Boran'ın ailesinin evinde bir yas havası vardı. Ama o yas Berfin öldüğü için değil, Robin'in hapse girmesinden kaynaklanıyordu. O yüzden Serhat ağa evde kimsenin mutlu olmasına dayanamıyordu. Evde çalışanlar suratları beş karış evin içinde dolaşıyordu. Ne zaman oraya gitsem ruhum daralıyordu. Bugün oradan resmen kaçarak çıkmıştım. Şimdi evde yatak odamın banyosundaydım. Eczaneden aldığım gebelik testine bakıyordum. Bu bir hafta mide bulantısı çekmek bana hiç iyi gelmemişti. Testte çift çizgi görünce midemde o an kelebekler uçuşmaya başlamıştı.
Dünya durmuş ve ben o çizgilere odaklanmıştım. Şuan çığlık atmak ve herkese hamile olduğumu duyurmak istiyordum. Banyodan çıkıp elime telefonumu aldım ve Boran'ın numarasını bulup aradım. Bir kaç saniye sonra açılan telefondaki Boran'ın konuşmasına bile fırsat vermedim. "Boran ben hamileyim!" dedim ve içimdeki sevinç çığlığını dışarı çıkardım. "Ne? Ciddi misin?" diye soran ve sesinde heyecan bulunan Boran'da benim gibi sevinç çığlığı atmıştı. "Evet test yaptım." dedim. "Ben hemen geliyorum. Hastaneye gidelim tam emin olalım." demişti. "Tamam bekliyorum." dedim ve telefonu kapattım.
Elimdeki telefonu yatağa atmış ve dolabımın karşısına geçmiştim. Dolaptan lila renginde bir elbise alıp giydim. Küt küt atan kalbimle Boran'ın gelip beni almasını bekliyordum. Kapı zilini duyunca aşağıya inmiştim. Kapıyı açtığım zaman Boran beni büyük bir sevinçle kucaklamıştı. "Artık bizimde bir bebeğimiz olacak." demiş ve beni yere indirmişti. "Evet sonunda." diye bildim.
İçimdeki mutluluğu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalırdı. "Hadi gidelim." demiş ve elimden tutup beni dışarı çıkarmıştı. Boran'ın açtığı kapıdan arabaya bindim. Boran'da direksiyonun başına geçmiş ve arabayı çalıştırmıştı. İçimizdeki heyecanla yola çıkmıştık. Elimi karnıma götürüp koydum. Şimdi burada Boran ve benim bebeğimiz mi vardı? Araba durunca arabadan inmiş ve hastaneye girmiştik.
Doktor'un dediği yere uzanmış ve karnımı açmıştım. Uzun elbise giydiğim için açıkta kalan bacaklarımın üstüne yeşil örtü örtmüştüm. Karnıma sürülen soğuk jel biraz ürpermeme neden olmuştu. Doktor'un elindeki cihaz karnımın üstünde hareket etmeye başlamış ve sağ tarafımdaki ekrana siyah beyaz bir görüntü gelmişti. Avucumun içindeki Boran'ın elini sıkmıştım. Yüzümü çevirip yüzüne baktığımda gözlerini kırpmadan ekrana baktığını gördüm.
Boran'da benim kadar heyecanlıydı. "Tebrik ederim beş haftalık hamilesiniz." diyen doktor bana bakmış ve gülümsemişti. Yüzüme o an kocaman bir gülümseme yerleşmişti. Parmaklarımın üstündeki Boran'ın eli parmaklarımı sıkmıştı. Elimi kaldırmış ve parmaklarımın üstüne öpücük kondurmuştu. "Seni seviyorum." diye fısıldamıştı. "Artık kalkabilirsiniz." diyen doktor ayağa kalkmış ve masasının başına geçmişti. Boran'ın yardımıyla yattığım yerden kalkmıştım.
Elimdeki siyah beyaz ultrason kağıdına bakıyordum. Şimdi benim bebeğim bu beyaz nokta mıydı? "Bebeğiniz gayet sağlıklı. Geçmiş olsun." diyen doktora "Teşekkür ederiz." diyen Boran'la dışarı çıkmıştık. El ele tutuşup onun arabasına doğru gidiyorduk. Boran'ın çalan telefonu bizi yarı yolda durdurmuştu. Boran elindeki telefona bakmış ardından bakışlarını bana çevirmişti. "Sen arabaya git, ben hemen geliyorum." demiş ve elindeki araba anahtarındaki düğmeye basmıştı.
Daha sonra elindeki telefonu açmış ve kulağına dayamıştı. Bende arabaya doğru gidip arabaya binmiştim. Yan tarafımdaki aynadan Boran'ı görebiliyordum. Telefonda konuşurken volta atıyordu. Acaba şuan kiminle konuşuyordu? İçime nedense huzursuz bir his yerleşmişti. Telefon konuşmasını bitiren Boran arabaya doğru gelmişti. Arabanın kapısı açılmış ve Boran arabaya binmişti. Arabayı çalıştırmış ve biz yola çıkmıştık. "Kim aradı?" diye sordum ve ona baktım. Bana kısa bir bakış atmış "Önemli biri değil." demişti. "Boran kim aradı!" diye sitem ettim. "Şirketteki sekreter kız aradı." demişti.
"Ne istiyormuş?" dedim. "Dosyalarla ilgili bir şey sordu. Hem şimdi anlatsam anlayacak mısın?" demişti. Nefesimi verip kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Bu mutlu günümüzde kavga etmeyelim." diyen Boran'a bakışlarımı çevirdim. Bu bir haftadır ufak çaplı tartışmalarımız olmuştu. Arabanın eve gitmediğini anladığım zaman ona baktım. "Eve gitmiyor muyuz?" diye sordum. "Hayır." demiş ve arabayı baklava satan bir dükkanın önüne park etmiş ve arabadan inmişti. Boran dükkandan içeri girmiş ve gözden kaybolmuştu. Bana göre bana karşı tavırları çok değişmişti. Artık eskisi gibi bana aşkla bakmıyordu. Bu durumda beni içten içe yiyip bitiriyordu.
Şuan mutlu olması ve havalara uçması gerekirken neden böyle normal bir tepki vermişti. Yoksa ben mi her şeyi çok abartıyordum. Arabanın bagajı açılmış ve Boran elindeki baklava kutularını bagaja koymuştu. Daha sonra eski yerine geçip oturmuştu. "Bu mutlu haberi anneme vermeye gidiyoruz." demiş ve arabayı çalıştırmıştı. Gözlerim yüzünün her zerresini tarıyormuş gibi ona bakıyordum. Biliyordum o da benim gibi mutluydu. Ben şuan duygusala bağlayıp ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Bakışlarımı karnıma çevirdim. Şuan içim içime sığmıyordu. Parmaklarım karnımı okşarken yüzümde tebessüm oluşmuştu. "Artık bizimde bir bebeğimiz olacak." demiş ve sesindeki heyecanı gizlememişti. Bakışlarımı Boran'ın yüzüne çevirmiştim. "Evet bizimde bir bebeğimiz olacak." dedim. Kalbim küt küt atarken midemdeki kelebekler uçuşuyordu.
"Tebrik ederim kızım." diyen Serhat ağaya baktım. "Teşekkür ederim baba." dedim. "Rojin kızım çok mutlu oldum." diyen ve bana sarılan Berfe hanıma sarılmıştım. Geri çekildiği zaman elinin tersiyle gözündeki yaşları silmişti. Sanırım mutluluktan o da benim gibi ağlamıştı. "Tebrik ederim yenge." diyen Kader'e sarıldım. Harun ve Ruken'de yüzlerindeki mutlulukla bizi tebrik etmişti. "Ayakta kalma gel otur." diyen Berfe hanım beni yanına oturtmuştu. "Kaç aylık?" diyen Kader yanıma oturmuş ve elini karnıma koymuştu. "Beş haftalıkmış." dedim.
"Esma sofrayı hazırlayın." diyen Berfe hanım içeri giren Esma'ya bakmıştı. Esma başını sallamış ve sofrayı hazırlamaya koyulmuştu. "Şimdi benim küçük yeğenim burada mı?" diyen Kader'in sesindeki heyecanı duyabiliyordum. Sofra kurulmuş ve hep beraber geçip sofraya oturmuştuk. "Canın başka bir şey isterse söyle hemen alırım." diyen Boran'a bakıp tebessüm etmiştim.
"Kesene bereket abi." diyen ve elindeki baklavayı ağzına atan Harun'a "Afiyet olsun." diyen Boran çatalındaki baklavayı yemeye başlamıştı. Harun ve Boran kardeş olmasına rağmen farklı kişiliklere sahiplerdi. Harun çatal kullanmayı pek sevmiyor ve her şeyi eliyle yemeyi tercih ediyordu. Ama Boran tam aksine çatalla yemeyi tercih ediyordu. "Harun çatalla ye." diyen Ruken ters ters Harun'a bakıyordu. "Böyle daha lezzetli." diyen Harun bir baklavayı daha eline almış ve ağzına atmıştı.
"Aynı çocuk gibisin." diyen Ruken'in sözüyle gülmüştük. Serhat ağa ve Berfe hanım odalarına çekilince bizlerde bahçedeki kamelyaya oturmuştuk. Bahçe kapısından içeri giren Abimi ve Rojda'yı görünce yüzümdeki tebessümle ayağa kalkmıştım. "Rojin abim tebrik ederim." diyen abim bana sarılmıştı. "Teşekkür ederim abi." demiştim. "Hayırlı olsun yenge." diyen ve bana sarılan Rojda'ya sarıldım. "Allah seninde dualarını kabul etti." demiş ve yanıma oturmuştu. Evet Allah sonunda benimde dualarımı karşılıksız bırakmamış ve bana da bir tane bebek nasip etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...