Bölüm 19 - Gülümseme

59.3K 2.4K 78
                                    

Koridor boyunca peşinden ilerlerken kollarımı neredeyse çıplak bedenime sardım. Tuhaf bir şekilde bu beni rahatsız etmiyordu, sanki biraz önce hiçbir şey görmemiş gibi rahat davranıyor ve utanma duygusu hissetmiyordum. Boynumda, tasmanın derisinin bıraktığı tahriş hissi vardı o kadar. Vücudumda istemediğim herhangi bir şey olmuyordu, sadece karnımda varlığını yeni yeni belli eden kaslar geriliyordu. İnsan bir saniyeden daha kısa bir sürede aşık olabilirdi, üç saniyede nefret edebilir ama günler hatta haftalarca tek bir kişiye karşı belirsiz kalamazdı. Bu anlamsızdı. Soğuk kendini hissettirirken ilk defa evin ısısını fark ettim. Dudaklarımı dişlerken olduğum yerde kalmıştım, Christopher'dan bir şey istemeye çekindiğimi kelimelerle ifade etmeme gerek yoktu. 

Durduğumu fark ettiğinde vücudunu çeyrek açıyla bana çevirdi "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimle üst bedenimi işaret ettim. "Peki," dedi ve yürümeye devam etti. Bunun anlamı tişört giymem için bana izin vermesi miydi yoksa tam tersini yapıp onu takip etmem miydi? Belirsiz bir halde arkasından bir adım daha attım. 

"Yani?" diye sorduğumda omuz silkti. Anlaşılan beni kendi halime bırakmıştı. O merdivenleri inerken ben odama uzanan merdivenleri adımladım. Hızlı olmam ve Christopher'ı sinirlendirmemem gerekiyordu. Elime geçen ilk beyaz tişörtü alıp odadan çıkarken üzerime geçirdim ve açık saçlarımı tişörtün içinden savurarak çıkardım, saçlarım havalı bir şekilde sırtıma dökülürken hızlı adımlarla merdivenleri inip salona girdim. 

Christopher elinde telefonunu çevirirken bir kolunu mutfağın bar tezgâhına dayamıştı "Dışardan bir şeyler söylüyorum, özel olarak istediğin bir şey var mı?" diye sorduğunda kaşlarım çatıldı, gözlerim otomatikman mutfağı tararken içimde bir yerlerde Lulu'yu görme isteği birikiyordu. Görebildiğim kadar alanda Lulu yoktu, tek kaş hissi verecek şekilde kaşlarım çatıldı. 

"Lulu nerede?" diye sordum, içimde ona karşı aniden gelişen bir savunma dürtüsü baş göstermişti.  

Christopher beni rahatlatmak ister gibi sakin bir tonda "Bugün izinli," dedi. Derin bir nefes aldım ve ona doğru adımlamayı sürdürdüm. 

Omuz silkerken "Ben bir şeyler yapabilirim," dedim.  

"Uğraştığına değmez, bir şeyler söylemek hem hızlı hem de kolay." dedi ve parmağını telefonun üzerinde gezdirmeye başladı. 

Başımı hafifçe eğerek "Yemek yapmak istiyorum, lütfen." dedim ve kocaman gülümsedim. Başını kaldırıp bana baktığında gözleri yüzümde bir şey arıyor gibi dolaştı. Telefonuyla mutfağı işaret ederek "Senindir," dedi.  

Ona göz kırpıp koşar adımlarla mutfağa girdim ve buzdolabının kapısını açtım. Yaptığım şeyi geç fark etmiştim, ben ona göz kırpmıştım. Göz kıpmak. "İş atmak" anlamında bir göz kırpma değildi ama göz kırpma, göz kırpmadır. Yanlış anlamasını istemiyordum sadece ona "Pişman olmayacaksın" mesajı vermeye çalışıyordum. Fazla oyalanmadan raflara düzenli bir şekilde dizilen yiyecekleri süzmeye başladım fakat aklıma pek bir şey gelmiyordu. Aklımdaki tek şey sarmaydı. Hayali bile ağzımın sulanmasına yetmişti.  

"Bulamadın mı?" diye sordu Christopher. 

Elimi alnıma götürüp usulca kaşırken "Sarma yapmayı planlıyorum ama asma yaprağı yoktur değil mi?" diye mırıldandım. 

"Şu anda yok," dedi. Sesinin tonlamasındaki alaycılık beni ona bakmaya zorlamıştı. Parmaklarını telefonunun ekranında gezdirerek bir şeyler yazdı ve telefonu masanın üzerine koydu. 

"Ne yaptın?" diye sorduğumda kaşları hafifçe çatıldı, benim kabalığım onun ritüeline aykırıydı. 

"Asma yaprağı sipariş verdim," dedi ve dirseklerini cam tezgâha dayayarak öne doğru eğildi. Tişörtünün kol kısımları gerilmişti ve donuk yüzü güzel görünüyordu, her zaman ki görüntüsünün aksine yanakları hafifçe sakallarla gölgelenmişti-ve üç tane tırnak izim. Biçimli dudaklarının etrafındaki sakal gölgeleri gerçekten güzel görünüyordu. Silkinmek adına başımı iki yana sallayarak Lulu'nun bakliyat ürünlerini koyduğunu gördüğüm dolaba yöneldim. Tam da tahmin ettiğim gibi pirinç buradaydı. Baharatlar ocağın yanında, çıkardım ve tezgâha koydum.  

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin