Bölüm 37 - "Persephone"

61.5K 2K 382
                                    


Yaralarım beklediğimden daha hızlı bir şekilde iyileşiyordu, karnımın üzerindeki ve bacağımın iç kısımlarındaki morluklar dışında neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Yaralarımın iyileşmesi dışında kaçmak için yaptığım her girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Elbette eskisi kadar aptal davranarak kaçmaya çalışmıyordum, normal bir şekilde odamdan çıkıyor, kapıya yöneliyordum. Ben daha kapıya varamadan da ya Christopher ya Lulu ya da Christopher'ın asistanı beni yakalıyordu. Bir şekilde atlatıyordum. Kimsenin numaralarımı yediği söylenemezdi ancak görmezden geliyorlardı. Christopher bile görmezden geliyordu, monotonlaştığı için mi yoksa bıktığı için mi böyle davrandığı bilinmez.

"Bayan Lutz,"

Okuduğun kitaptan başımı kaldırarak Lulu'ya döndüm. Evet, kitabım vardı. Christopher'ın kütüphanesinden yalvar yakar bir kitap istemiştim ancak o vermek yerine bana seçtiğim kitabın yenisini almıştı. Onda paylaşmanın "P"si yoktu.

"Bayan Lubitz geldi, aşağıda sizi bekliyor." dedi yumuşak ses tonundan ve yüzündeki gülümsemeden ödün vermeden.

"Pekala, geliyorum." dedim. 293. Sayfa numarasını aklıma kazıyıp kitabı yatağın üzerine bıraktım ve babetleri giyip Lulu'nun arkasından ilerlemeye başladım. Anlaşılan 'tasmamı' biraz daha sıkı tutuyorlardı.

Salonun çift kanatlı kapısının altından geçerken gözüme ilişen siyah elbiselere bakıyordum. Hepsi uzundu ve anladığım kadarıyla da pahalıydı. Bayan Lubitz -adını yeni öğrenmiştim, daha doğrusu soyadını- oturduğu koltuktan kalkarak bana döndü. Yine kavisli yüz hatları belli edecek bir makyaj yapmış ve saçlarını ensesinde sımsıkı toplamış, takım elbisesi jilet gibi ütülüydü. Christopher'ın gözde çalışanlarından olduğu duruşundan belliydi.

"Bayan Lutz," diyerek başını hafifçe eğdi.

"Bayan Lubitz," diyerek aynı şekilde selamladım.

Hım.

Soyadlarımız benziyordu.Eliyle yeni fark ettiğim misafirini göstererek "Gail Martin," diyerek tanıttı.

Gail elini tokaşmak için uzattı, karşılık vereceğim sırada Bayan Lubitz Gail'in elini indirdi ve ters bir bakış attı. Christopher'la birkaç saat geçirmiş birisi bile az çok bunu neden yaptığını anlayabilirdi ve görülen o ki Gail henüz Christopher'ın nefes aldığı bir ortamda bulunmamıştı.

Bozuntuya vermeyerek genişçe gülümsedim, hafif bir tebessümle karşılık verdi.

"Merhaba, Bayan Lutz. Tanıştığımıza memnun oldum." dedi kibar bir şekilde.

"Ben de, Bay Martin," diye karşılık verdim. Aramızdaki sessizliğin daha fazla uzamasına müsaade etmeden Lubitz araya girdi.

Soğuk tonlamasından ödün vermeden "Başlayalım Bay Martin," dedi.

Gail başını onaylar anlamda sallayarak kıyafetlere doğru ilerlerken biz de koltuğa yerleştik. Bir saat boyunda yirmi farkı kesimde siyah elbiseyi kumaşından, kesimine, hangi kombinle daha iyi gidebileceğine dair uzun uzadıya anlattı. En sonunda benim için seçilen yirmi kadar elbise birer birer mankenlere giydirildi ve karşıma dizildi. Evin içindeki seferberlik, Gail'in ilgisi ya da Lubitz'in titizliği benim için değildi, herkes Black'in gözüne girmeye çalışıyordu.

"Karar verebildiniz mi, Bayan Lutz?" diye sordu Gail samimi bir ses tonuyla.

Gözlerimi tekrar mankenlerin üzerine diktim, hepsi aynı boya, aynı ten rengine ve aynı saç rengine sahiplerdi. Beynim yapboz parçaları gibi her şeyi yerleştirdi ve resmi gözümün önüne serdi, bana benziyorlardı. Bu kadar detaycı olabilecekleri aklımın ucundan bile geçmezdi.

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin