Bölüm 25 - Zor Anlar

55.8K 2.2K 69
                                    

Öncelikle @pijamaliyazariniz'dan özür diliyorum, bir önceki bölümü ona ithaf edecektim fakat tamamen aklımdan çıkmış. Bugünün ikinci bölümü onun şerefine!

Aiden sıcak kanlı görünüyordu bu yüzden cümlesinin altında bir art niyet aramak yerine gülümsemekle yetindim. Aklım başka yerdeydi zaten. Christopher biraz önce beni sevgilisi olarak tanıtmıştı. Bunun anlamı göründüğümüz gibi bir sıfata büründüğümüz ve bunun somutlaştığı! Beni sevgilisi olarak görüyordu! Aslında teknik olarak sevgilisi değildim, bir bakıma kölesiydim ama o beni arkadaşına sevgilisi olarak tanıtmıştı. Sevgilisi! Sevgilisi! 

Gözlerimi kırpıştırarak burnunda hızması olan kızın elini sıktım "Memnun oldum," dedi 

Gülümseyerek "Bende," dedim, kaşlarını çatarak bana baktığında yine kendi dilimde konuştuğumu fark ettim "Bende," diyerek düzelttim. Gülümsedi. 

"Nerelisin?" diye sorduğunda "Türkiye" diye yanıtladım. Hayretle kaşları havalandı, çok da üzerinde durmadılar. 

Aiden'ın "Haydi, millet!" uyarısıyla bizim gittiğimiz yerin ters istikametine doğru yol aldık. Önümüzde Elena ile Aiden konuşarak ilerlerken biz onların arkasından sessizce adımlarını takip ediyorduk. Elena biraz önce gördüğü Prada çantayı mutlaka alması gerektiğini belirtip sebepleri sıralarken Aiden onu dinliyormuş gibi görünüyordu. Benim de arkadaşıma bir kıyafeti neden almam gerektiğini anlattığım dönemler olmuştu, beni dinlemediğini bilsem de o kıyafeti almak için gerekli potansiyeli bana sağlıyordu. 

"Bir arkadaşın olabileceğini tahmin etmemiştim," dedim sadece Christopher'ın duyabileceği bir ses tonunda. 

İfadesiz yüzünü koruyarak bakışlarını Aiden'ın sırtından almadan "Göründüğü kadar yalnız değilmişim," dedi 

"Öyle," diye mırıldandım ve önüme döndüm. Sessizce birkaç adım attıktan sonra "Beni sevgilin olarak tanıttın," dedim, aslında bir soruydu bu fakat sorarmış gibi söylemeye dilim varmıyordu. 

Ses çıkarmadan başını onaylar anlamda salladı. İçimde bir burukluk oluşmuştu, onun için sıradan bir şeyse ve açıklama gereği duymuyorsa diğer kölelerini de aynı şekilde tanıtmıştı demek ki. Aslında köle demek yanlış olur, diğerleri kendi isteğiyle onun hükmü altına giriyordu, benim durumum daha farklı.  

"Bu normal mi?" diye sorduğumda başını bana çevirdi, sabahtan beri ilk kez göz göze gelmiştik. Onun büyülü mavi-sarı karışımı gözlerini saatlerce izleyebileceğimi biliyordum fakat bu kadar feci tutsak olabileceğimi tahmin etmemiştim.  

"Normal," diye yanıtladı tok bir sesle ve tekrar önüne döndü. Azarlanmış gibi hissettim kendim, bakışlarımı kaldırıma indirdim. Bu kadar kaba olmasına gerek yoktu, nazikçe ve tek seferde sorularıma cevap verseydi bu kadar üzerine gitmezdim.   

"Hey," omzuma atılan kol ile başımı kaldırdım, Aiden "Sen adam olmayacak mısın?" dedi Christopher'a doğru, sesi yarı alaycı yarı ciddiydi. 

Kaşlarım hayretle kalkarken Christopher "Sen bu işe karışma," diyerek Aiden'ı tersledi. 

"Karıştım bile," dedi ve başımı kolları arasına aldı "Siz erkekler kadınları neden üzersiniz anlayamıyorum, onlar bir çiçek," diye mırıldandı. Nefes almak için başımı kollarının altından çıkarmaya çalışıyordum. 

Elena "Yatakta heba edilmek için yetiştirilmiş çiçekler," diye homurdandı. Aiden kolunu Elena'nın omzuna attığında ancak nefes almak için alan bulabilmiştim fakat ikimizin başını da göğsüne bastırdığında artık sinirlerim iyice gerildi ve elimin altına gelen etini çimdikledim. 

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin