Bölüm 8 - Arkadaş

72.5K 2.8K 133
                                    


Multimedia'daki kapak için @Elif_melek'e teşekkür ederim. Bu bölümü ona adıyorum, teşekkürler!!

Ah, bu arada bu adama işleri için çok özel bir şey yapmanıza gerek yok, aşağıya yorum olarak bildirmeniz yeterli olacaktır. 

Manzaraya bakarken bir kez daha sordum kendime "Bu adamın derdi ne?" Anlam veremiyorum çünkü. Dilediği her şeye ulaşabilen, şımarık bir oğlan çocuğu gibi oradan oraya koşabilir, istediği her şeye küçük bir parmak hareketiyle hiç efor sarfetmeden sahip olabilirdi. İstediği arabaya sahip olabileceği hızda istediği bir kadına da sahip olabilirdi ancak niçin benimle bu kadar ilgili olduğunu anlayamıyordum. İtaatkar mıydım? Hayır, tamamen dengesiz bir kişiliğim vardı. Kısa süreli partner ve arkadaş ilişkilerimin en büyük sorunu da bu dengesizliğimdi. Kimse tahammül edemez, gerekli sabrı göstermezdi ancak hala Black'in yanındaydım. Onun gibi şımarık bir çocuk niçin beni hala yanında tutuyordu?

Lulu boş kahve fincanımı alırken "Black yine nereye kayboldu?" diye sordum. Ben ne kadar kaba olursam olayım, Lulu bana karşı hep nazikti. Açıkçası bu nezaket beni şımartıyordu, beni biraz terslemesi hiç fena olmaz.

"Spor yapıyor," diye yanıtladı. Bugün günlerden pazardı ve elbette günün istediği saati spor yapabilirdi.

"Spor salonu nerede?"

Evet, ben uslanmıyorum. Evet, onu bezdirene kadar bunu yapmayı sürdüreceğim. Ve evet, işe yarayacak. Lulu'yu takip ederek bir alt kara indik, Black kendine bu kulenin üstünde yeni bir dünya kurmuştu; yalnız ve soğuk bir yuva.

Burada neredeyse bir haftadır bulunuyorum fakat bir kez olsun eve arkadaşı gelmedi, ya da o iş dışında dışarı çıkıyor gibi görünmedi. Yani, en azından arkadaşlarıyla buluşmaya takım elbiseyle gitmiyorsa yalnız. Eliyle kapıyı işaret ettiğinde gülümseyip başımı salladım, içeriden boğuk bir şekilde Linkin Park duyuluyordu. Kapıyı çalsam da duymayacağını bildiğimden direkt içeri gittim. Odayı taradığımda köşedeki kum torbasını yumrukladığını gördüm. Yumruklamak az gelirdi aslında, parçalamaya çalışıyordu.  Beni fark ettiğinde son bir yumruk vurdu, başını bana çevirirken sallanan kum torbasını tuttu. Gözleri o kadar soğuk bakıyordu ki, iliklerime kadar donduğumu hissettim.

"Bana şöyle bakma," diye homurdandım. Dambılların olduğu komodine doğru ilerlerken üzerindeki tişörtü sıyırdı ve yüzündeki teri sildi. Doğruyu söylemem gerekirse vücudu bir harika; adonis var, baklava var, kas adına her şeye sahip bir vücut.  

Tişörtünü omzuna atıp suya uzanırken sırtını ve bel gamzelerini gördüm. Tanrım, şimdi düşüp bayılacağım! Neden istediğim özelliklere sahip olup aynı zamanda korkup kaçmam gereken birisi oluyorsun!

"Bu evin sınırları dışına çıktığın oluyor mu?" diye sordum. Tamamı içilmiş su şişesini komodinin üzerine bıraktı.

Bana doğru gelirken "Ne demek istediğini anlamadım, açar mısın?" diye sordu

Omuz silktim, adımları tehditkâr bir tonda ağır ilerliyordu "Yani sürekli evdesin," diye mırıldandım.

Elini belime koyup boştaki eliyle kapıya uzanırken "Çünkü tatil yapıyorum," diye açıkladı ve açtığı kapıdan çıkmam için elimden hafifçe itti.

Kapıyı arkamızdan kapatıp, koridor boyunca ilerlerken "Tatil anlayışın eve tıkılıp kalmak mı?" diye sordum, başını sallayarak onayladı. Güldüm "Hiç de sosyetik değil," diye alaya aldım.

"Gerekmedikçe göz önünde olmayı sevmiyorum," diye açıklamada bulundu.  

"Ama siz hep göz önündesiniz Bay Black,"

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin