HERKESEE SELAMM
OYLE Bİ İCİMDEN GELDİ ASLİNDA BU YOKTU BU YOKTU ANASİNİ SATAYİM İCİMDEN GELDİ
NEYYYSEEEE HOS OKUMALARR :*
Pamuk eller satir arasi yorumlara/ 05.02.2024
Odanın dışından gelen rahatsız edici patırtılardan dolayı sarıldığım yastığı yüzüme bastırdım.
"Doktor! Bu son çağırışım haberin olsun." Hızlıca gözlerimi açıp sinirle ayağa kalktıktan sonra kapıyı açtım.
Açmaz olaydım.
Yumruk yaptığı elini kapıya vurmayı amaçladığı sırada kapıyı açtığım için savurduğu yumruğu kafama gelmişti. "Ah!" Elim başıma giderken acı bir bağırış çıktı dudaklarım arasından.
"Özür dilerim, özür dilerim." Kafamı tutup kendine çektiğinde ellerimle gelişigüzel vücuduna vuruyordum. "Az dikkatli olur musunuz komutanım ya?"
"Uyansaydın sen de. Kırk saat seni mi bekleyeceğim ben? Yürü buz koyalım." Omzumdan ittirip beni yönlendirdiğinde omzumu elinden kurtarıp hızlıca indim merdivenlerden. "Komutanım saat daha beş!" Tesadüfen bakışlarım saati bulduğunda gözlerimi kocaman açıp peşimden gelen komutana çığırdım.
"Eee?" Allah'ım sinirdi bu adam. Tam sinirdi! "Ne demek ee, ne demek ee? Görev yedide başlıyor, yol mesafesi en fazla 10 dakika, hazırlanma ve kahvaltı için 50 dakikalık uzun bir zaman dilimini düşünürsek benim bir saat daha uyumam lazım komutanım!"
"Fazla uyku zarar ve zaman kaybı." Kafama dayadığı buzdan kurtulup sinirle oturduğum sandalyeden kalktım. "Buradan bir uçarım size zaman kaybı diye bir şey kalmaz komutanım."
"Karşında komutanın ve kıdemli üsteğmen var farkında mısın sen?" Göz devirip kollarımı kavuşturdum. "Eve girdiğimiz an artık doktor komutan değil iki ev arkadaşı oluyoruz komutanım." Buzu tekrar kafamı dayayıp göz hizama kadar eğildi. "Hâlâ komutanımlı ve sizli konuşuyorsun ama doktor." Bakışlarımı kaçırıp bir adım geriledim. Sen çok takılmasana oraya komutan. "Ağız alışkanlığı o bir kere."
Elindeki buzu alıp buzdolabını açtım. Artık senli benli konuşma vakti gelmişti demek "Yemek yapmayı biliyor musun komutan?" Bir kaşı kalkarken dudağının kenarı da havalanmıştı. "Ne anlarım ben yemekten. Tek kaldığım zamanlar hep dışarıdan sipariş ediyordum."
"Hep masrafını- ay masrafsın komutan. Neyse ki artık benim gibi bir ev arkadaşın var."
"Zehirlenmek şu an amaçladığım şeylerden biri değil. Teşekkür ederim kalsın." Yan bir bakış attıktan sonra kahvaltı için temel malzemleri tezgaha koydum. "Eğer Ayşe sultan gibi birinin elinde büyüdüyseniz elinizin iş görmemesi seçenekler arasında bile olmaz."
"Ayşe sultan? Annen mi?" Göz devirip cıkladım. "Hayır nenem. Eski topraktır ve eli çok maharetlidir. Can ve benim elimiz bayağı bir iş görür o yüzden." Bir elimle buzu tuttuğumdan ocağı açması için gözlerimle ocağı gösterdim. "Can ne alaka?"
"Lisedeyken Can'la birlikte takılırdık diyordum ya, işte o yedi yirmi dört takılma gibi bir şeydi. Can'ın annesi ve babası ayrı, vekaleti babasındaydı. Babasının yoğun işlerinden dolayı da çok ilgilenemiyordu oğluyla. Can da benimle yakınlaşınca nenemin bir torunu daha oldu. Öyle işte."
"Vay be, mükemmel dostluk." Göz kırpıp kırdığım yumurtanın kabuğunu baş parmağımla ayırdım . "Komutanım böyle her gün afedersiniz kargaların bile bokunu yemediği saatte uyandırırsanız hiç iyi şeyler olmaz haberiniz olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜLKÜ
Novela JuvenilHer şey vaktini bekler, Ne gül vaktinden erken açar, Ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle! Senin olan, sana gelecektir. (MEVLANA) ☆ Ve benim, milletimin, bayrağımın şerefi de gayesi de vatandı. Büyük düşüncemiz vatandı. Bizi bizi yapan vatandı. Ye...