Bölüm 45 - Tenin Korkusu

47.5K 1.6K 313
                                    


Siyahın Vedası hakkında detaylar için Instagram ya da Twitter hesaplarımı, facebook.com/siyahinvedasi sayfasını takip edebilirsiniz. 

Bir rüyam vardı kimseye anlatamadığım ve asla anlatamayacağım. Kabusa dönüşen, zamanla eskimek yerine daha da sertleşen, geride bıraktığı her hatırayı çıkıntılarıyla zihnime kazıyan bu kabus dilimi kitlemiş, zihnimi kirletmiş ve dudaklarımdan çıkacak her kelimeye is kokusu gibi sinmişti.

Bu kabus benim geleceğimdi.

Bu kabus benim geçmişimdi.

Bu kabus... Benim, tükenmek bilmeyen çığlığım, acım, umudumdu.

Tırnaklarımın arasına biriken tortular kir değildi aslında, kurtulamamış olmamın izleriydi; çırpındıkça daha da katlanan tortuyu hiçbir şey artık mühürlendiği yerden çıkaramazdı. Çıkaramazdı çünkü o tortu umutlarımın arasına atılmış bir acı çektiğin simgesiydi.

Dişleriyle omzumun üzerinde açtığı kabuk tutmuş yaraları kanatırken acıyla dişlerimi birbirine bastırdım. Yıllar öncesine gördüğüm o rüyada olduğu gibiydi, anbean, ikinci kez tekrar ediyordu o rüya. İkinci mi? Üçüncü... Dördüncü... Sayamıyordum.

Çenemi tutarak yüzünü yüzüme sabitledi, dudakları kanımla bordoya çalınmıştı. Bağırmak için ağzımı araladığımda diğer elini ağzıma bastırarak beni susturdu ve kendini bana iyice bastırdı. Oraya.

Bazen... Hatta çoğu zaman cinselliği ürememiz, yayılmamız için değil de sırf acı çekmemiz için bedenimize işlediğini düşünüyordum. Bu da o anlardan birisiydi. Hiçbir zaman zevk almamıştım, bir insanı arzulamamıştım. Bu, sadece ceza olabilirdi.

Dudaklarımın üzerindeki ılık ve yapışkan sıvıyı dürtüsel olarak dudaklarımla yokladığımda metalik tat damağıma yapıştı. Midem, kanın tadıyla çalkalanırken alabildiğim en uzun nefesi aldım. Göğsü göğsümü sıkıştırıyordu, aldığım nefes midemi bastırmaya yetmezdi.

Bacaklarımı kendime çekerek karnının altına yasladım ve ellerimi göğsüne koyarak ittim, sadece birkaç santim uzaklaştırabildim kendimden, gerisi sadece boşa çabaydı.

Çenemi kendine çekerek dudaklarını dudaklarıma bastırdığında yanaklarımdan baskı uyguladığı için ağzım aralıktı, dilinin dilime temas etmesiyle bütün vücudum şalterleri inmiş gibi hareketsiz kesildi.

Kanlarımızın, gözyaşlarımın ve onun tadı ağzımın içini istila ederken dilini ısırmaya kalktım ancak o çenemin iki yanından baskı uygulayarak hareketlerimi kısıtladı. Yumruk yaptığım elimi göğsüne indirdim. Sarsılmadı aksine buram buram alevlendi. Bacaklarımı hoyratça aralayarak şortumun düğmesini buldu.

Şortumu tüm gücümle kalçamda tutmaya çalışırken dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve iki eliyle birden serçe çekerek çıkardı. İç çamaşırım üzerime kaldığı için bir nebze de olsa umudum olduğunu hissediyordum.

"Senin için tüm kaçışlar benim," diye fısıldadı dudaklarımın üzerine.

Başımı sertçe çevirerek açırdım. Gözlerimi önümde tek bir kırışıklığı olmayan askıdaki takımına diktim. Gömleğin düğmelerini saydım ama kaç tane olduğunu hatırlayamıyordum. Ceketi üç düğmeliydi. Onu çok net hatırlıyordum. Üç benim uğurlu sayımdı. Kravatı da takımı gibi simsiyahtı, onu başka renk kravat takarken görmemiştim.

Göğüslerimi avuçlamasına izin verdim. Umut, sadece külotumun üzerimde kalmasından ibaret değildi. Umut, bu adamın altından çıkmak için tutunabileceğim bir daldı ve ben o dala tutunmak şuraya dursun, erişemiyordum bile.

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin