Bölüm 5 - Toz

80.6K 3.3K 76
                                    

Kelimelerimi yakıp yıkan, hayallerimi toprağa gömen şenlik benim düğünümdü. Yarın yokmuşçasına içip dans eden kalabalığa sorsanız bugünü hiç kuşkusuz cennet derdi, mutluluk derdi lakin bu onların cenneti benim gerçeği olmaya erişememişti. Onların cennet dediği kasabamı alt üst eden fırtına, hasatımı mahveden kırağıydı. Bu düğün benim babasız, on sekizimde cehenneme mahkum edilişimin bir nişanıydı.

Daha önce hiç böyle hayaller kurmamıştım, nasıl böyle şeylerin hayalini kurabilirdim ki. Babamın her anında olduğu gibi son nefesinde de başucundaydım. Beni amcalarıma emanet etmiş, saçımın bir teline bir zarar gelse ahirette iki eli yakasında olacağına ant içmişti. Amcalarıma güvenmesem de babama, babamın sözüne güvenirdim. 

Davula tokmak her vuruluşunda içimden bir şeyler kopuyordu; beni ben yapan her şey bu kadar çabuk siliniyordu işte. Ben asla böyle bir gelecek hayal etmemiştim. Ben bu yaşta evlenmeyecek, böyle bir düğünde somurtmayacaktım. Yanımda ağzı kulaklarına kadar ererek içen adam amcalarımla sohbet konuşan adamdan tiksineceğim değil aşkla bakacağım birisi olacaktı. Ben de onun kadar mutlu olacaktım. Göz göze geldiğimizde o bana gülümserken, ben gözlerimi ondan çekmeyecek bana dokunmaya kalktığında veremli gibi ondan kaçmayacaktım. Böyle olmamalıydı. Yanlıştı.

Herkes gülümsüyordu, mutluydu. Ben somurtuyordum. Ben ölüyordum. Yanlıştı.

Kim olduğunu bilmediğim, adını dahi hatırlamadığım kadın omzuma dokundu. Gitmemiz gerektiğini söyledi sanırım, koluma girip beni çekiştirdiğinde anladım bunu. Duymadım sesini. Duyamadım. Ölen birisi duyabilir mi? Sürüklendim peşinde; keyifle yürümedim, kalbim heyecanla çarpmadı. Ayaklarımı sürüye sürüye, gelinliğimin eteğine takılarak, düşe kalka yürüdüm. Hayallerimi ayaklarımın altında eze eze gururumu hiçe sayarak, ömrü hayatımda ilk defa sırtımı yaslayacak bir duvarım olmadığı için korkarak teslim oldum. 

Odaya girdiğim bir şeyler anlattılar yine, saçlarımı okşadı. İyice anlattılar. Gözlerime baktılar. Ne anlattıklarını bilmiyordum. Bir şeyler gösteriyor ve bir şeyler anlatıyorlardı ancak ağızlarından çıkan hiçbir şey kulağıma erişmiyordu.

Umutsuzca "İstemiyorum," demeye çalıştım, sesim çıkmadı. Çenem kenetlenmişti sanki dilim ağzımın içinde kaybolmuş, dudaklarım mühürlenmiş gibiydi. Belki de dillendirmiştim de onlar beni duymazlıktan geliyordu. Emin değildim. Her şey, karanlığın ortasındaydı.

Odada yalnız başıma kaldığımda panikledim, kaçmak istedim. Bacaklarım uyuşmuş, kontrolünü yitirmişti. Kaçamadım. Kaçmak istedim ama kaçamadım. Ağlamak istedim ama ağlayamadım.  Yüzüm kasıldı, gözlerim yandı ama ağlayamadım. Titredim, hıçkırdım ama ağlayamadım. O damlalar gözlerimden süzülmedi. Acım hafiflemedi.

Kapı açıldığında nefesimi tuttum. Tiksinsin, nefret etsin benden, acımasın bana istiyordum ancak bunun olması için elimden ne gelirdi bilmiyordum. Öldüresiye dövsün, canımı yaksın istiyordum ki kaçabileyim. Annemin sıcak kollarının arasında yeniden uykuya dalayım istiyordum ancak canımın yanması fikri bile beni korkutuyordu.

Odanın içinde ağır adımlarla yürürken başımı indirmiş, kırmızı tülbentin altından kınalı parmaklarımı izliyordum. Tırnaklarım kırık, parmak uçlarım yaralıydı. Defalarca kez direnmeye, kaçmaya çalışmış ve hepsinde başarısız olmuşumun birer hatırasıydı. Karşımda durduğunda artık nefes alamadığım için başımın döndüğünü hissettim, usulca nefesini dışarı üflerken tüm bedenim zangır zangır titriyordu.İncecik bileklerimi kaldırıp beni ayağa kaldırdı. Avuç içlerim terlemiş, yanaklarım yanıyordu. Bilezikleri bileklerime geçirirken sabır dilendim yaratıcımdan; beni korumasını, bu adamdan kurtulmayı dilerken ellerimi yüzünün hizasına kaldırıp yaralı parmak uçlarını dudaklarına bastırdığında korkuyla yüzüne baktım ancak hiçbir şey göremiyordum. Çenesi hareket ediyordu ama duyamıyordum sesini, algılayamıyordum kelimelerin... Her bir parmağımı teker teker öptükten sonra soğuk parmakları boynuma dolandı. Tenime değen elleriyle tüm bedenim ürperirken o boynuma gümüş, zümrütlerle çevrili bir gerdanlık taktı.

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin