Elimde tuttuğum kocaman bir buket çiçeğe bakıyordum. Üzerindeki notta «Biliyorum hatalıyım, o yüzden beni affet diyemiyorum. İlkini saymazsak bu ilk çiçeğini benden al istedim.» yazıyordu. Dudaklarımın kenarı istemsizce yukarı doğru kıvrılmıştı. Gerçekten ilk defa birinden çiçek alıyordum. Boran'ın beni istemeye gelirken getirdiği çiçeği saymazsak bu mutlulukla aldığım ilk çiçekti. İçimdeki kelebekler ayaklanmış midemde uçuşuyordu. Çiçekleri burnuma dayayıp kokularını içime çektim. "Yenge çiçekleri abim mi göndermiş?" diye soran ve elimdeki bukete bakan Kader'e bakıp "Evet." dedim. "Çok güzeller." demişti ve yüzündeki mutlulukla yanıma gelmişti.
"Evet güzeller ama abini yine de affedemem." dedim. "Bencede affetme." diyen Harun bana göz kırpmıştı. "Senin değerini anlasın." demiş ve elindeki izmariti küllükte söndürmüştü. Harun ve Kader bize misafirliğe gelmişlerdi. Elimdeki çiçekleri bir vazonun içine koymuş ve odama götürmüştüm. Telefonum çalınca arayana baktım. «Boran» arıyordu. Boğazımı temizleyip telefonu açtım. "Efendim." dedim donuk bir ses tonuyla.. "Alo Rojin nasılsın?" diye sormuştu. "İyiyim sağol sen nasılsın?" diye sordum. "Bende iyiyim." demişti. "Neden aramıştın?" diye sordum. "Rica etsem dışarı çıkar mısın?" demişti.
Telefon kulağımda, perdeyi aralamış, camdan dışarıya bakmıştım. Boran'ın arabası evimizin önünde park etmişti. "Boran gelemem işim var." dedim. "Sadece beş dakika." demişti. Nefesimi verip "Tamam geliyorum." dedim. "Tamam bekliyorum." demiş ve telefonu kapatmıştı. İçimde nedense büyük bir heyecan vardı. Kalbim paramparça kırılsa da onu yine de seviyordum. Aynanın önüne geçip başımdaki şalı düzeltmiştim. Ellerim heyecandan mı bilmiyorum ama titriyordu. Nefesimi alıp verdim ve odadan çıktım.
Oturma odasına geçip "Benim beş dakika dışarı çıkmam lazım." dedim. "Tamam sen keyfine bak." diyen Rojda gülümsemişti. Onlara bakıp gülümsedim ve dışarı çıktım.
Boran arabadan inmiş ve kaputa yaslanmış, beni bekliyordu. Beni görünce yüzündeki gülümsemeyle arabanın kapısını açmıştı. "Nereye gideceğiz?" diye sordum ve ona doğru gittim. "Gidince görürsün." demişti. "Beş dakika demiştin." dedim. "Hadi bin arabaya." deyip bana bakmıştı. Arabaya bindiğimde kapımı kapatmış, direksiyonun başıma geçip arabayı çalıştırmıştı. Arkama yaslanmış, nereye gideceğimizi düşünüyordum. "Gönderdiğim çiçekleri beğendin mi?" diyen sesiyle ona döndüm. "Evet güzeller." deyip başımı yan tarafımdaki cama çevirdim. "Beğenmene sevindim." dedi ve ardından "Nereye gittiğimizi merak ediyor musun?" diye sormuştu. "Evet merak ediyorum. Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Balayına gidiyoruz." dediği zaman gözlerim kocaman açılmıştı. "Balayına mı?" diye sormuştum. "Evlendiğimizde balayına gitmemiştik." demiş ve bana kısa bir bakış atmıştı. "Beş dakika diyordun?" diye sordum. Boğazını temizleyip yutkunmuştu. "Seni evden çıkarmak içindi." deyip bana bakmıştı. "Ben hiç bir yere gelmiyorum. Lütfen arabayı durdur." dedim. "Mutlu olursun sanmıştım." deyip nefesini vermişti. "Kendini affettirme çabaların işe yaramıyor." dedim. "Peki söyle ne yapayım?" diye sordu. Bakışlarımı ona çevirip "Kendi evimize çıkarsak belki o zaman seni affederim." dedim. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakıp "Sen nasıl istersen." demişti.
"Balayına nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Kapadokya." demişti. "Ama ben hazır değilim, hem valizim bile yok." dedim. "Merak etme valizin bagajda." dedi. Ona kaşlarımı kaldırıp anlamayan gözlerle baktım. "Rojda sağolsun." deyip gülümsemişti. Hayatımda ilk defa tatile gidiyordum. Boran müzik açmış ve onu dinliyorduk. İkimizde konuşmuyorduk ama mutluyduk. Araba havalimanına gelince arabadan inmiş ve valizlerimizi elimize almıştık. Valizleri kontrol noktasından geçirip biletlerimizi almış ve uçağa binmiştik.
İlk defa uçağa bindiğim için biraz heyecanlıydım. Yanımda oturan Boran'ın kolunu tutmuş ve kalkış için hazırlanmıştım. "Korkuyor musun?" diye soran Boran'a gözlerimi açıp bakmıştım. "Hayatımda ilk defa uçağa biniyorum." diye bilmiştim. "Korkma ben yanındayım." deyip elimi tutmuştu. Uçak kalktığı zaman içimdeki panik dalgası da yok olmuştu.
Uçak, beyaz pamuk gibi bulutların üstünde süzülüyordu. "Hoş geldiniz, ne alırdınız?" diye soran Hostes'e baktım. "Viski alabilirim." diyen Boran'a bakışlarımı çevirmiştim. "Bu saatte alkol mu alacaksın?" diye sordum. Boran başını bana çevirip bakmıştı. "Sadece bir bardak içeceğim." deyip Hostesin uzattığı bardağı eline almıştı.
Hostes kız bana bakmış "Siz ne alırdınız?" diye sormuştu. "Alkolsuz kokteyl lütfen." dedim. Başını sallayıp, kokteyl bardağını bana uzatmış "Afiyet olsun." deyip gitmişti.
İçeceğimi bitirip koltuğu biraz geriye yatırmıştım. "Sayın yolcularımız. Lütfen yerinize geçip, kemerlerinizi bağlayın." diyen sesle gözlerimi açmıştım. Uçak piste hafif bir iniş yapmıştı. Yerlerimizden kalkıp uçaktan inmiştik. Valizlerimizi teslim aldıktan sonra havalimanından çıkıp kapının orada bizi bekleyen limuzine binmiştik. Bakışlarımı Boran'a çevirmiştim. "Böyle bir şeyi hayal etmemiştim." dedim ve gülümsedim. "Seni balayı yapacağımız otele taksiyle götüremezdim." deyip mini bardan bir şişe şampanya çıkarmıştı.
Elindeki şişeye bakıp "Ben alkol içmem." dedim. "Merak etme bu alkolsuz şampanya." demişti ve şişeyi açmıştı. İki bardağı doldurup birini bana uzattı. Elindeki bardağı alıp küçük bir yudum içmiştim. Tadı çok hoşuma gidince tekrar içtim. "Gerçekten alkolsuz." diyen Boran elindeki bardaktan bir yudum almıştı.
Şuan sanki bir rüyadaymışım gibi hissediyordum. Araba durunca arabadan inmiştik. Otel görevlisi bizi kapıda güler yüzle karşılamıştı. "Buyurun hoş geldiniz." deyip bize odamızın anahtarını vermişti. "Balayı suitiniz hazır. Arkadaşlar size valizinizi taşımak için yardımcı olacaklar. Lütfen tatilinizin keyfini çıkarın." demişti. Asansöre binip üst kata çıkmıştık. Bir odanın kapısının önüne gelince durmuş, görevlinin açtığı kapıdan içeri girmiştik.
Adamlar bahşişlerini alınca gitmişlerdi. Boran bana dönmüş "Nasıl beğendin mi?" deyip etrafına bakmıştı. Gözlerimi etrafımda gezdirmiş "Evet çok beğendim." deyip gülümsemiştim. Yatağın üstüne kırmızı gül yaprakları serpmişlerdi. Odanın bir köşesinde jakuzi bile vardı. Boran yanıma gelmiş, elini çeneme koymuştu. Siyah gözlerimi gözlerine çevirmiştim. "Sana inanmadığım için çok pişmanım." demişti. "Boran ben artık bunları konuşmak istemiyorum. Ben tatilimin keyfini çıkarmak istiyorum." dedim. Boran yüzündeki gülümsemeyle dudaklarıma öpücük kondurmuştu. Dudaklarını öpmeyi bile özlemiştim. Geri çekilmediğimi gören Boran elleriyle yüzümü tutmuş, dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.
Birbirimizi o kadar çok özlemiştik ki nefes almayı bile unutmuştuk. Kalbim şuan resmen kulaklarımda atıyordu. Elleri üzerimdeki kıyafetleri bir bir çıkarıp yere atmıştı. Bende onun üstünde ne varsa çıkarıp yere atmıştım. "Seni seviyorum." diye fısıldayan Boran'a bakıp "Bende seni seviyorum." dedim.
Sırtım hafif bir şekilde yataktaki saten örtüye değmişti. Boran'ın öpücükleri bedenimi keşfe çıkmıştı. Dudaklarının dokunduğu her yer resmen eriyordu. Elimin altında duran çarşafı parmaklarımın arasına almıştım. Ağzımdan istemsizce iniltiler dökülmeye başlamıştı. Boran başını kaldırmış, yüzündeki mutlulukla bana bakmıştı. "Bundan sonra hep mutlu olacaksın." diye fısıldayıp yavaş yavaş içime girmişti.
Bu mutluluğun hiç bitmesini istemiyordum. Boran'ın yüzündeki ter damlaları bile şuan gözüme çekici geliyordu. Yüzündeki mutlulukla eğilmiş, dudaklarıma öpücük kondurup kalkmıştı. Yüzümdeki gülümsemeyle yataktan doğrulup ona baktım.
Boran içinde su ve köpük olan jakuziye girmiş ve bana bakmıştı. "Hadi Rojin gel." demişti. Yataktan kalkıp jakuziye girmiş, onun kucağına oturmuştum. Boran'ın elleri belimi sarmıştı. Burnunu boynuma gömmüş ve kokumu içine çekmişti. "Kokunu bile özledim." deyip fısıldamıştı. "Bende seni özledim." dediğim zaman belimdeki elleri beni kendine çevirmişti. "Ne olursa olsun hep sana inanacağım." demişti ve dudaklarımdan öpmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...