran yanımdan kalkıp baş ucumda duran sandalyeye oturmuştu. "Ben artık gideyim." diyen Berfe hanıma baktım. "Anne gitmesen olmaz mı?" dedim. "Olur burada kalayım." demişti. Boran oturduğu sandalyeden kalkıp "Bana yol göründü." demişti. Boran gidince Berfe hanım yatağın yanında duran koltuğa oturmuştu.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin