Gözlerimi açtığımda onun beni izlediğini gördüm. "Günaydın" demişti. Ardından yataktan çıkmış ve banyoya girmişti. Neden bu kadar sakindi ve neden bana kızmamıştı? Ben dün ilk defa sevdiğim adamın adını, kocamın yanında kullanmıştım. Eski Boran ağa olsa bu duruma çok büyük bir tepki gösterirdi. Şimdi ki Boran neden sakin ve sesini çıkarmıyordu. Elimi üzerimdeki örtüye getirdim. Örtüyü kenara çektim ve altından çıktım.
Çıplak ayaklarım, buz gibi zemine değmişti. Sabahlığım açılmış beni sarmıyordu. Sabahlığın altındaki iç çamaşırları bana sırıtıyordu. Kendime hemen dantelsiz ve düz bir gecelik almam lazımdı.
Üzerimdeki sabahlığı kendime sarmış, yataktan kalkmıştım. Boran banyodan çıkınca ben girmiştim. Lavabonun karşısına geçmiş, suyu açmıştım. Soğuk suyu avucuma biriktirip o suyla yüzümü yıkamıştım. Askıdaki yumuşak beyaz havluyu yüzüme bastırmış su damlalarını kurutmuştum. İşim bitince banyodan çıkıp odaya girdim.
Boran giyinmiş ve aynanın karşısında duruyordu. Aynadan bana bakmış "Bugünden itibaren benim dediklerimi yapacaksın." demişti. Yutkundum ve sabahlığın kuşağını tuttum. "Tamam mı?" diye sordu. Bir şey demeden başımı olumlu anlamda sallamıştım. "Benim karşımda giyinip soyunacaksın." demiş ve bana dönmüştü. Duyduklarım bende şok etkisi yaratmıştı. Gözlerimi kocaman açıp ona baktım. "Ne! Hayır." dedim. Gözlerimin içine bakarak "Ben öyle istiyorum." demiş ve bana yaklaşmış, sabahlığın kuşağı tutup çekmişti.
Sabahlığım serbest kalınca bedenimin yarısı açıkta kalmıştı. Ellerimle kendimi örtmeye çalıştım. Boran'ın ellerini kollarımda hissedince durdum. "Neden utanıyorsun? Sanki hayatımda hiç kadın vücudu görmedim." dedi. Duyduklarım beynime bir şimşek gibi çakmıştı. "Onlar beni ilgilendirmez." dedim ve ellerinin arasındaki kollarımı ondan kurtardım.
Gözlerim dolmuştu neden olduğunu bende bilmiyordum. "Çabuk o ellerini indir." dedi ve yatağın üstüne oturdu. "Hadi seni bekliyorum." demiş ve sırıtmıştı. Ona arkamı döndüm. "Ben böyle bir şey yapmayacağım." dedim ve banyoya doğru adım attım.
Ama o benden hızlı davranmış beni belimden yakalamıştı. "Çok inatçısın." demişti. Elleri çıplak vücuduma değiyordu. İkimizde nefes nefese kalmıştık. İnce sabahlığımın üstündeki göğüs bölgesi ve karnı sırtıma değiyordu. İçime bir an da bir zevk dalgası yayılmıştı. "Boran bırak beni." dedim ve yutkundum. Kalbim göğüs kafesinin içinde küt küt atmaya başlamıştı. Beni bırakmak yerine kendini bana daha çok bastırmıştı.
Ellerini tuttum ve bedenimden uzaklaştırmaya çalıştım. Ama o benden çok daha güçlüydü. Nefesimi sesli bir şekilde verdim. "Seninle hiç bir zaman birlikte olmayı düşünmedim! O yüzden beni hemen bırak!" diye sitem ettim.
Sözlerimin etkisiyle hareketsiz kalmıştı. Elleri beni bırakınca ona bile bakmadan hemen banyoya koştum. Kalbim küt küt atıyordu. Odanın kapısının sert bir şekilde kapandığını duydum. Banyodan çıktım ve üzerimdeki sabahlığı çıkarıp kıyafetlerimi giymeye başladım.
Oturma odasına girdiğim zaman sofradaki yüzler bana dönmüştü. "Günaydın." dedim ve boş olan Boran'ın karşısına oturdum. Bu sefer başımı yere eğmedim. "Günaydın yenge." diyen Kader'e bakıp gülümsedim. "Abi şirkete ne zaman geleceksin?" diye soran Harun'du. Boran'la göz göze gelmiştik. Boran ardından bakışlarını başka tarafa çevirmişti. "Bugün başlıyorum, zaten evde kalmamın bir anlamı yok." dedi ve masadan kalktı. Son lafı vurgulayarak söylemişti.
Elimin arasındaki çatal tabağa düşünce ses çıkarmıştı. Neden kendimi kötü hissetmiştim? Böyle olmasını ben istemiştim. Yarı aç yarı tok bir şekilde ayağa kalktım. "Afiyet olsun." dedim ve odadan çıktım.
Gözlerim yaşlarını biriktirmeye başlamıştı. Elimin altındaki soğuk metal trabzanı tutup yukarı çıktım. Koşar adımlarla odaya girdim. Boran aynanın karşısında kendine parfüm sıkıyordu. Sanki ben orada yokmuşum gibi benim olduğum tarafa bile bakmamıştı. Yine bana bakmadan kapıdan çıkıp gitmişti. Beni yok sayması nedense ağrıma gitmişti. Ama bunu ben haketmiştim. Odanın içindeki parfüm kokusunu içime çektim. Göz yaşlarım benden habersiz yanaklarımdan akmaya başlamıştı.
Odanın açık olan kapısından çıkmış, koridor boyunca yürümüştüm. Merdivenlerin başına gelince merdivenlerden inmiştim. Yine koridordan geçip bahçeye çıktım. Sabah serinliği beni üşütmüştü. Çimenler ıslaktı ve kuş sesleri agaçların dallarından geliyordu. Bahçe de bulunan kamelyaya doğru gitmiş, orada bulunan hasır koltuğa oturmuştum.
İşte istediğim olmuştu. Boran'ı kendimden uzaklaştırmıştım. Peki o zaman neden onun beni görmezden gelişi kalbimi kırmıştı? "Yenge nasılsın?" diyen sese bakışlarımı çevirdim. "İyiyim Kader sen nasılsın?" diye sordum. Kader yanımdaki boş yere oturmuş "Bende iyiyim." demiş ve gülümsemişti.
"Kader abicim buraya gelir misin?" diyen bir erkek sesi duymuştum. O tarafa baktığımda daha önce hiç görmediğim birini görmüştüm. Boran'ın aksine bu adam sarışındı. Kader ayağa kalktı ve ona doğru koştu. İkisi buraya kısa bakışlar atıp konuşuyordu. Sonra ikisi birlikte yanıma gelmişti. Kader bana bakmış "Yenge bak bu diğer abim Robin." demişti. Ayağa kalktım ve onlara doğru bir iki adım attım. Robin'in gözleri maviydi. Robin bana gülümsemiş "Aramıza hoş geldin." demişti.
Cümlenin sonuna yenge kelimesini eklememişti. "Hoş buldum." dedim ve gözlerimi başka tarafa çevirdim. Onun bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. "Ben artık gideyim." diyen Robin eve doğru gitmişti. Başımı Kader'e çevirip "Kader bu abini daha önce hiç görmedim." dedim. "Bu abim babamın başka bir kadından olan oğlu." dedi.
Ona anlamayan gözlerle bakmıştım. Kader nefesini vermiş "Hadi oturalım anlatayım." demişti. Kader'in yanına koltuğa oturdum. "Annem, Boran abime hamileyken, babam o zaman gençlik yıllarının verdiği cahillik mi desem bilmiyorum. Biriyle birlikte olmuş ve kadın hamile kalmış. Tabi o zamanlar kimseye söylememiş. Sonra kadın ortaya çıkınca annem kriz geçirmiş ve ayrılmak istemiş. Ama onlarda abisiyle berdel olunca ayrılmalarına müsaade edilmemiş." dedi.
Kocasının yaptığı hatayı kabul etmek zorunda kalmıştı. Sırf abisinin evliliği bozulmasın diye her şeyi sineye çekip evliliğine devam etmişti. Berfe hanım için çok zor bir durumdu. Yine de kadınlığını yapmış, kocasına pırlanta gibi çoçuklar vermişti. İçi kan ağlarken dışı gülüyordu. O içindeki fırtınaları kimse bilmiyordu. Her şeyi içine atmış, üzerini toprakla kapatmıştı. Öyle bile olsa kocasına her baktığında onun ihanetini hatırlayacaktı. Benim başıma böyle bir şey gelse ben ne yapardım bilmiyordum. Hiç bir şey demeden bahçeye baktım.
Kader konuşmaya devam etti. "Sonra işte bizler olduk. Ama annem hiç bir zaman babama saygıda kusur etmedi ve hatasını yüzüne vurmadı." demiş ve nefesini vermişti. Başımı salladım ve tuttuğum nefesimi vermiş "Anladım." demiştim. "Seninde berdel olman çok acı." dedi ve gözündeki bir damla yaşı elinin tersiyle sildi. Dizinin üstündeki elini parmaklarımın arasına aldım. "Evet kader mi desem, yoksa şartlar mı desem, bilmiyorum. Ama inan bana ben çok mutluyum. Abin beni mutlu etmek için elinden geleni yapıyor." dedim.
"İnşallah her zaman mutlu olursunuz." dedi ve bana sarıldı. Elimi sırtına koydum. "İnşallah." dedim. "Bakıyorumda hemen arkadaş oldunuz." diyen Robin'in sesiyle geri çekildim. Robin'in gözlerine bakınca ne olduğunu anlamadığım bakışları gördüm. Ama o bakışlarından nedense çok rahatsız olmuştum. "Ben artık odama çıksam iyi olur." dedim ve ayağa kalktım. Oradan çıkmış, eve doğru gitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...