Bölüm 83

345 16 37
                                    

Yüzüme fırlatılan fotoğraflarla birlikte düşen göz yaşlarım canımı acıtmaya yetmişti. "Bunlar ne!" diye yüzüme haykıran Boran'a ıslak gözlerimle bakıyordum. Ellerim titriyor, bacaklarım beni zor taşıyordu. Boğazımda sıralanan hıçkırıklarım, ağzımdan teker teker çıkıyordu. "Boran açıklayabilirim." diye bilmiştim. "Neyi açıklayacaksın lan neyi?" diye bağırmış, yerdeki fotoğrafları göstermişti. "Bunları nasıl açıklayacaksın, çok merak ediyorum!" diyen sitem dolu sesi odanın duvarlarına çarpıyordu.

Saçlarıma yapışan eli ardından yüzüme bir tokat vurmuş ve beni afallatmıştı. "Bir de seni affettim. Ama sen buna bile değmezsin. Hata bende gelip sana inandım." dediğinde kalbim kırk parça olmuştu. Yanağımdaki acı bana söylediği sözler kadar canımı acıtmamıştı. "Boran lütfen beni dinle. O fotoğrafları ben kendimde değilken çekmişler." dedim. "Kendinde değilken onun koynuna girdin yani." diye alay eder gibi gülmüştü. "Sen ancak kendini kandırırsın. Görünen köy kılavuz istemez." dedi. "Boran inan bana." dediğimde "Ellerinde  senin videon var! Ben artık senin yüzünü bile görmek istemiyorum! Benim için sen artık bittin! Buraya kadar senden ayrılıyorum!" diye sitem etmişti.

Kanım çekilmiş, yüzüm bembeyaz olmuştu. "Hayır bunu bize yapma! Boran lütfen!" Ona sarılmaya çalıştığım sırada beni iktirmiş ve ben geriye doğru düşmüştüm. "O çocukları da senden alacağım!" diye haykırdı. Göz yaşlarım sicim gibi gözlerimi yakarak yanaklarımdan süzülüyordu. Ciğerim yanıyor o ateş bütün bedenimi yakıyordu. "Ben çocuklarımdan ayrılamam! Bana bunu yapma!" diye acı dolu bir çığlık dudaklarımdan kopmuştu. "Bu haltları karıştırmadan önce düşünecektin!" diye sitem etmiş ardından yanıma gelmişti.

Eli saçlarıma yapışmış, beni ayağa kaldırmıştı. "Şimdi defol git!" diye bağırmıştı. "Hiç bir yere gitmiyorum!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Bir zamanlar vitrinde olan bir kaç süs eşyası ve biblolar şuan yerde paramparça bir vaziyette duruyordu. Kolumdan tutup beni sürüklemeye başlamıştı. "Yalvarırım bana inan." diye bildim. Kolumdaki eli canımı yakıyordu. "Lan sen anlamıyor musun? Her şey bitti!" diye sitem edip nefesini sesli bir şekilde verdi.

Elinde tuttuğu telefonda ki videoyu bana göstermişti. Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde videoya bakıyordum. "Bu olamaz! Hayır kabul etmiyorum!" diye bağırdım. "Ama olmuş işte şimdi git!" diye dişlerinin arasından konuştu. "Seni öldürmeden defol git!" diye sitem ettiğinde ona bakmıştım. Gerçekten böyle bir şey yapabilir miydi? "O zaman öldür. Çocuklarım olmadan bir ölüden farksız olacağım." dedim. Gözlerindeki öfkeyle bana bakmış ve elleri boğazıma yapışmıştı.

Gözlerimin önü kararıncaya kadar boğazımı sıkmıştı. Ellerimle ona engel olmaya çalışıyordum. "Boran lütfen yapma." diye bildim. Elleri beni bırakınca odadaki havayı içime çekip nefesimi geri kazanmaya çalıştım. "Ölmeye bile değmezsin." dedi. Kollarımdan tutup beni zorla kapıdan çıkarmış ve kapıyı suratıma çarpmıştı. Ellerimle kapıya vurmaya başladım. "Boran sana yalvarırım, beni çocuklarımdan ayırma. Ben onlarsız ölürüm!" diye bağırdım.

Boğazımda hissettiğim yumru nefes almamı engellemiş, ciğerimi yakmıştı. "Boran aç şu kapıyı yalvarırım. Sakin kafayla konuşalım." desem de kapıyı açmamıştı. Aklıma bugün olanlar gelmişti. Boran bugün sabah Azad'la konuşmaya gitmişti. Eve sinir küpü olmuş bir şekilde dönmüştü. Ben ona fotoğrafların çıplak bir şekilde çekildiğini söylememiştim. Azad bir video ona gönderince iyice delirmiş, sinirden küplere binmişti. Ne var ne yok duvarlara fırlatmıştı. Burnumu çektim ve ıslak gözlerle kapıya baktım.

Esen rüzgar yüzümdeki yaşların akmasını engelliyordu. Evin önüne park eden arabayla gözlerimi o tarafa çevirdim. Harun arabadan inmiş ve bana doğru gelmişti. "Yenge ne oldu? Kavga mı ettiniz?" diye sormuştu. "Harun bana hiç bir şey sorma yalvarırım." dedim. Kolumdan tutup beni ayağa kaldırmıştı. "Bize gidelim burada soğukta durma. Yarın sabah sakin kafayla konuşuruz." demişti. "Hayır ben burada bekleyeceğim." desem de beni dinlememişti. Beni arabaya götürdüğünde arkamı dönmüş ve eve bakmıştım. Üst katta ki odanın penceresinde Boran'ı görmüştüm. Bana öfkeyle bakan suratındaki kaşları çatılmıştı.

Araba gecenin sessizliğinde, yollarda ilerliyordu. Göz yaşlarım aktıkça yerine yenisi ekleniyordu. Boğazımdaki hıçkırıklar kocaman bir yumru oluşturmuştu. "Zilan beni arayınca koşup geldim." demişti. Demek ki Harun'a Zilan haber vermişti. "Aranızda ne yaşandı bilmiyorum ama abim seni yakında affeder." dediğinde başımı ona çevirmiştim. "Bu sefer beni affedeceğini hiç sanmıyorum." dedim. Göz yaşlarım yanaklarımda izler bırakıp beni terk ederken bakışlarımı önümde uzayıp giden yola çevirdim. Harun bir şey sormamıştı. Belki de duyacağı şeyler hoşuna gitmeyecekti o yüzden sormamıştı.

Artık Boran'la aramıza uçurum girmişti. Keşke Azad'la hiç tanışmasaydım. Ellerimin üstüne tırnaklarımı geçiriyor, içimdeki acıyı hafifletmeye çalışıyordum. Ama bu bile bana yardımcı olmuyordu. İçimin acısı o kadar çoktu ki ateşe atlasam bile içimdeki acı hafiflemezdi. Şuan Can ve İnci ne yapıyorlardı? Gözlerim yanıyor, önümü bile göremiyordum. Dudaklarımın arasından bir hıçkırık kopunca gerisi çorap söküğü gibi gelmişti. Harun'un uzattığı mendil kutusundan bir peçete almıştım. "Artık her şey bitti." diye bildim. "Öyle deme Allah büyük elbet bir kapı açar." demişti. İçime umut tohumları ekse bile inancım artık yok denecek kadar azdı.

Araba evin önüne park edince arabadan inmiştik. Harun koluma girmiş ve beni eve çıkarmaya başlamıştı. Eve girdiğimde Ruken bana doğru gelmiş "Ne oldu?" diye soracakken "Yok bir şey sonra konuşuruz." diyen Harun olmuştu. Benim şuan onlara bir şeyleri açıklayacak gücüm bile yoktu. "Sen biraz dinlen. Bir şeye ihtiyacın olursa biz buradayız." diyen Harun'a "Sağol." diye bildim. Odaya girdim ve arkamdan kapıyı kapattım. Boran'la ayrılırsak abimler de ayrılmak zorunda kalacaktı. Tam her şey yoluna girdi, mutlu oldum derken başıma bunlar gelmişti.

Başıma gelenlerin tek suçlusu aslında sadece bendim. Azad'ın bana yaptıklarından sonra ona nasıl güvenipte yanına gitmiştim. Başıma gelecekleri neden düşünmemiştim. Aramızda hiç bir şey yaşanmadı demişti. Peki o video o zaman ne oluyordu? Videodaki görüntüler aklıma geldikçe gözlerimden yaşlar akıyordu. Birlikte olmamış olabilirdik ama her yerimi o iğrenç ağzıyla. Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Elim boğazımdaki ize gittiğinde gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ben sadece aptallağımın kurbanı olmuştum. Gözlerimin önüne Can ve İnci gelince burnumun direği sızlamıştı. Kendi ellerimle kendi yuvamı yıkmıştım.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin