Bölüm 38

918 23 12
                                    

Sararmış yapraklar yollara dökülmüş, esen rüzgar da onları savuruyordu. Pencerede durmuş, dışarıyı izliyordum. Arkamdaki kapı açılmış, Boran içeriye girmişti. "Gülüm benim yurt dışına çıkmam lazım." dediği zaman şaşırmış bakışlarımı ona çevirdim. "Neden?" diye sordum. "Yurt dışında bir şirketle toplantımız var." demiş ve yanıma gelmişti. "Nereye gideceksin?"  diye sordum. Yatağın üstüne koyduğu valize bir kaç parça kıyafet koymuştu. "Almanya'ya gideceğiz." dedi. "Kiminle gideceksiniz?" dedim ve tek kaşımı kaldırdım.

"Şirkette sekreterlik yapan Asuman'la gidiyoruz." dediği zaman kaşlarımı çattım. "Hayır gidemezsin." deyip yutkundum. "Senden izin almıyorum. Ayrıca benden başka gidecek kimse yok." demişti. "Harun gitsin." dedim. Valizin fermuarını kapatmış ve eline almıştı. "Harun o işlerden anlamaz ki." demişti. "Ben senin gitmeni istemiyorum." dedim.

"Gülüm yapma böyle gezmeye gitmiyorum. İşim var ki gidiyorum." demişti. Kapıdan çıkan Boran'ın arkasından bende çıkmıştım. Merdivenlerden inmeye başlamıştık. "O zaman bende geleyim. Hem beni böyle hamile halimle bırakıp nereye gideceksin?" diye sordum. "Sende annemlerin evinde kalırsın." dedi. "Ben evimden başka yerde kalmam." dedim. Arkasını dönmüş ve bana bakmıştı. "Kader'e söylerim senin yanına gelir." demiş ve dış kapıyı açmıştı. O an gözlerim dolmaya başlamıştı. "Boran lütfen gitme." dedim ve gözümdeki yaşları serbest bıraktım.

Elindeki valizi olduğu yere bırakmış ve yanıma gelmişti. "Yapma böyle aklım sende kalmasın. Sadece bir kaç gün gidip geleceğiz." demiş ve kollarını bana sarmıştı. Parfüm kokusu burnuma gelince gözlerimdeki yaşlar daha çok akmaya başlamıştı. Burnumu çekmiş ve geri çekilmiştim. "Tamam git ama beni her gün arayacaksın." dedim. Kahverengi gözleri gözlerimin içine bakıyordu. "Söz veriyorum seni her gün arayacağım." demişti. Gözlerimi kapattığımda dudakları dudaklarımla buluşmuştu.

Boran'ın arabası gözden kayboluncaya kadar arkasından bakmıştım. İçimde nedenini bilmediğim bir kıskançlık vardı. Asuman'ı duymuş ama onu hiç görmemiştim. Elimdeki telefonla Kader'e mesaj attım. «Kader bize gel. Boran abin yurt dışına çıktı.» yazmıştım. İçimde nedenini bilmediğim bir huzursuzluk hakimdi. Boran'la geçtiğimiz bir hafta ufak tefek tartışmalar dışında hiç kavgamız olmamıştı. Aslında bir kaç haftadır hiç birlikte bile olmamıştık.

Bu olaylar ve benim mide bulantılarım onun bana yaklaşmasına hep engel olmuştu. Dışarısı yavaş yavaş kararmaya yüz tutmuştu. Kapının zilini duyunca ayağa kalkmış ve kapıya gitmiştim. Kapıyı açtığım zaman Kader'in gülen yüzünü görünce nedense içimdeki sıkıntılar uçup gitmişti. "Yenge ben geldim." demişti. "Hoş geldin." demiş ve onu içeri davet etmiştim. Elindeki poşetlerle mutfağa doğru gidince bende onun arkasından gittim. "Niye zahmet ettin." dedim. Poşetleri tezgaha bırakmış ve bana dönmüştü. "Elim boş gelemezdim. Hem sana sevdiğin yiyecekleri aldım." demişti. "Teşekkür ederim." dedim. "Şimdi sen otur ve keyfine bak." dedi.

Kader poşetten çıkardığı yiyecekleri hazırlarken bende mutfak masasına oturmuş onu izliyordum. "Kader bu Asuman nasıl biri?" diye sordum. Kader arkasını dönmüş ve bana bakmıştı. "Neden sordun ki?" diye sordu. "Hiç öylesine merak ettim." dedim. "Abim onunla yurt dışına gidiyor diye tedirginsin değil mi?" demişti. Bir şey dememiş ve başımı önüme eğmiştim. Yanıma gelmiş ve masaya oturmuştu. "Onu merak ediyorsan sana fotoğrafını göstereyim." demişti.

Başımı ona çevirip bakmıştım. Kader elindeki telefona bakıyordu. "İşte Asuman bu." demiş ve telefonu bana uzatmıştı. Elindeki telefonu elime almış, açtığı fotoğrafa bakmıştım. Sarışın bir kız mavi gözleriyle gülümsüyordu. Boğazımdaki yumru o an için yutkunmama engel olmuş, kıskançlık duygusu bedenimi esir almıştı. Fotoğrafda ki ki kız erkeklerin dönüp iki kere bakacağı cinstendi. Kendimi o an nedense kötü hissetmiştim. Elimdeki telefonu masaya bıraktım. Kader ayağa kalkmış ve kaldığı yerden yiyecekleri hazırlamaya devam etmişti. Aramızda rahatsız edici bir sessizlik oluşmuştu.

Önüme konan yemeklere gözlerimi gezdirdim. Ama iştahım bir kere kaçmıştı. "Her şey hazır hadi yiyelim." diyen Kader'e baktım. "Canım hiç bir şey istemiyor." dedim. "Hadi yenge hatrım için bir şeyler ye." demiş ve karşıma oturmuştu. Zar zor da olsa onun hatrı için bir kaç lokmayı mideme indirmiştim. "Yenge kafana takma abim o kızı kardeşi olarak görüyor." demiş ve elimi sıkmıştı. "Abin öyle görüyor olabilir ama o kız abini nasıl görüyor onu bilmiyoruz." dedim.

Kader nefesini vermiş ama bir şey dememişti. Kader sofrayı toplarken ona yardım ediyordum. Elimdeki bardağı tezgaha koyacağım sırada bardak elimin arasından kayıp yere düşmüştü. Bardak yere çarptığı zaman tuzla buz olmuştu. "Yenge dikkat et cam kırıklarına basma." diyen Kader'in sesiyle olduğum yerde durmuştum. "Sen geç içeri ben buraları temizlerim." demiş ve eline fırçayı almıştı. "Tamam sağol." dedim ve oradan çıktım. Boran olmayınca bana etraf çok sessizmiş gibi gelmişti. Burnumun direği sızlayınca gözlerimden bir iki damla yaş akmıştı.

Elime telefonumu almış ve onun numarasını bulup aramıştım. "Aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." diyen bir sesle karşılaşacağımı hiç tahmin etmemiştim. Şimdi bana bir şey olsa Boran'ın haberi olmayacaktı. Telefonu önümdeki sehpanın üstüne sert bir şekilde koymuştum. Şuan moralim nedense çok bozulmuştu. Kendimi ne kadar sakinleştirmeye çalışsam başarılı olamıyordum. İçimdeki nedenini bilmediğim öfke beni ele geçirmişti. Kader içeriye girmiş ve yanıma gelmişti. "Hadi biraz dışarı çıkalım, hava alırsın." demişti.

"Ben uyumak istiyorum." dedim. "Harun abimi aradım bizi gelip alacak." dediği zaman kaşlarım yukarı doğru kalkmıştı. "Neden bana sormadan böyle bir karar aldın." dedim. "Mutlu olursun sandım. Hem havan değişir." demişti. Nefesimi burnumdan vermiştim. "Ben sadece uyumak istiyorum!" dedim ve oradan çıktım.

Merdivenlerden çıkarak yatak odasına girdim. Kendimi yatağa atmış ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Hamilelik hormonları mı desem bilmiyorum ama içim dışıma çıkana kadar ağlamak istiyordum. Dış kapının sesi kulağıma gelmişti. Kısa süre sonra kapım önce tıklatılmış ardından açılmıştı. "Yenge ne oldu? Neden ağlıyorsun?" diyen Harun yanıma gelmiş ve yatağın üstüne oturmuştu.

Elimin tersiyle gözümdeki yaşları silmiş ve ona bakmıştım. "Bana bir şey olursa Boran'ın hiç haberi olmayacak. Beyefendinin telefonu kapalı." dedim. "Belki uçağa binmiştir. Hem uçakta telefonları kapatıyorlar." demişti. "Beni bu halimle bırakıp gitmesi şart mıydı?" diye sordum. "Seni öyle ortada bırakmadı ki seni bize emanet etti." demiş ve kolumdan tutup beni yataktan kaldırmıştı. "Hadi gel biraz hava alalım." demişti.

Gözlerim Kader'in gözleriyle buluşunca "Senden de özür dilerim." dedim. "Önemli değil." deyip tebessüm etmiş ve koluma girmişti. Hep beraber evden çıkıp Harun'un arabasına binmiştik. Başımı yan tarafımdaki cama çevirmiştim. Ağaçlar ve sokak lambaları hızla arkamızda kalıyordu. Arabada hafif bir müzik sesi vardı.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin