Skylar Grey - Word
Suyun üzerindeki dalgalar gibiydi gökyüzü: sakin, berrak, temiz ve fazlaca kederli.
Yıllar boyunca bize su gökyüzünün rengini alır, dediler; bir an bile sorgulamadık ya gökyüzü suyun rengini alıyorsa, diye. Sahi... Ya gökyüzü suyun rengini alıyorsa, ne olurdu? Ya hepimiz gökyüzünde yaşıyorsak? Gökyüzü diye bildiğimiz uçsuz bucaksız mavilik denizse.
Gökyüzü benim denizimdi. Ölürken yükseldiğimizi sanarken aslında derin bir okyanusta boğulmak üzere dibe çekiliyorduk. Dibe çekiliyordum. Yükseliyordum. Ölüyordum.
Gözlerim gökyüzünde gezinirken pembeliği giderek kızıla çalıyordu. İnsanların gökyüzünde, benim denizimde cehenneme başlıyordu.
Parmakları parmaklarımı sımsıkı kavradığında ona, birbirine kenetlenmiş ellerimize baktım. Baş parmağıyla elimin üzerini severcesine okşuyordu. Elleri sıcacık, parmakları sertti. Kavrayışındaki asi tavır dokunuşlarıyla yumuşuyordu.
Neden? Neden ona aşık olamıyordum?
Neden onu kabullenip teslim olmuyordum?
Neden o, aşık olduğum adam değildi?
Neden aşık olduğum adamla el ele tutuşamıyordum?
Neden elini tuttuğum adam aşık olduğum adam değildi?
Neden onu sevemiyordum?
Neden ondan her zerremle nefret ediyordum?
Neden...
Neden buradaydım?
Elimi elinden çekmeye çalıştığımda parmakları daha sıkı kavradı. Nefes alamadım, ciğerlerim avuçlanıyor gibi hissettim. Parmakları arasında ezilen sadece tenim değildi, hayallerimdi. Belki hayallerimi kırmasaydı, beni bu kadar yormasaydı onu sevebilirdim. Belki bana biraz daha şefkatli olsaydı onu sevebilirdim.
Güzel yanları vardı ama ben o güzel yanları göremeyecek kadar gözleri nefrete bulanmış bir kızdım.
"Yoruldun mu?" diye sordu. Sesi fazlasıyla yumuşak çıkmıştı. Gözlerini ara ara yoldan alıp üzerime çevirdiğinin farkındaydım ancak cesaret edip de onun çikolata kahvesi gözlerine bakamıyordum. Hayatımda gördüğüm en koyu renk gözlerdi ve bu beni korkutuyordu. Her şeyden çok korkutuyordu.
Elimi dudaklarına bastırdığında gür sakalları tenime battı. Sakallarını hissetmek tüm bedenimin ürpermesine sebep olmuştu. Son zamanlarda bedenimde en çok hissettiğim iki şeyden birisiydi sakalları, her yerimi tahriş edip canımı yakıyordu.
Ona itiraz edip kesmesini de isteyemiyordum, sakalarını kestiğinde maskelediği canavar ortaya çıkacakmış gibi hissediyordum.
Güldü.
Parmaklarını yanağıma değdirdiğinde her zaman sıcak gelen elleri bu kez soğuk gelmişti, muhtemelen yanaklarım kızarmıştı ve ben ısısını hissedemeyecek kadar hissizleşmiştim. Artık vücudumu kontrol edemiyordum. Artık sahip olduğum hiçbir şeyi kontrol edemiyordum. Ben ki parmak uçlarında yükseldiğinde gökyüzüne değebilecek gibi hisseden bir kızdım, şimdi nefes alırken çıkardığım hırıltının bile farkında değildim.
İri elini omzuma koyarak beni kendine çekti ve yeni kesilmiş saçlarımı özenle geriye atıp parmak boğumlarıyla yanağımı okşadı. Heykel gibi kollarında hareketsiz kalıp farların aydınlattığı yolu izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Vedası | Teslimiyet
Fiksi Umum"Dediklerimi tekrarla," dedi kararlı bir tonda. İstemediğimi söylemeye cesaretim yoktu "Buradaki her şey doğrudur," sustum. Ağlamak istemiyordum fakat canım o kadar yanıyordu ki. Bakışları sertleştiğinde titrek sesimle tekrar ettim "Buradaki her şey...