Bölüm 28 - Kaldırım

52.9K 2.2K 68
                                    

Şehir ayaklarımızın altına serilmiş gibiydi, bu evde birkaç haftadır yaşamama rağmen bir kez olsun başımı kaldırıp pencereden dışarıya bakma gereği duymamıştım. Sözde meşguldüm, Christopher'dan nefret etmek için irademi zorluyordum fakat farkında olmadan gerçeği reddediyordum. Ben bu adama vurulmuştum. Belki itiraf edemeyecektim ama en azından benden vazgeçene kadar yanında kalabilecektim.  

Bacaklarının arasına oturmuş, sırtımı göğsüne yaslamış manzaranın keyfini çıkarıyordum. Ne elimizde bir kadeh şarap ne dillerimizde sevgi sözcükleri vardı, dudaklarımız tutkuyla birleşmese de biz iyiydik. Christopher'ı bilmeme ama benim keyfim yerindeydi.  

Derin bir nefes alıp saçlarımın arasına bir öpücük daha kondurdu. "Kızgın mısın?" diye sordum. Saçlarımın arasında gezen parmakları duraksadı. 

Düşünür gibi "Kime kızgın mıyım?" diye sordu. 

"Bakıcına, köpeğini vuran korumana..." 

"Evet," dedi tıslar gibi. 

Derin bir nefes alıp "Kaç yaşındaydın?" diye sordum. 

"On yedi," diye yanıtladı. 

On yedi yaşında sahip olduğu ve sadakatine inandığı tek varlığı kaybeden bir delikanlı. Hayal etmesi o kadar acı ki... Ağlamış mıdır? Christopher'ın ağlayacağına inanması güç, doğru düzgün gülmüyorken nasıl ağlayabilir ki?  Nefes alışverişlerimiz tekrar düzene girerken derin bir nefes aldı, içine çektiği havayı saç diplerimde hissettim. Küçük bir öpücük daha bıraktı saçlarımın arasına. Seviyordum onu ve her zaman kendime sorduğum sorunun cevabını biliyordum; o her şeye değer. 

"Hiç umutsuzluğa kapıldın mı?" diye sordum. 

"Hayır," dedi. Kısa cevabının arkasından bir 'çünkü' cümlesi bekledim fakat gelmedi. 

"Neden?" diye sordum onu anlatmaya teşvik etmek için. 

Derin bir nefes aldı, bu kez iç geçirir gibiydi "Çünkü hiçbir zaman umudum olmadı. İstediklerim ya bana doğrudan verildi ya da ben körelmiş duygularımla benden geriye kalan her şeyi yok ettim."  

Başımı geriye doğru atıp, omzuna yaslandım. Görüş açımda düz çenesi ve boynu vardı, çenesinin altına gizlenmiş küçük ben teniyle o kadar uyumluydu ki. Her şeyiyle mükemmeldi. Kelimelerimin yetmeyeceği kadar mükemmel. 

"Seni mahvetmişler," dedim. 

Karanlıkta rengini kaybetmiş gözlerini bana çevirdi, kapkaraydı, tıpkı onun gibi ama Christopher asla o değildi. O benim için sadece acı bir geçmişti.  

"Seni de," diye karşılık verdi. 

Gözlerimi tekrar şehre kaydırdım "Peki senin en büyük korkun nedir?" diye sordum. Bulunduğumuz yerden aşağı baktı, karnımın üzerinde birleştirdiği ellerindeki kasların gerildiğini hissettim. Başını kaldırıp tekrar saçlarımın arasına kısa bir öpücük bıraktı. Ben cevabımı almıştım. 

"Neden bir gökdelen?" diye sordum bu kez. 

Kulağımda nefesini hissederken "Kaçmak yerine yüzleşmeyi tercih ettiğim için," diye karşılık verdi. Belki de benim de kaçmak yerine karşılık vermem gerekiyordu, onun karşısına geçip nefretimi haykırmak, sonsuz nefretimi susmadan bağırmam gerekiyordu. Herkese meydan okumalıydım belki de. Bunlar hep 'belki'de kalacak benim için, hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim hayallerdi. 

"En fazla ne kadar ileriye gittin? Yani cezalandırma konusunda..." diye sordum. Cevabını duymaya korkuyordum ama bunu engelleyemezdim. Onun yanında kalmayı isteyen yanım baskındı ve benim kendimi buna hazırlamam gerekiyordu. 

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin