Bölüm 29

1.8K 35 8
                                    

Aylardan sonra gelin geldiğim odaya giriyordum. Elimdeki valizi bir köşeye koyup etrafıma göz gezdirdim. Her şey bıraktığım gibiydi. Boran beni annemlerin evine bırakmak yerine kendi evine getirmişti. Berfe hanım gözündeki yaşlarla benden özür dilemişti. Ona acıdığım için değil, sırf Boran'la aramızı tekrar bozmasın diye affetmiştim. Daha doğrusu affetmiş gibi yapmıştım. Valizimi yatağın üstüne koyup içindeki her şeyi dolabıma yerleştirdim. Odanın kapısı açılmış ve Boran içeriye girmişti. "Gülüm benim şirkete gitmem lazım." dediği zaman benim yüzüm düşmüştü. "Asma böyle suratını." deyip bana hüzünle bakmıştı. "Senin gitmeni hiç istemiyorum." dedim. "Biliyorum ama gitmem lazım." deyip yanıma gelmişti. Parmakları çenemi okşamış, başımı yukarı kaldırmıştı.

Dudakları dudaklarımla buluşunca içimdeki kelebekler pır pır etmişti. Boran geri çekilmiş ve yüzündeki mutlulukla bana bakmıştı. "Sana yakında bir sürprizim var." demişti. İçimdeki heyecanla ona bakıp "Ne?" diye sordum. "Sürpriz bu söylenmez, söylenseydi sürpriz olmazdı." deyip ardından "Hadi ben artık gideyim, akşam görüşürüz." demiş ve gitmişti.

Yüzümdeki mutlulukla kapattığı kapıya bakıyordum. Acaba bana ne sürpriz yapacaktı? Kafamdaki düşüncelerle banyoya girdim. Üzerimdeki kıyafetlerimi çıkarıp duşa girmiştim. Suyun beni rahatlatmasına izin verdim. Bedenim gevşerken bütün yorgunluğumda uçup gitmişti.

Üzerimdeki bornozla odama girmiş ve dolabımın karşısına geçmiştim. Dolaptan siyah bir elbiseyi alıp yatağın üstüne attım. Üzerimdeki bornozu çıkarıp iç çamaşırının ardından elbiseyi giymiştim. Saçlarımı tarayıp bağladım ve başıma bordo bir şal taktım. Elimdeki ruju dudaklarıma sürüp yanaklarıma da renk versin diye sürdüm. Aynadan son bir kez kendime bakıp çıktım.

Merdivenlerden inerken aşağıdan gelen seslerle olduğum yerde durmuştum. "Beni kovamazsınız!" diye sitem eden Berfin'in sesini duymuştum. Bu kızın sesi bile öfkeyle dolmama neden oluyordu.

Salona girdiğimde orada bulunanların bakışları bana çevrilmişti. "Bu kızın burada ne işi var?" diye soran Berfin bana öfkeyle bakıyordu. "Asıl senin burada ne işin var!" diye sitem ettim. "Yeter artık bırakın şimdi hesap sormayı!" diye gürleyen sesiyle bize bakan Serhat ağaya bakmıştım. Serhat ağa bakışlarını benden Berfin'e çevirmişti. "Sen utanmadan bu eve gelip bir de bize hesap mı soruyorsun?" demişti. Berfin nefesini vermiş "Bebeğimin babasının evine geldim." demişti. "Hangi babası?" diyen Harun'un sesiyle ona dönmüştük. Harun öfke dolu bakışlarıyla içeri girmişti. "Söylesene bu bebeğin babası kim?" diye sert bir sesle sormuştu. Bu soru karşısında donup kalan Berfin'e bakıyordum.

"Anne bu kızı sen başımıza bela ettin. Şimdi çek cezanı." diyen Harun annesine bakmıştı. Berfe hanım hiç bir şey diyememişti. Ama onunda bu durumdan şuan rahatsız olduğu anlaşılıyordu. "Şimdi defol git ve buraya gelme." diyen Harun bakışlarını Berfin'e çevirmişti. "Ben hiç bir yere gitmiyorum." diyen Berfin orada bulunan tekli koltuğa oturmuştu. "Kızım sen bela mısın?" diye konuşan Serhat ağa öfkeyle Berfin'e bakmıştı. "Beni bu eve siz getirdiniz. Şimdi neden kovuyorsunuz?" diye sormuştu. "Robin'le yattığın için olmasın." diyen Harun'a baktım.

Berfin dolu gözlerle ona bakmıştı. "Robin beni kandırdı. Beni oyuna getirdi." deyip gözündeki yaşları serbest bırakmıştı. Harun nefesini sesli şekilde verip "Sende onun oyununa kanmasaydın." demişti.

Berfin, ayağa kalkmış ve Berfe hanımın önünde diz çöküp "Anne lütfen beni affedin." demiş ve Berfe hanımın elini tutmuştu. "Artık seni ben bile affetmem." diyen Berfe hanım elini hışımla çekmişti. "Şimdi buradan git." deyip odadan çıkmıştı. Serhat ağada onun arkasından odadan çıkmıştı. Berfin ayağa kalkmış, dolu gözlerle bakışlarını bize çevirmişti. "Sen o çocuğu Robin'den peydahladın, o yüzden onun yanına git." dediğim zaman Berfin gözlerindeki öfkeyle bana bakmıştı. "Hadi Berfin evine git." diyen Harun elini Berfin'in omzuna koymuş onu oradan çıkarmıştı. Bir an önce bebeğin babası belli olsaydı da şu bela başımızdan gitseydi. Orada bulunan kanepeye geçip oturacağım zaman kapının zilini duymuştum.

Kapıyı açtığımda elinde kargo paketi tutan bir adamı görmeyi beklemiyordum. "Buyurun?" diye sorup adama bakmıştım. "Boran Mirzaoğlu'nun evi mi?" diye sormuştu. "Evet ben karısıyım." dedim. "Boran beye bir paket var. Kendisi evde mi?" diye sormuştu. Acaba bu paket kimden gelmişti? Kaşlarımı yukarı kaldırıp "Hayır kendisi evde değil ama paketi ben teslim alabilirim." dedim. Elindeki kağıtları bana uzatıp "Teslim aldığınıza dair şuraya imza atar mısınız?" demişti. Dediği yere imzamı atınca elindeki paketi bana verip gitmişti. Kapıyı kapatıp, yukarı odama çıktım.

Kutuyu orada bulunan sehpanın üstüne koydum. Boran'ın gelmesine daha çok vardı. Şimdi ben açsam acaba kızar mıydı? Ama içim içimi bir kere yemeye başlamıştı. Bir yanım hadi açsana diyordu. Diğer yanım dur açma diyordu. Kutunun her yerine baktım ama isim falan bulamadım. İçimdeki sese kulak asıp, kutuyu açmaya karar vermiştim. Derin bir nefes alıp kanepeye oturdum. Kargo poşetini kenarından açıp, kutuyu çıkardım. Kalbim nedense küt küt atmaya başlamıştı. Kutunun kapağını titreyen ellerimle açmıştım. Kutunun içinde çeşitli hediyelik eşyalar görmeyi beklemiyordum.

Hediyeler daha çok bir sevgiliye alınmış gibiydi. Kutunun kenarında bir not kağıdı buldum. Titreyen parmaklarımla kağıdı açtım. «Boran sana aldığım ama veremediğim hediyeleri şimdi kabul eder misin? Seni hep sevdim ve sevmeye devam edeceğim. Seninle ayrılmamız büyük bir hataydı, lütfen beni affet.. Seni seven Helin.» yazıyordu.

Bedenim titremiş, tüylerim diken diken olmuştu. Şimdi bu kız nereden çıkmıştı. Kağıdı yırtıp hediyeleri de çöpe atmak istiyordum. Kendimi sakinleştirip kutuyu kapattım ve tekrar kargo poşetine koydum. Odada ki hava bana yetmiyor ve nefes alamıyordum. Odadan çıkıp, kendimi orada bulunan balkona atmıştım.

Serin hava yüzüme çarpıp geçiyordu. Gözlerimin dolduğunu bile fark etmemiştim. Göz yaşlarım yanaklarımı yakıp geçiyordu. "Yenge sen burada mıydın?" diyen sesle gözlerimdeki yaşları sildim. Kader yanıma gelmiş ve bana bakmıştı. "Sen ağladın mı?" diye sormuştu. "Önemli bir şey değil." deyip gülümsemeye çalıştım. Gözlerini kısıp yüzüme bakmıştı. "Bence önemli bir şey hadi söyle." dedi. "Helin kim?" diye sordum. Kader'in şok olmuş gözlerindeki ifadeyi görebiliyordum. "Sen nereden" diye bilmişti. Onun sözünü kesip "Helin, Boran'ın eski sevgilisi mi?" diye sordum.

Kader bir şey dememiş ama başını olumlu anlamda sallamıştı. Kalbim o an kırılmış gibi acımıştı. Boğazıma kocaman bir yumru oturmuş, yutkunmamı engellemişti. "O kız, abini arıyor. Ona hediyeler gönderiyor." deyip gözümdeki bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Kader şaşırmış bir şekilde bana bakıp "Öyle mi?" diye sormuştu. "O kız ne yapmaya çalışıyor, bende bilmiyorum." diye bildim. "Abimin evli olduğunu bilmiyor mu?" diye soran Kader'e baktım. "Biliyor ama umurunda değil ki." dedim. "Merak etme, onun yaptıklarından sonra abim onun yüzüne bile bakmaz." demiş ve kolunu bana sarmıştı.

BERDEL (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin