Bölüm 53

622 25 1
                                    

Perdeyi kenara çekmiş, pencereyi açmıştım. Temiz havayı içime çekmiş bahçedeki yemyeşil çimenlere bakmıştım. Bahçe'nin bir kaç tarafına dikilen rengarenk güller bahçeye ayrı bir hava vermişti. "Rojin hadi hastaneye gitmiyor muyuz?" diyen sesle arkamı döndüm. Boran oturma odasının girişinde durmuş bana bakıyordu. "Beni sen mi götüreceksin?" dedim. "Tabiki ben götüreceğim." demişti. Koltukta oturan Berfe hanıma bakışlarımı çevirdim. "Anne ben sütümü sağdım. Bebek ağlarsa verirsin." dedim. "Tamam kızım sen merak etme." dedi.

Boran'ın arabasına doğru gidip arabaya binmiştik. Hastaneden taburcu olalı tam iki hafta olmuştu. Bugün dikişlerimi aldırmak için hastaneye gidiyorduk. "Hava bugün çok güzel hastaneden sonra çay bahçesine gidelim mi?" demişti. "Sen git çay bahçesine ben gelmeyeceğim." dediğim zaman sesli şekilde nefesini vermişti. "Bana neden böyle davranıyorsun?" diye sordu. "Biraz düşün istersen. Belki bulursun." dedim. Müzik açmış ve arkama yaslanmıştım. Başımı çevirip Boran'a baktım. Gözlerinde güneş gözlükleriyle daha bir yakışıklı olmuştu. Çantamdan güneş gözlüğümü çıkarıp bende takmıştım.

Hastanenin otoparkına arabayı park ettiği zaman arabadan inmiştik. Güneş gözlüğünü çıkarıp çantama atmıştım. Çantamı omzuma asmış, Boran'ın peşinden hastaneye girmiştim. Girişte danışma yerinde oturan kız, Boran'ı baştan aşağı süzünce kıskanmıştım. "Hoş geldiniz." demiş ve direkt Boran'a bakmıştı. Boran'da kıza bakmış ve gülümsemişti. "Hoş bulduk, Doktor Gökhan bey odasında mı acaba?" demiş ve göz ucuyla bana bakmıştı. "Evet sizi bekliyor." diyen kız parmaklarının arasında ki saç tutamıyla oynamıştı. "Hadi gidelim." diyen Boran'ın kolundan tutup onu durdurmuştum.

Boran anlamayan gözlerle bana bakmış "Gülüm ne oldu?" diye sormuştu. Sekreter kıza bakışlarımı çevirdim. "Senin gözlerin sadece erkekleri mi görüyor?" diye sordum. Sekreter kaşlarını yukarı kaldırıp "Ne diyorsunuz anlamadım." dediği zaman "Direkt olarak kocama baktınız. Gözleriniz de sorun varsa ben zevkle o gözlerinizi oyup elinize verebilirim. Onunla da kalmayıp saçlarınızı da yolarım." dedim. Kız korku dolu gözlerle gözlerimin içine bakmıştı. Bakışlarımı Boran'a çevirmiş "Seninde gözlerini oymadan buradan gidelim." dedim ve yürümeye başladım. "Rojin beklesene." diyen ve elini koluma koyup beni durduran Boran'a baktım.

"Sen beni mi kıskandın?" demiş ve gülümsemişti. "Senin neyini kıskanacağım, sadece kızın bakışlarından rahatsız oldum." dedim. "Tabi canım kesin öyledir." demiş ve sırıtmaya devam etmişti. "Doktor bey bizi bekliyor." dedim ve onu beklemeden yürüdüm. Doktor'un odasının önüne gelince Boran kapıyı çalmıştı. "Girin." sesiyle kapıyı açmış ve içeri girmiştik. Gökhan bey bizi görünce oturduğu yerden ayağa kalkmıştı. "Hoş geldiniz." demiş ve elini bana uzatmıştı. "Hoş bulduk." diyen Boran onun elini sıkmıştı.

Gökhan beyin kısa süreli yüz ifadesi değişmişti. Ama sonra kendini toplamış ve yeniden gülümsemişti. "Buyurun oturun." demiş ve yerine oturmuştu. Masanın önünde duran sandalyelere oturmuştuk. "Seni burada görmeyi beklemiyordum." diyen Doktor, Boran'a bakmıştı. "Karımı yalnız bırakamazdım." dedi. Doktor daha sonra bakışlarını bana çevirmişti. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diyen Gökhan beye baktım. "Artık biraz daha iyiyim." dedim. "İyi olmana sevindim." demişti.

Önündeki dosyayı açmış ve bakmıştı. "Sana yazdığım ilaçları her gün kullanıyorsun değil mi?" diye sordu. "Evet günü gününe ilaçlarımı alıyorum." dedim. Elindeki kalemle dosyaya bir şeyler yazmış ardından ayağa kalkmıştı. "Hadi gel dikişlerini alalım." demiş ve orada bulunan odaya doğru gitmişti. Ayağa kalkıp Doktor'un arkasından gittiğim sırada Boran'da benim arkamdan gelmişti. "Rica etsem karnını açıp buraya uzanır mısın?" demiş ve orada bulunan sedye tarzında yatağı göstermişti.

Doktor arkasını dönmüş ve gerekli malzemeleri hazırlamaya başlamıştı. Yatağa uzanmış ve karnımı açmıştım. Uzun elbise giydiğim için açıkta kalan bacaklarlarıma Boran hemen yeşil bir örtü örtmüştü.

Gökhan bey yanıma gelmiş elindeki ilaçlı pamukla önce ameliyat yerimi temizlemişti. Sonra elleriyle iltihap var mı yok mu kontrol etmişti. "Güzel iltihap yok." demişti. Ardından makasla dikişlerin her iki ucunu kesmişti. "Şimdi misinayı çekeceğim korkma tamam mı?" demişti. Başımı olumlu anlamda sallamıştım. "Çekiyorum, çektim." demiş ve misinayı makasla çekmişti. Biraz canım yanmıştı ama hemen geçmişti. "Geçmiş olsun." deyip gülümsemişti. "Teşekkür ederim." dedim. Bakışlarım Boran'a kaydığında göz göze gelmiştik. "Kalkabilirsin." diyen Doktor'un sesiyle bakışlarımı Boran'dan çekmiştim.

Boran'ın yardımıyla üstümü düzeltmiş ve sedyeden kalkmıştım. Doktor Gökhan bey tekrar kendi yerine geçip oturmuştu. Bizde masanın önündeki yerlerimize geçip oturmuştuk.

"Sana yazacağım kremleri her gün kesi yerine süreceksin tamam mı?" demişti. "Tamam." dedim. "Senden iki hafta sonra yine kontrole gelmeni isteyeceğim." demişti. "Tamam gelirim." dediğim sırada Boran elimi tutmuş "Tamam geliriz." demişti. Doktor'un yazdığı reçeteyi elinden almış "Başka bir şey yoksa biz gidiyoruz." demişti. "Başka bir şey yok gidebilirsin." diyen Gökhan bey elindeki kalemi parmaklarının arasında çeviriyordu. Elimi Boran'ın elinin arasından çekmiştim. "Her şey için teşekkür ederim." demiş ve ayağa kalkmıştım.

Gökhan bey'de ayağa kalkmıştı. "Tekrar görüşmek üzere kendine iyi bak." demiş ve elini uzatmıştı. Göz ucuyla Boran'a baktığımda kaşlarını çattığını görmüştüm. Elimi uzatmış ve Doktor'un elini sıkmış "Görüşmek üzere." demiştim. Boran nefesini sesli şekilde vermiş ve ayağa kalkmıştı. "Hadi gidelim." demiş ve kolumdan tutup beni dışarı çıkarmıştı. Kolumu elinin arasından çekmiş "Sen ne yapıyorsun!" diye sitem ettim. "Asıl sen ne yapıyorsun!" deyip sitem etmişti. "Neyse kavga etmek istemiyorum." dedim ve yürümeye başladım.

Arabanın oraya gelince arabaya binmiştik. Boran arabayı çalıştırmış ve hastanenin bahçesinden çıkmıştık. "Sekter kıza gülümseyince bir şey olmuyor ama değil mi!" diye sitem ettim. "İkisi aynı şey değil. Ben nezaket gereği gülümsedim." demişti. "Tabi canım kesin öyledir." dedim. Boran'ın eve doğru sürmediğini anlayınca ona döndüm. "Eve gitmiyor muyuz?" dedim. "Canım eve gitmek istemiyor." demişti. "Can ağlar, hem onu emzirmem lazım." dedim. "Bir şey olmaz sütünü sağıp koydun. Hem annem ona bakar." demişti. "Boran durdur arabayı!" diye sitem ettim.

"Sadece çay içeceğiz ne büyük olay çıkardın." demişti. "Ben oğlumun yanına gitmek istiyorum." dedim. Nefesini burnundan vermiş "İyi tamam." demiş ve arabayı çevirmişti. Gözlerimi yüzüne çevirdiğim zaman ifadesiz bakışlarla önüne baktığını gördüm. Güneş gözlüğünü alıp gözüne takmıştı. Ardından sigara paketinden bir sigara alıp yakmış ve yan tarafındaki camı açmıştı. "Bana kızdın mı?" diye sordum. "Neden kızayım ki sende haklısın." demiş ve sigarayı ağzına koymuştu. Arkama yaslanmış yan tarafımdaki camdan dışarıya bakmıştım.

Kırmızı ışıkta durduğumuz zaman bana dönmüştü. "Bu neyin cezası? Neyin intikamı?" diye sordu. "Para hırsın yüzünden doğru düzgün bir hamilelik bile yaşayamadım. Hep ağladım hep acı çektim ama sen yanımda yoktun. Şimdi beni konuşturma." dedim. Kırmızı yeşile dönerken gaza basmıştı.

Araba evin önünde durunca onu beklemeden arabadan inmiştim. Hamile olduğum zamanlar aklıma gelince gözlerim dolu dolu olmuştu. Kapı ziline basmış beklemeye başlamıştım. "Neden benden kaçıyorsun?" diye sormuş ve yanıma gelmişti. "Senden falan kaçmıyorum, bebeğim acıkmıştır." dedim. "O bebeği bile benden daha çok seviyorsun." demiş ve açılan kapıdan içeri girmişti. Bende orada öylece kalakalmıştım. Şimdi de bebeğimi kıskanmıştı?

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin