Güneş Çiçeği Tarlası

616 34 33
                                    

🌻Güneş Çiçeği Tarlası🌻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌻Güneş Çiçeği Tarlası🌻

"Umutsuzluğu ilk kez hissetmiyordu fakat sesini ilk kez duyuyordu."

***
Y

ine aynı yolda ilerliyordu, bitik bir yüz, yavaş ve sarsak adımlarla haftalardır gittiği o odaya doğru ilerliyordu. Hep bir umutla giriyor, hep bir umutsuzluk ile çıkıyordu o odadan.

Artık bu koridorlar ona dar geliyordu, bir an önce buradan kurtulmak istiyordu. Ve yine, haftalardır geldiği o yere ulaştı.

'Lütfen, lütfen bu sefer uyanmış olsun. Allah'ım! Lütfen açsın o güzel gözlerini, ben o gözleri çok özledim,' dedi içinden.

Gözlerini kapattı, yavaşça, içindeki o bitmek bilmeyen umutla açtı kapıyı. Umudu sönmüyordu ancak onu ayakta tutmaya da yetmiyordu. Açtı gözlerini ama onun gözleri hâlâ kapalıydı, sanki yalnızlıkla geçirdiği o ayların inadına yapıyormuş gibi açmıyordu o güzel gözlerini.

Haftalardır oturduğu koltuğa doğru ilerledi, yavaşça oturdu ve her karışını ezbere bildiği odayı incelemeye başladı. Ona bakmaktan korktuğu için bir süre odayı incelemekle oyalandı. Sonra yavaşça ona doğru döndü. Aylardır gözlerini açmıyordu, aylardır sesini duymuyordu kardeşinin. İçindeki vicdan azabı her an, her saniye onu yiyip bitiriyordu.

Sessiz bir şekilde ağlamaya başladı; haykırmayı, sesli bir şekilde ağlamayı, hatta bu odaya girmeyi bile hak etmediğini çok iyi biliyordu.

Ellerini yavaşça uzattı ve diğer yarısının elini sanki hiç bırakmayacakmış gibi sımsıkı tuttu. "Elimde olsaydı eğer, o güne geri dönerdim. Sana sırtımı hiçbir zaman dönmezdim, bütün yaralarımızı beraber sarardık, belki bir gün iyileşirdik," dedi.

Mutluluktan uzak bir tebessüm sundu dudakları. "Ben çok üzgünüm, canım çok acıyor. Yapamıyorum, olmuyor. Bunca ay dayanmıştım ben, neden birkaç haftadır dayanamıyorum? Sensizliğe alışmıştım, neden şimdi seni deli gibi yanımda istiyorum?"

Ağlaması şiddetlendi, tuttuğu eli daha sıkı kavradı, kaybetmekten korkan masum bir bebek gibiydi.

"İzlediğim filmlerin çoğunda bu yatağa birileri yatardı, yatardı yatmasına ama birkaç günde iyileşirdi. Değer verdiği kişiler odaya girer, onunla konuşur, ona seslenir, geri dönmesi için ona yalvarırdı. Haftalardır, haftalardır sana yalvarıyorum, neden hâlâ uyanmıyorsun? Çok mu kırıldın bana, çok mu kırdım o masum kalbini? Biliyorum, çok fazla hata yaptım ama zamanı geri alamıyorum ki! O an bana en mantıklı gelen şey buydu ve ben de onu yaptım. Nereden bilebilirdim ki verdiğim kararın sonucunun böyle olucağını?"

Başını yere eğdi ve konuşmasına devam etti. "Bugün eve gittim ve senin odana girdim, en son nasıl bıraktıysam öyleydi. O ev sana dar geldi, değil mi? Yapamadın, sığamadın o eve. Kimse gelip tutmadı elinden, tutsa bile benim gibi iyi gelemedi sana."

Gözlerini kapattı ve bir süre, o güzel kalbin umutsuzluk içindeki ritimlerini dinledi. Umutsuzluğu ilk kez hissetmiyordu fakat sesini ilk kez duyuyordu.

"Çok kalamadım orada, hemen çıktım. Sonra kendi odama girdim ama orası bıraktığım gibi değildi. Yatak dağınıktı, etrafta senin eşyaların vardı. Çekmece açıktı. İçinde bir defterle kalem vardı. Onları sana ben hediye etmiştim, atmamana çok şaşırdım," biraz duraksadıktan sonra konuşmasına devam etti.

"Gerçi seni yarı yolda kimsesiz bırakan bendim, sen hep benim yanımda olmak isterdin. Neyse, o defteri elime aldım ama açamadım içini. Göreceklerimden korktum, çok korktum içinde yazanlardan ama artık korkaklık yok, kaçmakta yok. Bu gece o defterde yazanları okuyacağım. Ne kadar üzülecek olsam da, yıkılacak olsam da okuyacağım o defterde yazanları. Ben o defteri sana birlikte geçirdiğimiz güzel anıları ölümsüzleştir diye vermiştim ama içine ne yazdın bilmiyorum."

Derin bir nefes aldı. "Ben şimdi gidiyorum, o defterde yazanları bu gece okuyacağım. Kim bilir neler yazıyor o defterde. Yazdığın şeyler arasında güzel anılarımız mı daha çok canımı yakar, yoksa -eğer yazdıysan- bensiz geçen günlerinde yaşadığın acı mı daha çok canımı yakar diye düşünmeden edemiyorum. Neyse, onu da bugün anlayacağız."

İstemesede bıraktı diğer yarısının elini. "Bir daha ki ziyaretimde o güzel gözlerinle karşıla beni, olur mu? Belki bu bencillik ama lütfen, lütfen göreyim o güzel gözlerini. Bir kez olsun duyayım sesini. Ben kaç aydır sensiz yapabilirim sanıyordum ama yapamazmışım, insan yarım yaşayamazmış."

Yavaşça oturduğu koltuktan kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açmadan önce arkasını döndü ve son kez seslendi diğer yarısına. "Ben şimdi gidiyorum ama geri geleceğim, söz veriyorum. Artık, artık terk etmek yok."

Diğer yarısından ayrılmak istemese bile çıktı odadan, adımları eskisine göre daha yavaştı. Yüzleşeceği gerçeklerden korkuyordu, hem de çok korkuyordu ama korkunun bir faydası yoktu.

Hastaneden çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı, Elif'in anahtarını verdiği arabaya bindi ve sakin bir yer bulma arayışına girdi.

Bir süre sonra, kendisini güneş çiçekleri tarlasında buldu. 'Ne zaman canın sıkılırsa, bir şeye üzülürsen buraya gelip derdini çiçeklere anlat diye aldım bu tarlayı ama benim tercihim çiçeklere değil, bizzat bana anlatman!' demişti, diğer yarısı.

Zar zor dinen gözyaşları yine akmaya başlamıştı. Daha sonra etrafı güneş çiçekleri ile süslenmiş banka oturdu, bu bankı beraber süslemişlerdi. Kalbinde bir sızı oluştu, ağlaması şiddetlendi. Bir süre ağladı, kucağındaki defteri sımsıkı tuttu.

"Umarım, umarım okuduklarım canımı çok yakmaz çünkü biliyorum, benim canım okuduklarım kadar yanacak ama senin canın, hem yazdıkların hem de yaşadıkların kadar yaktı canını."

Tam defteri açacağı sırada çalan telefonuyla, eli hemen cebine gitti. Telefonda gördüğü isim ile beraber kalbi hızla atmaya başladı, hemen açtı telefonu. "Alo, bir şey mi oldu Ahmet?" Sesi korku doluydu. "Müsait miydin, kardeşim?" diye sordu, Ahmet.

"Evet, müsaitim. Bir gelişme mi vardı?" dedi aceleyle. "Kardeşinin yaptığı kaza ile ilgili açılan dava bugün kapandı," dedi Ahmet.

"Nasıl, neden kapandı? Kazaya sebep olan kişi mi bulundu yoksa?" dedi. "Kenan, sen neredesin?" dedi, Ahmet. "Tarladayım ama konumuzla ne alakası var?" dedi Kenan, sinirlenmeye başlamıştı.

"Bu söyleyeceğimden sonra sakin kalabilir misin bilmiyorum ama kardeşin o gün kaza yapmamış..." Bir süre duraksadıktan sonra konuşmasına devam etti,

"İntihar etmiş."


Selammm! Arabada şarkı dinlerken aklıma gelen bu konuyu 'Neden yazıya dökmüyorum?' dedim ve bu kitabı yazıp yayınlama kararı aldım. Açıkçası bu kitabı yazma sebebim kalemimi geliştirmek ve daha iyi eserler ortaya koyabilmek. Bu yolculukta umarım kalemim hoşunuza gider ve ben de kendimi geliştirebilirim. Sevgiyle ve sağlıkla kalın!

"Bitti Rüya" 19 Ocak, 2024 tarihinde yayında olacak.

Dipnot:Yanlışlıkla kitabı silmiş olabilirim. :D

Bitti Rüya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin