Bölüm 86

558 14 8
                                    

Bir insan daha ne kadar bir insandan nefret edebilirdi. Helin'i tam olarak tanımıyordum ama ondan nefret ediyordum. Azad ve ikisi benim için artık bir düşmandan farksızdı. Helin'in o saçlarını yolmak bile içimdeki nefreti yok etmemişti. Burnumdan soluduğumu gören Boran'ın bakışları bana kaymıştı. "Gülüm bir sakin ol." demişti. "Sakin falan olamıyorum. Bu pisliğin bana yaşattıklarını çekmesi lazım." dedim. "Onlar adaletin önünde zaten hesap verecekler merak etme." dedi.

"Boran, ben bir şey yapmadım. Hepsi Azad'ın planıydı." diyen Helin ıslak gözlerle Boran'a bakıyordu. "Benim karıma yaptıklarının cezasını çekeceksin." diyen Boran onu kolundan tutmuş ve orada bulunan adamlara teslim etmişti. Azad ağzı ve yüzü dağılmış halde bize bakıyordu. Göz göze geldiğimiz zaman artık ona karşı sadece nefret duygum ağır basıyordu. "Sende cezaevini boylayacaksın. Umarım orada geberir gidersin." dedim. Azad'ın gözlerindeki pişmanlığı görebiliyordum.

Boran'ın tuttuğu adamlar Helin ve Azad'ı adalete teslim etmek için götürmüşlerdi. Tabi ondan önce ben Helin'i Boran'da Azad'ı bir güzel benzetmiştik. Az da olsa içimin yağları erimişti. "Bizde evimize gidelim." dedi. "Gidelim." dedim ve onun arkasından depodan çıktım. Boran beni bu depoya getirdiği zaman içeride neyle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum. İçeri girdiğim de Helin'i ve Azad'ı görünce büyük bir şok yaşamıştım. O an içimdeki öfke kabardıkca kabarmıştı.

Arabaya bindiğimde Boran arabayı çalıştırmış ve gaza basmıştı. Depo arkamızda kalırken gözlerimin önüne orada yaşadıklarım gelmişti. Bütün öfkemi ikisinden çıkarmıştım. Zaten o ikisi bu kadar öfkeyle dolmama neden olmuştu. "Rojin içinin bu kadar öfkeyle dolduğunu bilmiyordum." dedi. Boran'ın sesiyle gözlerimi ona çevirmiştim. "Şuan içim halen daha öfke kaynıyor." dedim. "Bu öfke beni de yakacak mı?" diye sormuş ve bana kısa bir bakış atmıştı. "Bilmem her an yakabilir." dedim.

Elimin üstünü eliyle sarmış, parmaklarıyla hafiften sıkmıştı. "İçin öfkeyle dolmadan önce sana bir şey söyleceğim." demişti. Meraklı gözlerle ona bakmıştım. "Ne oldu?" diye sordum. Arabayı sağa çekmiş ve bana dönmüştü. "Yeni bir şirket kurmaya karar verdim. O şirketin bir parçası olmanı istiyorum. Hem böylelikle kafan biraz dağılır." demişti. Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde ona bakıyordum. "Ne dersin?" diye sordu. Tek kaşını kaldırmış, ne diyeceğimi bekliyordu. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Yüzümdeki gülümsemeyle "Tamam olur." dedim. Kollarımı ona sarınca o da kollarını bana sarmıştı.

"Şirket ne üzerine olacak?" diye sordum. "Tekstil üzerine." dedi. "Peki ben orada ne yapacağım?" diye sordum. "Çizim yapacaksın, ayrıca çizimlerinin ne kadar güzel olduklarını biliyorum." demişti. "Evet resim dersin de hep yüz alırdım." dedim. Bir zamanlar kendimi resime verdiğim de Boran o çizimlerimi görmüş, ne kadar yetenekli olduğumdan bahsetmişti. Şimdi de yaptığım resimler bir işe yaramış ve beni iş kadını yapmıştı. İçimdeki kelebekler ayaklanınca içim kıpır kıpır ediyordu.

Boran'ın açtığı kapıdan içeri girdiğimiz zaman kapı sesini duyan Can koşup yanımıza gelmişti. "Anne geldi." dedim ve ona sarıldım. "Rojin hanım Can'ın ne yaptığını biliyor musunuz?" diyen Zilan'a bakmıştım. "Ne oldu? Can ne yapmış?" diye sordum. "Yemeğe bakmak için bir kaç dakikalığına mutfağa gitmiştim. Döndüğümde Can, İnci'nin suratını keçeli kalemleriyle boyamıştı." demişti. O an şok olmuştum ve başımı babasının yanında duran Can'a çevirmiştim. "Sen nasıl böyle bir şey yaparsın?" dedim ve koşup oturma odasındaki İnci'nin yanına gittim. "Oğlum neden böyle bir şey yaptın?" diye soran Boran, Can'la konuşuyordu.

İnci'yi kucağıma almıştım. "Merak etmeyin, yüzünü hemen temizledim." diyen Zilan'a bakmış "Sağol." demiştim. Can yanımıza gelmiş "Onu çirtin yaptım." demişti. "Peki neden yaptın?" diye soran Boran'a Can bakmış "Çüntü onu sevmiyoyum, o annemi benten taldı." dedi. Can'ın gözleri hafiften dolmuştu. Kucağımdaki İnci'yi Boran'a vermiştim. Can'la aynı hizaya gelmek için yere çömeldim. "O beni çalmadı. Ben ikinizin de annesiyim. İkinizi de çok seviyorum." dedim. "Ama hep onunla iygileniyoysun." dediğinde gözündeki bir damla yaş, yanağından kaymıştı. "Sen bebekken seninle de onun gibi ilgilendim." dedim. "Geyçetten mi?" diye şaşırmış bir şekilde suratıma bakmıştı. "Gerçekten." dedim ve ona sarılıp yanağından öptüm.

Eski günlerimize tekrar geri dönmüştük. İçimdeki huzurla masada oturan aileme bakıyordum. Boran, Can'a yemeğini yediriyordu. Kim derdi ki Boran ağa iki çocuk babası olacak ve onlarla ilgilenecek diye. Azad'la hayaller kurarken bu hayalleri Boran'la yaşamıştım. Şuan iyi ki de Boran'ın yanındayım diyorum. Boran başını kaldırınca göz göze gelmiştik. Bana göz kırpmış ve sırıtmıştı. Bende yüzümdeki tebessümle ona karşılık verdim. "Baba ben tavut iştiyoyum." diyen Can'a başını çevirmiş "Tabi babacım hemen." demiş ve servis tabağındaki tavuk butunu Can'a yedirmeye başlamıştı.

Gözlerim İnci'ye kaymıştı. İnci'de biberondaki mamasını içiyordu. "Gel kuşum sen." dedim ve onu elime aldım. Zilan ayağa kalkmış ve bizim bir fotoğrafımızı çekmişti. "Çok güzel oldu. Allah bir daha böyle güzel bir aile tablosunu bozmasın." demişti. "Amin inşallah." dedim. "Paşam doydun mu?" diye soran Boran'a Can "Doydum." demişti. "O zaman doğru ellerini yıkamaya, hadi marş marş." demiş ve onun sandalyeden inmesine yardım etmişti. "Gel ben sana yardım edeyim." diyen Zilan'da Can'la beraber mutfaktan çıkmıştı.

İnci'yi beşiğine yatırmıştım. İnci mışıl mışıl uyurken onu izliyordum. İnci aynı babasıydı. Can ise bana çekmişti. Sadece yüzü değil, bütün huyları bendim. Can'ı yatağına yatıran Boran onun alnına öpücük kondurup üstünü örtmüştü. "İnci uyudu mu?" diyen sesle başımı ona çevirdim. "Evet mışıl mışıl uyuyor." dedim. Boran yanıma gelmiş ve parmaklarıyla hafif bir şekilde İnci'nin yanağına dokunmuştu. "Melekler gibi uyuyor." demiş ardından eğilip yanağına öpücük kondurmuştu. Boran daha sonra kolunu bana sarmış "Meleğimin annesi." demiş ve burnumun ucundan öpmüştü.

Boran odanın kapısını kapatırken bende yatağımıza oturmuştum. "Yarın iş kadını olacaksın. Heyecanlı mısın?" diye sormuştu. "Evet çok heyecanlıyım." dedim. "Aslında fazla heyecan yapmana gerek yok, ben senin yanında olacağım." demiş ve yatağın üstüne oturmuştu. "Sence işi becerebilecek miyim?" diye sordum. "Bence sen bu işin üstesinden gayet iyi bir şekilde geleceksin." dedi. Bir eli saçlarımı okşarken gözleri gözlerimin içine bakıyordu. Diğer elinin parmakları çenemi okşuyordu. Ağzımın aralandığını gören Boran dudaklarıma öpücük kondurmuştu. "Ben her zaman senin yanında olacağım, bunu unutma." demişti. "Biliyorum." diye bildim.

Nefesi dudaklarıma ve yanaklarıma çarpıyordu. Gözlerimi kapattım ve bu sefer onu ben öpmeye başladım. Diğer elini de saçlarıma götürmüş, kafamın iki yanından tutarak öpücüğümüzü derinleştirmişti. Bende ellerimi ensesine koydum ve saçlarını okşamaya başladım. Sırtım yatağa değince Boran'ı üzerimde bulmuştum. Boran'ın elleri bedenimde gezintiye çıkmıştı. Nefes almayı bile unutmuş, birbirimizin dudaklarının keyfini çıkarıyorduk.

Bir zamanlar üstümüzde olan kıyafetlerimiz şuan yerlerdeydi. Ne ara kıyafetlerimizi çıkardık onu bile bilmiyordum. Bedenlerimiz alev almış, bu alevi söndürmek ister gibi birbirimizi öpüyorduk. Boran bacak arama girince tek bir vücut olmuş gibi hareket etmeye başladık.

Nefes seslerimiz duvarlara çarpıyor, gerisinde izler bırakmadan kayboluyordu. "Rojinim." diyen ve nefes nefese kalan Boran'ın terli yüzüne baktım. Benimde alnımdan akan ter damlaları başımın altındaki yastığı ıslatıyordu. "Boranım." dediğim zaman dudaklarıma öpücük kondurmuş "Seni seviyorum kadın." diye fısıldamıştı. Yüzümdeki gülümsemeyle "Bende seni seviyorum adam." diye fısıldamıştım.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin