Yeniden bir güne uyanmak yeni bir günün habercisi olan güneşin odanın içine girmesiydi. Hayattan aldığımız ders aslında bize verdiği dersti. Kimi bu dersten sınıfta kalırken kimi yıldızlı pekiyle bu dersi geçiyordu. Boran'la birlikte çocuklarımızı almış, güzel bir tatile çıkmıştık. Aniden gelen bu tatil planı beni şaşırtmıştı. Ne olduğunu sorsam da ondan bir cevap alamadım. Ona bir şeyler olmuştu bunu biliyordum ama iyi mi kötü mü işte onu bilmiyordum.
Bu tatile en çok sevinen Can olmuştu. Onun yüzünün gülmesi beni daha çok mutlu etmişti. "Sana bir şey söylemem lazım." diyen ve yanıma gelen Boran'a bakmıştım. Gözlerindeki pismanlığı görebiliyordum. "Ne oldu?" diye sordum. "Ben bir hata yaptım." dediğinde gözlerim kocaman olmuştu. Ben bir şey diyemeden konuşmaya devam etti. "Sevda'yla aramızda bir şeyler yaşandı." dediği zaman kalbime bıçak saplanmıştı. Gözlerim dolduğunda başımı başka tarafa çevirdim. "Lütfen beni affet." dediğinde sesi titremişti. "Böyle olmasını istemezdim." dediğinde "Onunla birlikte olmadığını söyle." diye bildim. "Hayır onunla birlikte olmadım." demişti.
"Onunla aranda ne oldu?" diye sordum. Sesimin titremesine engel olamamıştım. Konuşmak için ağzını açmış ama bir şey demeden geri kapatmıştı. "Boran onunla aranda ne oldu!" diye sitem ettiğimde Can yanımıza gelmiş "Tavda etmeyin." demişti. "Sadece konuşuyoruz, büyükler konuşurken sesleri biraz çok çıkabilir korkma." dedim ve başını okşadım. "Tamam." demiş ve minicik ellerini yüzüme koymuştu. "Ama şen ağlamışşın." dedi. Can söyleyince gözümdeki yaşların aktığını fark etmiştim. "Gözüme bir şey kaçtı." dedim ve gözlerimdeki yaşları sildim. "Özür dilerim." diyen Boran'a bakıp "Yalnız kalmak istiyorum." dedim.
İçime yavaş yavaş dolan öfke beni yakıp kavuruyordu. Bunun için mi bizi tatile çıkarmıştı? Kendi yaptığı hatayı telafi etmek için mi bizi buraya getirmişti? "Anne dışarı çıkmak iştiyoyum." diyen Can'a bakıp "Hadi o zaman dışarı çıkalım." dedim. Belki temiz havaya çıkarsam bana biraz iyi gelecekti. İnci'yi hazırladım ve Can'ın elinden tutup dışarı çıkardım. Can etrafta dolaşan ördekleri görünce zıplayıp onların peşinden koşmuştu. İnci'de etrafına gülücükler saçıyordu. Kalbim bin bir parça olsa bile şuan evlatlarım için güçlü olmak zorundaydım. Az ileride duran Boran'ı gördüğümde bakışlarımı ondan çekip başka tarafa baktım. Şuan onunla konuşmaya ve gerçekleri duymaya hazır değildim.
Can babasına koşup onun elinden tutmuş, onu ördeklerin olduğu tarafa çekmişti. Arada bana bakan Boran'a göz ucuyla bakıyordum. Acaba Sevda ile arasında ne gibi bir şey olmuştu? Yanıma gelen Zilan'a İnci'yi verdim. "İnci'ye göz kulak olur musun? Ben birazdan geliyorum." dedim. "Tamam merak etmeyin." demişti. Onlardan biraz uzaklaşıp elime telefonu aldım. Sevda'nın numarasını bulup aradığımda kalbim küt küt atmaya başlamıştı. "Efendim Rojin ne noldu?" diye sormuştu. "Boran ile aranızda ne var?" diye sordum. Gözlerim istemsizce dolunca elimle gözlerimi silmiştim. "Hiç bir şey yok." dediğinde "İnkar etme. Ben her şeyi biliyorum." dedim. "Demek öğrendin." demişti.
"Kocamla aranızda ne geçti?" diye bir kez daha sordum. "Kocanla aramızda sadece gönül ilişkisi oldu ve bitti." dedi. Şuan onun yüzünü görmesem de ağladığını duyabiliyordum. "Bana doğruyu söyle!" diye sitem ettim. "Sana yalan söylemiyorum. Boran'la buluşmak için bir yer ayarladım ama o gelmedi." dediğinde duyduklarıma anlam vermedim. Telefon kapanmıştı ama ben telefonu kulağımda tutmaya devam ediyordum.
"Boran bırak beni!" diye sitem etsem de Boran beni bırakmamıştı. "Rojin seni kaybetmek istemiyorum." dediğinde "Bunları başta düşünmen lazımdı." dedim. "Şeytana uydum." demişti. "Anahtarı hemen bana geri ver." dedim ve elimi uzattım. "Sen beni affedinceye kadar buradan çıkmak yok." dedi. "Boran saçmalama çocuklar dışarıda." dediğimde "Onlara başka bir oda tuttum. Hem Zilan'da onların başında merak etme." diyen Boran'a şaşırmış bir şekilde bakıyordum. "Rojin gülüm ben bir hata yaptım biliyorum telafisi yok ama senden çok özür diliyorum." demişti.
Onu duymamış gibi pencereden dışarı baktım. Boran yanıma gelince ve bana dokununca tüylerim diken diken olmuştu. "Neden son anda onun yanına gitmekten vazgeçtin onu merak ettim." dedim. Boran'ın eli donmuş bir vaziyette kolumda kalmıştı. "Neden?" diye bir kez daha sorup suratına baktım. "Hata yaptığımı geçte olsa fark ettim." dedi. Gözlerinin içine baktığımda pişmanlık belirtisi görmüştüm. "Boran ben artık yoruldum. İkimizde hatalar yaptık. Tekrar eskisi gibi birbirimize nasıl güveneceğiz?" diye sorduğumda "Ben sana güveniyorum." demişti.
Boran bana güveniyordu belki ama ben ona nasıl güvenecektim işte onu hiç bilmiyordum. Kolumu elinin altından çekip orada bulunan yatağa oturdum. Boran öylece ayakta kalmıştı. Nefesini sesli şekilde vermiş ve pencereden dışarı bakmaya başlamıştı. "Artık eski Rojin yok. O saf ve aptal Rojin yok." dedim. Boran pencereden bakmaya devam ediyordu. "Hatalar yapmış olabiliriz biliyorum hepsi eskide kaldı ama" "O zaman neden bir kez daha birbirimize bir şans vermiyoruz?" diyen Boran lafımı bölmüştü.
"Ben seni affedemem." dedim. Elleri ateş olmuş gibi tenimi yakıyordu. Nereye dokunsa orası cayır cayır yanıyordu. "Boran lütfen." diye bildim. Elinin altında erimiş buz gibi suya dönüşüyordum. Neden ondan vazgeçemiyordum? Neden o da benden vazgeçemiyordu? En önemlisi de neden hatalar yapıyorduk? "Seni seviyorum." diye fısıldadığında bütün tabularımı yıkmıştı. Ona karşı neden bu kadar savunmasızdım? "Rojinim." diye dudaklarından dökülen fısıltılara yenilmeyecektim. "Boran seni böyle kolay affetmeyeceğim." dedim ve ellerinin arasından çıktım.
Başımdan aşağıya dökülen gül yaprakları hem beni hemde orada bulunan herkesi şaşırtmıştı. Yemek yerken Garson gelmiş ve başımdan aşağıya kırmızı gül yaprakları dökmüştü. Garson'u karşımda oturan Boran'ın ayarladığını biliyordum. Gül yaprakları bitince ardından gelen alkış sesleri salonda büyük bir yankı yapmıştı. Sanki herkes birleşmiş ve benimle Boran'ın arasını düzeltmeye çalışıyordu. Boran ayağa kalkınca bana doğru gelmişti. Elini bana uzatmış "Benimle dans eder misin?" diye sormuştu. Herkesin şuan bize baktığından adım kadar emindim.
Elimi avucuna koydum ve beni yönlendirmesine izin verdim. Diğer elini belime koyunca beni hafif bir şekilde kendine çekmişti. "Seni affettiğimi sanma sakın." dediğimde yüz ifadesi değişmişti. Biz dans etmeye başladığımız zaman salon yeniden alkış sesleriyle inlemişti. Bir kaç çiftte kalkmış ve bize eşlik etmişti. Kendimi şuan nedense çok garip hissediyordum. Bir yandan da mutluydum. Boran beni kendi etrafında döndürmeye başladığında ellerimle ona sıkıca tutundum. Müzik bize ayak uyduyor gibiydi. Beni kendi etrafımda döndürüp ardından koluna yatırmıştı. Ben daha ne olduğunu anlamadan beni herkesin içinde dudaklarımdan öpmüştü.
Yanaklarımın kızarıp yandığını hissediyordum. Alkış sesleri kesilince Boran beni bırakmıştı. Kalbim şuan sanki kulaklarımda atıyordu. Ellerim terleyince elbisemin kumaşı bana yardımcı olmuştu. Ellerimin altındaki kumaşa ellerimi silmiştim. Kalbimin sesi kulaklarımda atmaya devam ediyordu. "Bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz." diyen Boran yanıma gelmiş ve beni yemek salonundan çıkarmıştı. İçimde oluşan heyecanı iliklerime kadar hisettim. İlk defa herkesin içinde böyle bir şey yapıyordum. Yüzüm kesinlikle şuan kıp kırmızı olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...