Ağaç dallarında çiçekler açmış kırlar da papatya ve gelincikler boy vermişti. Güneş yeniden tüm ihtişamıyla etrafı ısıtmaya başlamıştı. Karnım o kadar şişmişti ki kendimi şuan bir penguen gibi hissediyordum. Boran babasının hissesini almış ve şirketin ortağı olmuştu. Serhat ağa, Robin'i cezaevinden çıkarmış ve ona bir ev tutmuştu. Harun ve Ruken ayrı eve çıkınca Berfe hanım üzüntüden yataklara düşmüştü. Harun artık abisi Boran'ın yanında çalışmaya başlamıştı. Onlar aslında Serhat ağa olmadan da güzel bir aile olmuşlardı.
"Yavru panda hadi pikniğe gidelim." diyen Boran'a ters ters bakmıştım. "Sen git dağ ayısı ben gelmiyorum." dedim. Boran kahkaha atmış ve yanağımdan makas almıştı.
"Gerçekten ben panda mıyım?" diye sordum. "Sen benim pofuduk pandamsın." demişti. Elini tutmuş ve ayağa kalkmıştım. "Her şeyi hazırladım. Sen sadece hazırlanıp arabaya bineceksin." demişti. "Önce üstümü değiştirmem lazım." dedim ve merdivenlerden çıkmaya başladım.
Boran bana yardım etmiş ve beraber merdivenlerden çıkmıştık. Yatak odasına girmiş ve dolabımın karşısına geçmiştim. Boran'ın yardımıyla üzerimdeki kıyafeti çıkarmıştım. Gözlerim göbeğime takılmıştı. Boran arkamdan bana sarılmış, ellerini karnıma koymuştu. "Şimdi burada minik panda mı var?" deyip gülümsemişti. "Boran!" diye sitem etmiş aynadaki sırıtan yüzüne bakmıştım.
Dolaptan açık pembe gebelik kıyafetimi çıkarmış ve onu giymiştim. Başıma da beyaz bir şal takmıştım. "Sen neden bir anda bana bu kadar iyi davranıyorsun?" diye sordum. "Ben her zaman böyleydim." demişti. "Sen her zaman böyle değildin. Bilmediğim bir şey mi var?" dedim. "Hiç bir şey yok, ne olmasını istersin." dedi. Nefesimi vermiş ve ona bakmadan dışarı çıkmıştım. "Gerçekten ne olmasını bekliyorsun?" diye sormuştu.
Boran'ın elleri beni durdurmuş, kendine doğru çevirmişti. "Sen vicdanını rahatlatmaya çalışıyorsun." dedim. "Ne alaka? Neden böyle bir şey yapayım?" dedi. "Bilmiyorum artık." dedim ve gözlerinin içine imalı bakışlarla baktım.
"Asuman'dan mı bahsediyorsun?" demişti. "Ben bir şey demedim. Sen söyledin." dedim ve arkamı dönüp merdivenlerden inmeye başladım. Boran'da arkamdan geliyordu. "Asuman'la aramızda hiç bir şey yok." dedi. "Boran umurumda değilsiniz!" diye sitem ettim ve evden çıktım.
Arabaya bindiğim zaman emniyet kemerini takmıştım. Boran'da direksiyonun başına geçmiş ve arabayı çalıştırmıştı. "Kavga mı ettiniz?" diye soran Harun'a bakmıştım. "Hayır sadece biraz atıştık." diyen Boran elini elimin üstüne koymuştu. "Siz hastaneye gitmiştiniz ne oldu?" diye sordum. "Ruken iki aylık hamileymiş." diyen Harun'un yüzü gülüyordu. "Hayırlı olsun." diyen Boran onlara dikiz aynasından bakmıştı.
Yeşil çimenlerin üstünde ayaklarımı uzatmış oturuyordum. Temiz havaya çıkmak ve çimenler de oturmak bana iyi gelmişti. "Kalk yerde oturma." diyen sese başımı çevirip bakmıştım. "Beni rahat bırak burası gayet iyi." dedim. "Rojin inat etme kalk yerden." demişti. "Ben değil sen inatçısın." dedim. Boran tam bir şey diyeceği zaman ayağının dibine gelen topla susmuştu. "Abi topu atar mısın?" diyen bir çocuk sesine bakışlarımızı çevirmiştik.
Boran topu eline almış "Maç yapalım mı?" diye çocuğa bakarak sormuştu. Çocuk yüzündeki gülümsemeyle "Olur nesine?" diye sormuştu. "Dört top dondurmaya ne dersin?" demişti. "Tamam." diyen çocuk arkadaşlarını çağırmış ve kendilerine kalenin yerini belirlemişlerdi. "Harun hadi maç yapalım." diyen Boran topu Harun'a atmıştı. Topu havada kapan Harun oturduğu yerden kalkmış ve onlara doğru gitmişti.
Çocuklar çok güzel oynuyorlardı. Bazen Boran ve Harun onlara bilerek yenilseler bile güzel bir maç olmuştu. Etraftaki insanlar onlara alkış tutuyor arada tezahürat bile yapıyorlardı. Kahkahalar havada uçuşuyordu. "Oley biz kazandık." diyen çocuğun başını okşamış "Hadi şu ileri de ki dondurmacıya doğru koşun geliyorum." diyen Boran'a bakmıştım. Çocuklar koşarak dondurmacının etrafını sarmıştı. Boran sözünü tutmuş ve her çocuğa dört top dondurma almıştı. Harun ve Boran ellerinde iki çift dondurma külahı ile yanımıza gelmişlerdi. Boran'ın uzattığı dondurmayı almış ve iştahla yemeye başlamıştım. Sıcak havada dondurma iyi gelmişti.
Boran ve Harun mangalın başına geçmişlerdi. Ben ve Ruken'de salata yapıyorduk. "Rojin biliyor musun bizim bir tane değil, iki tane bebeğimiz olacakmış." diyen Ruken'e bakmış "Gerçekten mi? Bu çok güzel bir haber." demiştim. Yüzündeki gülümsemeyle başını evet anlamında sallamıştı. "Bazen korkmuyor değilim." diye bilmişti. "Neden?" diye sordum. "İkisiyle nasıl baş edeceğim." dediği zaman sesi titremişti. Elini tutmuş ve ona gülümsemiştim. "Ben ne güne duruyorum. Hem bak Rojda var, Kader var, sonra Berfe annemiz var." dedim ve elini sıktım. "Çok teşekkür ederim." demiş ve tebessüm etmişti. Orada bulunan masanın üstüne örtü örtmüş ve sofrayı hazırlamıştık.
"Harun yeter artık gülmekten karnıma ağrılar girdi." demiş ve onun koluna vurmuştum. Gözündeki yaşları silen Harun "Sen bizim tertipi görsen, gülmekten yerlere yatarsın." demişti. "Bence ortada gülünecek bir şey yok." diyen ve gözlerini üzerime diken Boran'a aldırmamıştım. "Sonra ne olmuş." demiş ve Harun'a bakmaya devam etmiştim. Boran nefesini burnundan vermiş ve ayağa kalkmıştı. Az ilerideki ağacın altına gidip sigara yakmıştı.
"Komutanım bu köpek neden havlamıyor? diye sormuş. Komutan bir bakmış köpek baygınlık geçiriyor." demişti. Sesiyle ve elleriyle komutanın taklidini yaparak anlatıyordu. "Komutan da sen nasıl bir insansın hemen kaybol dedi." demiş ve kahkaha atmıştı.
Harun ve Ruken'i evlerine bırakmış, evimize dönüyorduk. "Bakıyorum da Harun'la çok iyi anlaşıyorsunuz?" diyen ve sesindeki sert tınıyı gizlemeyen Boran'a başımı çevirdim. "Evet kafa dengi bir çocuk." dedim. Direksiyonu tutan parmakları bembeyaz olmuştu. "Ne o yoksa kıskandın mı?" dedim. "Neden kardeşimi kıskanayım." dedi. "İyi o zaman yarın onunla yüzmeye gitmeme ses çıkarmazsın o zaman." demiştim.
Fren sesi kulakları sağır eder gibi ciyaklamıştı. Boran öfke dolu bakışlarını bana çevirmiş "Ne yüzmesi?" diye sormuştu. "Harun'la göle yüzmeye gidecektim." dedim. Aslında öyle bir şey yoktu. Sırf şuan ne tepki verecek diye öyle söylemiştim. Korna sesleri gelince arabayı çalıştırmış ve tekrar yola çıkmıştı. "Bana güzel bir mayo alalım mı?" dedim. Boran nefesini burnundan vermişti. "Bence bikini giy, güzel göbeğini ortaya çıkartırsın." demişti.
Odanın kapısı hışımla açılınca o tarafa dönmüştüm. "Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun?" demiş ve yanıma gelmişti. "Ne oldu ki?" diye sordum. "Bir zamanlar yanımda soyunmaya utanan sen. Mayo giyip yüzmeye mi gideceksin." dedi. "Evet ne olmuş yani." dedim ve başımdaki şalı çıkardım. "Ne demek ne olmuş lan! Ben seni o halde dışarı çıkarır mıyım sanıyorsun!" diye sitem etmişti. Onun söylediklerine aldırmadan üzerimdeki elbiseyi çıkarmıştım.
Boran'ın gözleri beni baştan aşağıya süzmüştü. Yutkununca adem elması aşağı yukarı hareket etmişti. Gözlerinin içine bakmış ve ona arkamı dönmüştüm. Dolaptan yeni elbise bakmaya başlamıştım. Arkamdaki varlığıyla bana nedense sıcak basmıştı. Odanın serin havası çıplak bedenimde dolaşıp tüylerimi diken diken ediyordu. "Hadi giyin." demiş ve boğazını temizlemişti. "Sen bana karışamazsın." dediğim zaman beni dolapla arasına sıkıştırmıştı.
"Demek öyle oyun mu istiyorsun?" demiş ve kulağıma fısıldamıştı. Sütyenimin kopçasını açmış, göğüslerimi serbest bırakmıştı. Hamile olunca göğüslerim neredeyse iki beden büyümüşlerdi. Göğüslerimde dolaşan elleriyle alt tarafıma sıcak basmıştı. "Boran lütfen yapma. Hem bak hamileyim." dediğim zaman sesim titremişti. "Korkma bir şey yapmayacağım." demişti. Kalçama inen elleri onları sıkınca ağzımdan ufak bir çığlık kopmuştu.
Beni kendine çevirmiş, dudaklarımı dudaklarına bastırmıştı. Alt dudağımı dişlerinin arasına almış ve emmeye başlamıştı. İçimdeki zevk dalgası bir volkan gibi patlamak istiyordu. Ellerimi onun göğsüne koymuş ve onu kendimden uzaklaştırmıştım. İkimizde o an nefes nefese kalmıştık. Kendimi bir anda onun kucağında bulmuştum.
"Boran beni düşüreceksin." demiş ve elimi boynuna sarmıştım. Beni yatağa yatırmış, karnıma dikkat ederek üstüme uzanmıştı. "Şuan alev alev yandığını biliyorum." dediği zaman gözlerim kocaman açılmıştı.
Yanaklarım kızarmış, gözlerimi ondan kaçırmıştım. Elini alt tarafıma getirmiş ve külodumu tutup çıkarmıştı. "Şimdi sana yaşatacağım zevkin tadını çıkar." demiş ve bacak arama doğru eğilmişti. Dilinin dokunduğu yerler alev alev yanıyordu. Parmaklarımın arasındaki çarşafı sıkıyordum. Ağzımı açtığım zaman ağzımdan iniltiler dökülmeye başlamıştı. Gözlerimi kapattığımda kendimi bulutların üstünde hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
Ficção Geral{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...