Bölüm 4

6.9K 168 22
                                    

Aynadan göz yaşları içinde kendime bakıyordum. Bu giydiğim gelinlik değil, kefendi. Avazım çıktığı kadar bağırmak, haykırmak istedim. Ama biliyordum ki kimse beni duymayacak, duyanlar da kulaklarını tıkayacaktı. Dışarıdan korna sesleri gelince pencereye gitmiş, perdeyi hafif aralamıştım. Bedenim titrerken ayaklarım beni zar zor ayakta tutuyordu. Gözlerimden akan yaş değil, kandı.

Boran ağa gelin arabasından çıkmış, bahçe kapısından içeriye girmişti. Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Elimi gözlerime koyup parmaklarımın ucuyla göz yaşımı sildim.

Arkamdaki kapı açıldığında arkamı dönmüştüm. Abim elinde kırmızı kurdele tutmuş, kapının orada duruyordu. Burnumu çekmiş, başka yere bakmıştım. Abim yavaş adımlarla yanıma gelmiş "Beni affet, böyle olmasını istemezdim." demişti. Hiç bir şey demedim ve ağzımı sımsıkı kapattım. Onunda gözlerinden yaş aktığını gördüm. Kimin için ağlıyordu? Benim başımı yaktığı için mi? Yoksa böyle olmasını istemediği için mi? Kırmızı kurdele belime dolanırken, sanki o kurdeleyi belime değil boynuma dolamıştı.

Zılgıt sesleri odamın duvarına çarpıyordu. Ben ve annem hariç odadaki herkes mutluydu. Anneme sarıldım. Sımsıkı sarılıp kokusunu içime çektim. Kim bilir onu ne zaman görecektim. "Anne ben gidiyorum. Rojinin gidiyor. Kuşun yuvadan uçuyor." dedim. Annem göz yaşları içinde "Rojinim kınalı kuzum. İnşallah gittiğin yerde sana değer verirler." demiş ve kollarını sımsıkı bana sarmıştı. İkimizde hıçkıra hıçkıra ağlıyorduk. Orada bulunanlar bizi ayırmıştı.

Babam gelmiş, elini öpmem için bana uzatmıştı. Önce eline sonra başımı kaldırıp ona baktım. Elini tutmuş istemeye istemeye öpmüştüm. Sırf oradaki insanlara rezil olmasın diye elini öpmüştüm. Abim koluma girmiş beni evden çıkarıp Boran ağaya teslim etmişti. Celladına giden bir kurban gibiydim. Boran ağanın yüzüne baktığımda yüzündeki tebessümle bana baktığını gördüm. Boran ağa bana kolunu uzatınca uzattığı koluna girdim ve bahçe kapısından çıktım.

Arkamı son bir kez dönüp baktım. Annem kapı eşiğinde durmuş ağlıyordu. Gözümden bir kaç göz yaşı düşmüştü. İçimden 'Annem ağlama dayanamam. Zaten bu durum benim için çok zor. Bir de senin için üzülmeyeyim.' dedim. Başıma kırmızı bir örtü örtmüşlerdi. Gelin arabasına binmiş ve yola çıkmıştık. Benim için gelin arabası değil, cenaze arabasıydı. Benim şimdi bu arabada Boran ağa yerine Azad'la olmam lazımdı. Elimin üstünde elini hissettim. Parmakları elimi sarmış, hafiften sıkmıştı. Kırmızı örtünün arkasından ona baktım. Nefesini vermiş ve önündeki yola bakıyordu.

Elimi, elinin arasından hışımla çektim. Onunla asla mutlu olmayacağıma kendi kendime söz verdim. Ona asla bu kalbimi açmayacaktım. Boran ağa arkasına yaslanmış, nefesini sesli bir şekilde vermişti. Onun varlığı beni şuan çok rahatsız ediyordu. Düğün evine gelince Boran ağa arabadan inmiş, elini bana uzatmıştı. Uzattığı elini tutmadan arabadan indim. Kolumu tutmuş, biraz sıkmıştı. "Böyle yapmaya devam edersen hiç iyi şeyler olmaz." demişti.

"Zaten iyi olan bir şey yok." dedim ve elinin arasındaki kolumu ondan kurtardım. Göz yaşlarım hiç durmadan akıyordu. Bizim için dışarıya masa ve sandalye koymuşlardı. Abim gelmiş, Rojda'yı alıp götürmüştü. Onlara bir kez olsun dönüp bakmamıştım. Onlar gülerken ben ise ağlıyordum. Annemin o kapının eşiğinde ki görüntüsü gözlerimin önüne gelmişti. Herkesin yüzü gülerken benim içim kan ağlıyordu. Ben Boran ağanın varlığına tahammül edemezken onunla nasıl aynı yatağı paylaşacaktım. Berfe hanım yanımıza gelmişti. "Hadi Boran, gelin kızımızı içeri odaya götür." demişti.

Boran ayağa kalkınca istemeyek bende ayağa kalktım. Boran ağa önde ben arkada eve girmiştik. Ev çok büyüktü ve iki katlıydı. Alt katta mutfak, iki oturma odası ve bir çalışma odası vardı. Yukarıda yatak odaları vardı. Merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladık. Gözlerimi Boran ağanın ensesine diktim. Damat traşı olduğu belli oluyordu. Acaba beni sevecek miydi? Şuan kendi isteğiyle mi yoksa ailesinin zoruyla mı benimle evlenmişti? Odanın kapısına gelince bacaklarım titremeye başlamıştı. Kalbim göğüs kafesinin içinde adeta çırpınıyordu. Nefesimi verip açtığı kapıdan içeri girdim.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin