Bölüm 68

459 21 9
                                    

Daha ne kadar yaptığım hatanın bedelini ödeyecektim ki? Boran beni görmezden gelmeye daha ne kadar devam edecekti? Ama artık her şeyi geri de bırakmanın sırası gelmişti. Beni yok sayarak beni üzdüğünü sanıyordu belki ama ben artık üzülmüyordum.

Can'ı giydirmiş ve onunda valizini hazırlamıştım. Can'ı kanguruya koymuş, onun valizini de elime almıştım. Merdivenlerden inmiş, dış kapının oraya gelmiştim. Kapıdan çıkacağım sırada Boran'la karşılaşacağımı beklemiyordum. "Nereye gidiyorsun?" diye sormuş elimdeki valizlere bakmıştı. "Seni ilgilendirmez." dedim. Onun yanından geçeceğim sırada bana engel olmuştu. Elimdeki valizi almış öfkeyle bana bakmıştı. "Ne demek ilgilendirmez. İlla gitmek istiyorsan Can'ı bırak öyle git." demişti.

Can ağlamaya başladığı sırada Boran onu kanguradan çıkarmıştı. "Can'ı hiç bir yere götüremezsin!" diye sitem ettiği sırada Can daha çok ağlamaya başlamıştı. "Boran bırak çocuğu!" diye sitem ettim ve onun elinden Can'ı almaya çalıştım. "Rojin sen böyle yaparak onu kaybettin." demiş ve Can'ı yanımıza gelen Zilan'ın kucağına vermiş "Can'ı odasına götür." demişti. Can'ın ağlamaktan kızarmış suratına bakıyordum. Zilan Can'ı merdivenlerden çıkarmış, odasına götürmüştü.

"Ben gelmeseydim sen kaçacak mıydın?" diye sormuştu. "Evet." dedim. "Ben buraya neden geldim biliyor musun?" dediği zaman "Neden?" diye sormuştum. "Seninle konuşmaya gelmiştim." demişti. "Konuşacak hiç bir şey kalmadı." dedim ve üstümdeki kanguruyu çözdüm. "Seninle anlaşamıyor olabiliriz. Belki beni istemiyor olabilirsin. Ama Can'ı oğlumu benden kaçıramazsın." dedi. "Can'ı o kadar düşünseydin yanımızda olurdun." dedim.

"Seninle kavga etmek istemediğim için gelmiyordum. Tamam belki benimde hatalarım oldu. Bende çok hata yaptım. Ama hiç bir zaman gitmeyi ve seni terk etmeyi düşünmedim." dedi. "O yüzden mi annenin evindesin." dedim. "En azından senin gibi valizimi toplayıp gitmiyorum." demişti. "Boran artık ben yoruldum. Ben bir şeyleri düzeltmeye çalıştıkça sen bozuyorsun." dedim. "Kaçarak mı her şeyi düzelteceğini sanıyorsun. Peki nereye gidecektin?" dedi.

"Kafamı dinleyeceğim ve huzur bulacağım bir yere gidecektim." dedim. "Benim yanımda huzurlu değil miydin? Benimle beraber mutlu değil miydin?" diye sormuştu. Onu arkamda bırakmış yukarı odamıza çıkmıştım. Gözlerim dolmuş, yaşlarını akıtmak için hazır bekliyordu. "Sorunlardan hep böyle kaçarak kurtulmayı mı düşünüyorsun." sesiyle başımı kapıya çevirdim. "Belki de." dedim ve nefesimi verdim.

Kahverengi gözlerinin içine baktığım zaman onunda bu durumdan rahatsız olduğunu anlıyordum. Bende onun kadar bu durumdan rahatsızdım. Beni ne kadar özlediğini onun gözlerinde görmüştüm. Ama itiraf edemiyordu. Gerçi bende onu özlemiştim. Koşup kucağına atlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Rojin yanıma gel." dediği zaman yutkundum. Sesindeki özlem bedenimi yakıyordu. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı.

"Gel yanıma." demiş ve gözlerimin içine bakmıştı. Ayaklarım ona doğru gitmeye başladığı zaman gözlerimden bir iki damla yaş düşmüştü. Boran kollarını etrafıma sarmış, burnunu boynuma gömmüştü. "Özür dilerim." dediği zaman sesi titremişti. Kokumu içine çektiği zaman bende onun kokusunu içime çekmiştim. "Ben seni haketmiyorum." demiş ve geri çekilmişti. Gözlerinin kenarındaki yaşları silmiş "Ben gerçekten seni haketmiyorum." demişti. "Asıl ben seni haketmiyorum." dedim.

"Sana vurduğum için özür dilerim." diye bilmişti. "Boran ben her şeyi unuttum sende unut." dedim. "Benim senden başka kimsem yok. Benim ailemde arkadaşımda sevdiğimde sadece sensin." demiş ve yatağın üstüne oturmuştu. Kirpiklerinin ucundaki göz yaşı damlası düşmek için bekliyordu. Babasının Robin'i ona ve Harun'a tercih ettiğini Harun'dan öğrenmiştim. Herkesin içinde Robin'in onun göz bebeği olduğunu söylemiş, kapıya gelen adamlara kan parası olarak bütün parasını vermişti.

Boran'ı ilk defa bu kadar çaresiz görmüştüm. Çocuklar gibi şuan önümde ağlıyordu. "Ben babama ne yaptım bana böyle yapıyor." demişti. Yatağın üstüne onun karşısına oturmuştum. "Babam bugün annemin gözlerinin içine bakarak onu hiç sevmediğini itiraf etti." demiş ve ağlamıştı. Duyduğum sözlerle gözlerim kocaman açılmıştı. "Ciddi misin?" diye sormuştum.

Boran başını sallamış "Annemin gözlerindeki hayal kırıklığını o zaman gördüm. Oysa ki annem babamın yaptığı hataları onun yüzüne bile vurmadı. Annem babamın onu sevmediğini belki de biliyordu ama onun ağzından daha önce hiç duymamıştı." demişti.

İlk defa Boran, anne ve babası hakkında bana bir şeyler anlatıyordu. Şuan Berfe hanım ne haldeydi hiç bilmiyordum. Kocası sonunda onu sevmediğini ona haykırmıştı. "Babam o kadını seviyormuş." dediği zaman "Robin'in annesini mi?" diye sordum. "Evet onu seviyormuş." demiş ve gözlerindeki yaşları silmişti. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Gerçi böyle bir durumda insan ne diyebilirdi ki.

"Sende gitmek istiyorsan git. Ama Can'ı benden alma." dediği zaman ona baktım. "Ben hiç bir yere gitmiyorum." dedim. Boran'a sarıldığım zaman o da bana sarılmış ve ağlamaya başlamıştı. Hem kendisi için ağlıyor hemde annesi için ağlıyordu.

Yemek sofrasında ölüm sessizliği hakimdi. İkimizde konuşmuyor, önümüzdeki yemekle oynuyorduk. Böyle bile olsa içimde şuan huzur vardı. Boran'la sonunda barışmıştık. Boran başını kaldırmış "Kısa sürede ne çok şey yaşadık." demiş ve gülmüştü. Yüzündeki acıyı gizlemek için güldüğünü ikimizde biliyorduk. "Evet çok şey yaşadık ama hepsini de atlattık." dedim. Boran ayağa kalktığı zaman tek kaşımı kaldırdım. "Benimle gelir misin?" diye sorunca daha çok şaşırdım. "Nereye?" diye sordum.

"Sana bir hediye vermek istiyorum." demişti. "Ne hediyesi?" diye sordum. "Gel işte." demiş ve elini bana uzatmıştı. Ayağa kalkmış onun elini tutmuştum. Beraber evden çıkmış onun arabasına doğru gitmiştik. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Hediyeyi almaya gidiyoruz." demiş ve arabaya binmişti. Hiç bir şey anlamamıştım. Bana vereceği hediyeyi beraber mi seçecektik? Arabaya bindiğim zaman Boran arabayı çalıştırmıştı.

Hem şaşırmış hemde sevinmiştim. Şuan araba galerisindeydik. "İşte sana alacağım hediye, hadi bir tanesini seç." demişti. Yüzümdeki mutlulukla ona sarılmış, yanağına öpücük kondurmuştum. Rengarenk ve son model arabaların arasında dolaşıyordum. Parmaklarımı kırmızı bir arabanın kaputunda gezdirmiş, arkadaki beyaz arabanın kaputuna kadar gelmiştim.

"Karar verdin mi?" diye soran Boran'a bakıp "Evet bu olsun." dedim ve elimi bmw marka arabanın üstüne koydum. "Bmw serie güzel seçim." diyen adama bakmıştım. "O zaman alıyoruz." diyen Boran adama elini uzatmıştı. "Hayırlı olsun." diyen adam Boran'ın elini sıkmıştı. Yüzümdeki gülümsemeyle başımı çevirmiş, yeni arabama bakmıştım.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin