Kapı kırılacak gibi çalıyordu. "Rojin hemen aç şu kapıyı!" diye gürledi babam. Yatağın kenarına yere oturmuş, dizlerimin üstüne başımı koymuş, ağlıyordum. "Ben istemiyorum!" diye titrek bir sesle bağırdım. Babam kapıya var gücüyle vurunca, irkilmiştim. "Aç şu kapıyı, kırdıtma bana!" diye öfke dolu bir sesle bağırmıştı. Annemin arkadan ağladığını duyabiliyordum.
Yatağımın kenarına tutunarak ayağa kalktım ve titrek adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Nefesimi verdim ve kapının kilidini açtım. Kapıyı açmamla beraber babamın yumruğu yüzümde ağır bir darbe bırakınca geriye doğru düşmüştüm. Korku dolu gözlerle ona bakıyordum. Şuan acımı bile unutmuştum, sadece korkuyordum. "Benim sözümün üstüne söz söylememeyi sen ne zaman öğreneceksin!" diye bağırdı ve yanıma geldi. Karnıma tekme attığında acıdan iki büklüm olmuştum. Ağzıma yine kan tadı gelmişti.
"Dur öldüreceksin kızı." diyen annem benim üzerime siper olmuştu. Ama babamın gözü onu da görmüyordu. Ona da vurmaya başlamıştı. Annemle ikimiz acıdan inleyip ağlıyorduk. "Söyle bu asi kızına misafirler gelince de böyle yaparsa, o kafasını koparıp, köpeklere yem ederim." demiş ve çıkıp gitmişti.
Annem bana sarılınca bende ona sarıldım. "Ah kızım kadersiz kızım." dedi ve saçlarımı okşayarak ağlamaya başladı. Ayağa kalkıp göz yaşımı ellerimle sildim. "Anne ben o adamla evlenmem. Eğer evlenirsem benim cenazem çıkar!" diye feryat ettim. Annem gözündeki yaşı silmiş "Bizde evlendik kızım, evlendiğimiz adamları sanki biz mi seçtik. Anamız babamız kimi uygun gördüyse onunla evlendik." demişti.
İçimdeki öfkeyle masanın üstünde ne varsa yere attım. Ayağımın altındaki halıya vurdum. "Ben istemiyorum! Beni ateşin içine atmanıza izin vermiyorum!" diye sitem etmiş ardından yere çöküp saçımı başımı yolmuştum. Annem o halime daha çok ağladı ve sızlandı. "Evlenince seversin. O da seni sever. Hem Boran ağa öyle bir ağa ki herkes önünde saygıyla eğiliyor." demişti.
Hem ben onu sevmiyordum ki ben Azad'ı seviyordum. Azad olmadan benim dünyam koca bir hiçti. Azad gel beni kurtar. Gel beni buralardan alıp götür. Azad sevdiceğini kefenle gelin ediyorlar. Kapının zili odama kadar gelmişti. İşte benim ölüm fermanım imzalanmıştı. Annemin yanına gitmiş "Anne ne olur beni onlara verme. Beni ellerinle o zindana sokma. Bana gelinlik değil kefen giydirme." diye ağlamıştım.
Annem gözü yaşlı bir şekilde ayağa kalkmıştı. Bu sefer de eteğine yapışıp öptüm. "Anam canım anam bana kızına, Rojinine kıyma! Beni köpeklere teslim etme! Kurban olayım sana anam beni kör kuyulara atma!" diye feryat ettim. Kapı hiç durmadan çalıyordu. Annem eteğinin ucunu ellerimin arasından çekmiş, kapıyı açmaya gitmişti. Kulağımı kapattım ve avazım çıktığı kadar bağırarak ağladım. Belki beni deli sanıp vazgeçerler diye ummuştum.
Babamın tokadı beni susturmuştu. Bana bile sormadan beni onlara vermişti. Benim ölüm fermanıma imzasını atmıştı. Annem kahveleri yapmıştı. "Kızım hadi kahvelerini götür." diye bana işaret etti. Tezgahın üstünde duran kahve tepsisini elime almıştım.
Yüzümü hiç yerden kaldırmadan kahveleri tek tek onlara dağıtmaya başladım. En son ona gelince durmuştum. Parfüm kokusu burnuma gelmişti. Yutkundum ve hafiften başımı kaldırıp ona baktım. Boran ağanın da beni izlediğini görmüştüm. Başımı hemen yere eğdim ve kahvesini ona uzattım. "Sağol" dedi. İlk defa benimle böyle güzel konuşmuştu. Hiç bir şey demeden başım önde odadan çıktım.
Tepsiyi mutfak tezgahına koydum ve yere çöktüm. Gözlerim yaşlarını akıtmaya başlamıştı. Ellerim dizlerimi dövüyordu. Ben şimdi onunla bir ömür nasıl geçinecektim? Sevmediğim biriyle nasıl yaşayacaktım? Azad'ın yeşil gözleri, gözlerimin önüne gelmişti. Bana aşkla, sevgiyle bakan yeşil gözler. İçeriden onların sesi geliyordu. Boran ağanın sesi de benim beynimde yankılanıyor, tekrarlıyordu. 'Sağol' demişti. Belki de o kadar kötü biri değildir. Ama hayır ben onu hep zebani olarak görecektim. Ona bu kalbimi vermeyecektim. Benim kalbim sadece Azad'a aitti.
Sonunda kalkıp evlerine gitmişlerdi. Ama benim de ruhum uçup gitmişti. Beni yaşayan ölüye çevirmişlerdi. Abim ve Rojda yarın gelecekti ve çifte düğün yapacaktık. Bir tarafta mutlu çift, bir tarafta ise mutsuz çift. Onların mutlu olması için bize kıymışlardı. Benim kadar Boran ağa da yanmıştı.
O gece annemle gözümüze bir damla uyku girmemişti. "Kızım ciğer parem. Onlara saygıda kusur etme. Ne derlerse onu yap. Boran ağanın anası babası, bundan sonra senin anan ve baban olacak." dedi. Ağlamaktan kızarmış gözlerle ona baktım. "Benim bir annem var o da sensin." dedim. Başımı dizlerine yatırdım. Annem saçlarımı okşayıp başımın üstünden öptü.
Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bir daha hiç açmak istemiyordum. Ciğerimi dağlıyorlar gibi ciğerim yanmaya, acımaya başlamıştı. "Boran ağa biraz sinirli. O sinirli olunca sen alttan alacaksın. Sen sinirli olunca o alttan alacak. Sen onu yuva o seni yuva olarak görürse geçinip gidersiniz." demişti. Babamın ayak sesleri salonda yankı yapıyordu. O da ayaktaydı ve uyumamıştı. Ona ve abime çok öfkeliydim. Annem onlara karşı çaresizdi. Elleri saçlarımı okşuyor, gözleri yaş akıtıyordu. Başımı dizlerinden kaldırmış "Annem sen artık ağlama." demiş ve elini tutup öpmüştüm.
Yanaklarımdaki yaşları sildim ve ayağa kalktım. "Hadi annem çeyizimi çıkaralım." dedim ve sandığın başına oturdum. Sandığın içindeki çeyizleri ayrı ayrı paketlemeye başladık. Bu çeyizleri annem ve ben tek tek işlemiştik. Bazen sabahlara kadar uyumayıp bunları işliyordum. Bunları yaparken Azad ile evleneceğimizin hayalini kurardım.
Sandığın içinden papatya tacım çıkmıştı. Tacı elime aldım ve koklayıp öptüm. Annem tacı görünce hiç bir şey dememiş, çeyizleri paketlemeye devam etmişti. Tek tek onları özenle paketleyip yeniden sandığa koymuştuk. Beni yarın düğün için alış verişe götüreceklerdi. Düğünde onların evinin önünde olacaktı. Annem ayağa kalkmış "Hadi kızım biraz yat, sabah erken gideceğiz." demiş ve odadan çıkmıştı.
Bende geceliğimi giydim ve yatağıma girdim. Yorganı kafama kadar çektim. Kendimi yorganın altına hapsetmek, orada kaybolmak, küçülmek istedim. Azad aklımdan ve kalbimden hiç çıkmayacaktı. Kalbimin en güzel yerinde baş köşesinde yerini almıştı.
Azad benim evlendiğimi duyunca acaba ne yapacaktı? Beni ilk defa o gün dudaklarımdan öpmüştü. Elimde tuttuğum tacı öpüp koklamış, onun kokusu burnuma gelir diye nefesimi içime çekmiştim. "Azad gel beni kurtar. Beni zincire vurdular. Elimi kolumu bağladılar." diye fısıldadım. Yorganı başımdan çektim ve elimdeki tacı baş ucuma koydum. Sanki orada taç değil Azad var gibi hayal etmiş ve gözlerimi kapatmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...